Personeline araç tahsis eden şirketler dikkat: Vergi riski kapıda

Şirketlerin üst düzey yöneticileri ile personeline (satış, pazarlama vb.) eve gidip gelmeleri ve işte kullanmaları amacıyla tahsis ettikleri araçlar konusu bu şirketlerin başını ağrıtabilir.

Ekonomim'den Abdullah Tolu konuya ilişkin yazısında, personeline (satış, pazarlama vb.), eve gidip gelmeleri ve işte kullanmaları amacıyla araç tahsis eden şirketlerin büyük risk altında olduğunu anlattı.

Tolu'nun yazısının tamamı şöyle:

Bu aralar hemen her gün birbirinden ilginç ve bir o kadar da önemli konularla karşılaşmaya başladık. Bunların büyük bir kısmı vergisel ve vergi kamuoyunu çok yakından ilgilendiriyor. Üstelik bazıları şirketlerin başını ağrıtacak cinsten!

Bunlardan birisi de, şirketlerin üst düzey yöneticileri ile personeline (satış, pazarlama vb.) eve gidip gelmeleri ve işte kullanmaları amacıyla tahsis ettikleri araçlarla ilgili!

Şirketlere risk yaratan konu tam olarak ne?

Şirketler üst düzey yöneticileri ile personeline (satış, pazarlama vb.) eve gidip gelmeleri ve işte kullanmaları amacıyla araç tahsis ediyorlar. Üstelik, bu yeni bir uygulamada değil, yıllardır yapılıyor.

Bu konuda vergisel yönden uzunca bir süre herhangi bir problemle karşılaşılmadı. Ancak, son dönemlerde özellikle vergi incelemelerinde, şirket yöneticileri ve personeline araç tahsis edilmesi konusu çalışanlara sağlanan menfaat olarak değerlendirilerek, bu menfaatin ücret olarak gelir vergisi stopajına konu edilmesi gerektiği iddia edilerek, vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yapılmaya başlandı. Bu durum, yöneticileri ve personeline araç tahsis eden şirketler için ciddi bir vergi riski yaratıyor.

Mevzuatta bir değişiklik mi oldu?

Konu ile ilgili düzenleme Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. Maddesinde yer alıyor. Söz konusu düzenlemeye göre, yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleri ile şirket personeline ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler ücret olarak kabul ediliyor. Bu düzenleme yıllardır aynı, yakın bir zamanda herhangi bir değişiklikte olmadı!

Ancak, bazı konularda yasal mevzuatta bir değişiklik yapılmasa da, idari yorumun değişmesiyle bir anda her şey alt üst olabiliyor. Vergi uygulamasında bunun çok sayıda örneği var, saymakla bitmez!

İşte, bugünkü yazımızın konusu da, bunun en güzel örneklerinden birisi. Maliye, araçların iş dışı kullanım giderlerini net ücret olarak kabul ediyor.

Maliye, üst düzey yöneticileri ile personele (satış, pazarlama vb.) tahsis edilen araçların iş dışı kullanım (işe geliş̧ - gidiş, hafta sonu tatili, bayram tatili vb.) giderlerinin net ücret olarak kabul edilerek vergilendirilmesi gerektiği görüşünde!

Bu konuda verilen bir özelgenin özeti şu şekilde:

Şirketlerde CEO, Yönetim Kurulu Üyeleri ve CFO’lara bu sıfatları dolayısıyla tahsis edilen araçların, işle ilgili olarak kullanılmadıkları (işe geliş - işten dönüş, hafta sonu tatili, bayram tatili vb.) dönemlere ilişkin giderlerinden Şirketler tarafından karşılanan kısmının net ücret olarak kabul edilmesi ve bu ödemelerin gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması, bu şekilde tevkifata tabi tutulan brüt tutarların ise kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekir.” (GİB. İzmir VDB’nin 17.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-48 sayılı Özelgesi).

