Suriye’de Beşar Esad dönemi kapandı, Baas rejimi yıkıldı; yerine el Kaide ile bağı nedeniyle Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü ilan edilmiş bir silahlı grubun liderliğinde yeni bir devlet inşa edilmeye çalışılıyor. Ortalık toz duman olsa da ufka dair öngörülerde bulunmamıza olanak tanıyan arka plan bilgisi ve güncel doneler mevcut. Bir önceki yazımda yaptığım gibi, şimdilik en güncel iki soruya yanıt vererek, resmin hiç değilse bir bölümü görünür kılmayı umuyorum.
İsrail Suriye’yi havadan bombalayıp, karadan işgalini genişletirken neyi amaçlıyor?
İsrail’in (büyük) Suriye planı ne?
Suriye'de Heyet Tahrir Eş Şam (HTŞ) Şam'a girer girmez İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da kameraların karşısına geçti, “Beşar Esad bizim sayemizde devrildi” dedi. Suriye'deki iktidar değişikliğinin İsrail’in İran ve Hizbullah'a vurduğu darbelerin doğrudan bir sonucu olduğunu söyledi.
Haksız değil. İsrail, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını fırsat bilip, Ortadoğu’da inşa etmek istediği yeni düzenin önündeki engelleri birer birer kaldırıyor. En büyük düşmanı İran’daki mevcut rejimin kolunu (Hizbullah), kanadını (Hamas) kırmış durumda.
İsrail ordusu 2015’ten bu yana Suriye’deki İran ve Hizbullah mevzilerini (Rusya’nın zımni onayı ile) vuruyordu. Esad yönetimi devrilir devrilmez, 8 Aralık’ta ise Suriye devletinin mevcut savunma kapasitesini ortadan kaldıracak hem havadan hem karadan eş zamanlı yeni bir operasyon başlattı. Nitekim İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi de "Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’dan sonra Suriye’de dördüncü cepheyi açtık" dedi.
Rusya’nın stratejik bir tercihle Esad’a desteğini çektiğini, Suriye’nin hava sahasını da artık korumadığını; diğer bölgesel ve uluslararası aktörlerin kınama yayınlamak dışında İsrail’in Gazze’deki soykırıma varan icraatına karşı aksiyon al(a)madığını, dolayısıyla İsrail’in Suriye’de -amiyane bir tabirle- at koşturmasının önünde herhangi caydırıcı bir güç ya da faktör bulunmadığını hatırlatalım.
Velhasıl işin hava operasyonu ayağında, İsrail ilk üç günde 400’e yakın hava saldırısı ile 300’e yakın hedef vurdu. Lazkiye’de bulunan Suriye ordusuna ait donanma tamamen imha edildi. Hava üsleri ve askeri uçakları, kara kuvvetlerine ait üsleri ve tankları, silah depoları kullanılamaz hale getirildi. (Rusya’nın hava ve deniz üssüne İsrail dokunmaz, HTŞ dokunamaz)
Özetle daha şimdiden Suriye ordusunun savunma kapasitesinin yüzde 70’i imha edildi. Geride hafif silahlar ve mühimmat dışında pek bir şey kalmadı.
İsrail karadan da halihazırda yüzde 70’ini işgal ettiği Golan tepelerinin tamamını kontrolüne aldı. Yetmedi Suriye içinde daha da ilerleyerek “tampon bölge” yarattı. Ama Şam’a girmek gibi bir niyeti yok. Yazımın içindeki haritayı incelerseniz, kara birliklerinin Şam’a 15-20 km yaklaşmış olması Şam’ın sınıra yakın oluşuyla da ilgili.
Elbette söz konusu coğrafi konum, ılımlı İslam çizgisine yönelmiş olsa da selefi cihatçı bir silahlı gruba “kırmızı çizgi” çekerek had bildirmek için de ideal, İsrail açısından.
Sonuç olarak İsrail’in amacı Suriye’de yeni bir siyasi, bürokratik ve askeri yapı oluşmadan önce önlemini alarak, iktidara kim gelirse gelsin devlet olma ve egemenlik kapasitesini sınırlandırmak.
Rusya Suriye’de havlu mu attı, yoksa satranç oyunundan teşbihle bir “vezir fedası” hamlesi mi izliyoruz?
“Vezir vererek şahı kurtaramazsınız” diyenlere aldırmayın. Rusya stratejik bir tercih yaptı. Trump ve Putin, Ukrayna (ve Karadeniz) için masa kuracak. Bu pazarlık masasında elbette Ortadoğu da konuşulacak. Kremlin’in İsrail’le kurmakta olduğu stratejik ilişkiyi, İran’la kurduğu taktiksel ilişkiye yeğlediğini de zamanla daha net göreceğimizi düşünüyorum. Kanımca, Putin’in Suriye’deki gelişmelerle elinin zayıfladığını düşünenler meseleye ideolojik bakanlar ve Kremlin’in önceliklerini kavrayamamış olanlar. Rusya bilek güreşinde de (Ukrayna), satrançta da (küresel rekabet) hala oyunda. (Rusya’nın Suriye hamlesine dair benzer bir analiz için Rusya uzmanı meslektaşım Cenk Başlamış’ın Medya Günlüğü internet sitesindeki yazısını da okumanızı öneririm.)
Bu arada HTŞ’nin Rusya’nın Suriye’deki askeri hava ve deniz üslerine (Hmeymim ve Tartus) şu aşamada dokunmaya ne gücü yeter ne de uzun vadeli planları açısından işine gelir. Rusya’nın Esad’a desteğini çekerken bu meseleyi sağlama almadığını düşünmek safdillik olur.
