Bir hükümetin başarısı ülkenin büyümesiyle ölçülür demek yanlış değilse de eksiktir.
Bu büyümenin kaynağına inmeniz, sebeplerini analiz etmeniz gerekir.
Bazen büyüyen bir ekonomi obez bir insana benzeyebilir, bu büyüme hastalıklı olabilir, bazen de tam tersi olur, özellikle eğitim alanında yapılan ciddi yatırımların bedeli birkaç sene sonra alınacağı için anlık veriler iyi gözükmeyebilir.
Türkiye’nin 2024 büyümesi yüzde üç civarında olacak gibi gözüküyor.
Dünya ortalamasına bakarsanız vasat olduğumuzu söyleyebiliriz ama bu sistemsizlik ve hukuksuzluk ortamında bence bu kadarı bile büyük bir başarı.
Gelgelelim, inşaat belası, bu sene de büyümenin lokomotifi görevini üstleniyor.
İstanbul yıkılırsa, Türkiye diz çöker
Böyle söyleyince inşaat sektörüne karşı çıkıyormuşum gibi gözükebilir, tabii ki değil, benim karşı çıktığım temel konu ekonominin hâlâ 21. yüzyılın gereklerini sağlayamaması ve kurtuluşu hep betonda araması.
Feci bir deprem geçirmiş bir ülkede konut yapımına ağırlık verilmesi kaçınılmazdır, ayrıca, beklenen Marmara Depremi bana göre Türkiye’nin 1 numaralı beka sorunudur, bir an önce bütün kaynakların deprem dirençli kentler yaratmaya ayrılması gerektiğine inanıyorum.
İstanbul yıkılırsa, Türkiye diz çöker çünkü.
En başarılı distopya filmlerini gölgede bırakacak hakikatlerle karşı karşıya kalırız.
Ama benim bu yazıda ele almak istediğim konu başka, inşaat sektöründeki büyümenin bedeli.
İSİG adlı bir kuruluş, iş güvenliği raporları yayımlıyor.
Kasım ayındaki raporda belirtildiğine göre, sadece bir ayda, resmi rakamlara göre 164 işçi hayatını kaybetmiş, bunlardan dokuzu sığınmacı.
Kayıtdışı ekonominin Türkiye’deki pazar payını düşünürseniz bu rakamın daha fazla olduğunu söyleyebilirsiniz.
Ölünce bedeni yakılan Afgan işçi
Hatırlarsanız, geçen sene, nereden tutsak elimizde kalacak bir haber düşmüştü gazetelere: “Zonguldak'ta kaçak bir maden ocağında yaşamını yitiren Afgan işçinin bedeni ocak sahipleri tarafından yakıldı.”
O güne kadar “kaçak maden” diye bir şey olabileceği benim muhayyilemin çok dışındaydı.
Bir şehirde kaçak maden ocağı nasıl işletilebilir?
Vali ne iş yapar?
Buna nasıl göz yumulur, nasıl soruşturulmaz?
Bu canına yandığımın maden ocağı bir günde kazılmıyor herhalde.
Bunca zaman bu kaçağı görmeyen ya da görmezden gelen kişiler hakkında nasıl işlem yapılmaz?
O Afgan işçinin başına gelenlerin başkasının başına gelmediğini, vahşetin bir tek o işçiyle sınırlı kaldığını söyleyebilir miyiz?
Gene de resmi rakamlardan gidelim, ortada vahim bir tablo var.
Yüzde 3'ün bedeli: 7'si çocuk 164 işçi
Yüzde 3 büyüme karşılığında yedisi çocuk 164 işçi ölmüş, bunların çeyreği inşaat sektöründe.
Bu işçiler büyümeyi finanse edebilmek için ölüyorlar.
Bu işçilerin iş güvenliği AB standartlarına getirilse hiçbiri ölmeyebilir.
Ama bunun bedeli, maliyetlerin artması demek.
Maliyet artarsa satışlar düşecek ya da bekleme süresi artacak, bu da sektörün işine gelmiyor.
Ya işçilerin hayatını her şeyin üstünde sayacak, önlem alacak ve iş cinayetlerine yol açan patronlara ciddi müeyyideler uygulayacaksınız ya da büyümeyi önceleyecek ve haber geldiğinde o işçilerin ailelerine birer taziye telefonu açacaksınız.
Aklımdan çıkmayan bir örnek, bizim itfaiyecilerin üniformaları yanmaz bir maddeden yapılamıyorken bir protestoda İsveç bayrağını yakmak isteyenlerin, bayrak yanmaz maddeden yapıldığı için bir türlü muvaffak olamayıp öfkeden yırtarak parçalamalarıydı.
İtfaiyecisinin canına bayrak kadar değer göstermeyen bir ülkede inşaat sektörü de ölümleri umursamadan maliyetleri düşürmeye bakar.
Türkiye yüzde 3’ten fazla büyüsün, cari açık da verelim, yeter ki dört başı mamur bir hukuk devleti tesis ederek o açığı finanse edebilelim.
Bir müddet sonra, yüksek teknolojinin ihracat içindeki payı katlandığında, buranın iç dinamikleri ekonomiyi dönüştürecek ve borçluluğu tedricen düşürmeye başlayacaktır.
Siz bu yazıyı okurken...
En basitini söyleyeyim, Türkiye’nin büyüme için enerji ithal etmek mecbur, bunu kısamaz, enerji olmadığında büyüme kapasitesi düşmeye mahkumdur.
Fakat planlı bir şekilde zaman içinde yeşil enerji dönüşümüne geçebilir ve enerji bağımlılığımızı zaman içinde azaltabiliriz.
Sizin bu yazıyı okuduğunuz gün resmi rakamlara göre altı işçi daha ölmüş olacak.
Yarın, altı işçi daha ölecek, sonraki gün bir altı işçi daha.
Yüzde 3 büyüme karşılığında.