HTŞ ve lideri Golani’nin “kısa vadeli” hedef ve öncelikleri neler?
Öncelikle yanıtımı sorudaki “kısa vade” vurgusuna dikkat ederek ve köprüyü geçene kadar ki süreçten bahsettiğimi bilerek okumanızı rica ediyorum.
HTŞ’nin Suriye’de gerçekten iktidar olabilmesi, uluslararası meşruiyeti de olan yeni bir devlet inşa edebilmesi için kısa, orta ve uzun vadede yapması gereken çok iş, aşması gereken pek çok güçlük var.
Kısa vadede Suriyelilere ve uluslararası kamuoyuna rüştünü ispat edebilmek (ve El Kaide bağlantısından sıyrılıp terör örgütü listelerinden düşebilmek) için yapması gerekenler listesi ana hatları ile şöyle:
Suriye’deki tüm etnik, dini ve mezhep gruplarını kapsayacak yönetim iddiasını kanıtlayacak bir seçim yapılana dek çökmüş bir devletin kurumlarına iyi kötü işlerlik kazandırmak,
Sahadaki bütün silahlı grupları kontrol ederek, intikamcı saldırılar ve yağmacılık gibi asayişi bozacak adımlardan uzak tutmak,
Türkiye, ABD ve mali destek bulacağı Körfez ülkelerinin çıkarlarını gözetip, onların sahadaki vekil güçleri ile doğrudan çatışmamak. Bu arada İsrail ile Rusya’nın da ayağına basmamak.
HTŞ’nin 26 Kasım’da İdlib’ten yola çıktığında bu üç hedefe ulaşmak için son derece hazırlıklı olduğu ve Beşar Esad yönetiminin devrilmesinde çıkar birliği yapan yerel ve uluslararası tüm aktörlerden dolaylı ya da doğrudan destek buldukları âşikar. Zaten hemen işe koyuldular.
HTŞ ve Golani Şam’daki ilk dört günde kısa vadeli hedefleri babında neler yaptı?
HTŞ lideri, Şam’a varmadan önce kod adını (Golanlı Muhammed/Golani) bırakıp ilk kez gerçek ismini “Ahmet El Şara”yı kullanmaya başladı. Ne de olsa artık gizlenmeye ihtiyacı kalmadı. Ülkenin kurucu devlet başkanı olmaya aday…
Golani CNN International’a da mülakat verip; kapsayıcı (tüm etnik ve dini gruplara açık), hoşgörülü (laik olmasa bile şeriatın katı uygulamalarına yer verilmeyecek) ve demokratik (seçim yapmak babında) bir yeni Suriye için vizyonunu dünya aleme anlattı. Şam’da Emev’i Camisi’nde yaptığı konuşmayla da hem zaferini ilan etti hem de bu vizyonu detaylandırdı.
Bu arada Şam’daki kadın gazetecilerin başları açık şekilde HTŞ milisleri ile verdiği pozlar dikkatinizden kaçtı ise, X’te kendi yorumumu da ekleyerek paylaştığım şekliyle nazarınıza sunmak isterim
Esad ülkeyi terk ederken, başbakanı Gazi Celali “kurumları korumak, barışçı bir devri teslim sürecine yardımcı olmak” üzere HTŞ’yi Şam’da beklediğini duyurmuştu. Şam’a girdiklerinin ertesi günü, Golani yanına geçici yönetime başbakan atadığı Muhammed Beşir’i alıp Gazi Celali’yi görmeye gitti. Kameralara yansıyan samimi ve gerilimsiz bir toplantı havasıydı.
Golani̇ görüşmeye dair demecinde İdli̇b'de 2020'de kurdukları “Suriye Kurtuluş hükümeti”ni̇n dört yılda deneyi̇m kazanarak önemli̇ başarılara i̇mza attığını söyledi̇. HTŞ lideri, geçi̇ş hükümeti̇ni̇n eski̇ yöneti̇mi̇n tecrübeleri̇nden faydalanacağının altını çizmeyi de unutmadı.
Toplantıdan sonra bu kez geçici hükümetin başbakanı Muhammed Beşir de kameraların karşısına çıktı ve seçim yapabilecek koşulları oluşturmak için en az üç aya ihtiyaç duyduklarına işaret edecek şekilde 1 Mart 2025’e kadar görevde kalacağını duyurdu. Ertesi gün ise Suriye’de Esad’ın devletçi ekonomisinin sona erdiği, piyasa ekonomisine geçileceği bildirildi.
Muhammed Beşir’in özgeçmişini de yeri gelmişken kısaca özetleyeyim:
1983 İdlib doğumlu. Halep Üniversitesi’nden Teknoloji diploması var. 2021’de ise İdlib Üniversitesi’nden Şeriat Hukuku diploması almış. HTŞ’nin 2020’de İdlib’de kurduğu Kurtuluş Hükümeti’ne 2022’de “Kalkınma ve İnsani İşlerden sorumlu Bakan” olarak girdi. Ocak 2024’te ise başbakan oldu. Arap kaynaklara bakılırsa, başbakanlığı döneminde vergileri azaltmış ve kamu kurumlarının dijitalleşme sürecini başlatmış. Nitekim, geçici hükümet halka talimat ve tebligatını QR kodla okunabilecek şekilde yayınlamaya başladı.
Suriye’ye dair yazılarım sürecek…