Cezalı tarhiyatların dayanağını Maliye’nin bu görüşü oluşturuyor

Vergi İncelemelerinde, şirketlerin üst düzey yöneticileri ile personeline tahsis edilen araçların iş dışında kullanılıp kullanılmadığı araştırılıyor, bu araçlar iş dışında da kullanılıyorsa (örneğin işe geliş̧- gidiş, hafta sonu veya bayram tatillerinde de kullanılıyorsa), iş dışı bu kullanımlara ilişkin giderler net ücret olarak kabul edilerek brütleştiriliyor ve şirketler adına vergi ziyaı cezalı gelir vergisi stopajı tarhiyatları yapılıyor. Giderlerin büyüklüğüne göre, tarhiyat yapılacak gelir vergisi stopajı ve vergi ziyaı cezası da artıyor.

Peki, Danıştay bu konuya nasıl bakıyor?

Danıştay’ın yeni görüşü de, Maliye’nin görüşü ile aynı doğrultuda. Nitekim, yakın bir zamanda verilen bir Kararın özeti şu şekildedir:

Bilindiği üzere, ücret, niteliği itibari ile bedeni ve/veya fikri bir emek karşılığında elde edilen bir hasılayı ifade eder. İnsan emeğinin karşılığı olan bu hasıla, para şeklinde olabileceği gibi aynı veya para ile temsil edilebilen menfaatler de olabilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. Maddesinde, genel anlamıyla ücret “bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutarolarak tanımlanmıştır. Gelir Vergisi Kanunu’nda ise bir ödemenin ücret sayılabilmesi için, bir iş yerinde, bir işverene bağlı çalışma yapılması ve bunun karşılığında menfaat elde edilmesi gerekmektedir. Hizmet karşılığı yapılan ödeme nakit, ayın (çalışma karşılığının mal olarak verilmesi) veya para ile temsil edilebilen menfaatler (konut ve araç sağlanması, borç verilmesi ve benzeri şeklinde olabilir). İşveren tarafından ücretin farklı isimler altında farklı usullerle ödenmesi yapılan ödemenin ücret olma niteliğini değiştirmez.

Yukarıda ayrı yer verildiği üzere, şirketin sahibi olduğu veya kiralama yoluyla edindiği varlıkları, şirket çalışanlarının şirket işleri için kullanmaları, çalışanlara sağlanan menfaat olarak değerlendirilemez. Ancak, çalışanlara sağlanan ve işle ilgili olmayan menfaatlerin ise, ücret kapsamına alınacağı açıktır. Olayda ise, çalışanlara tahsis edilen araçların iş dışında bir başka deyişle özel amaçla kullanıldığı, kullanıldı ise ne kadar süre kullanıldığı somut olarak test edilmeden varsayıma dayalı olarak bir yıl 360 gün kabul edilmek suretiyle, bunun 120 günü yani 1/3’ü özel amaçlı kullanım olarak değerlendirildiği görüldüğünden davacı adına yapılan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatında hukuka uyarlık görülmemiştir.” (Danıştay 9. Dairesi’nin 24.09.2024 tarihli ve E.2022/3328, K.2024/4260 sayılı Kararı).

Kişisel görüşümüz ve değerlendirmemiz

Bize göre, Maliye’nin görüşü oldukça zorlama bir görüş. Tam olarak sinekten yağ çıkaran cinsten!

Gelir Vergisi Kanunu’nun ücretle ilgili 61. Maddesinin incelenmesinden de fark edileceği üzere, Kanunda ücretin tanımı çok geniş yapılmış olup, çalıştırılan kişilerle ilgili nakdi ve ayni her şeyin ücret tanımına dahil edilmesi mümkün. Bu son derece sakıncalı. Şirketler işlerinin gördürülmesi için belirlediği şartları taşıyan çalışanlarına araç tahsis ediyor ve giderlerini karşılıyor. Bu tamamen iş ve işin gördürülmesi ile ilgili, çalışanların cebine giren bir şey yok. Bu nedenle, söz konusu giderlerin, çalışanlara sağlanan menfaat olarak değerlendirilmemesi gerekir. Örneğin, nasıl ki, cep telefonu, bilgisayar vb.nin şirket işlerinde kullanılmak üzere şirket yönetici ve personeline tahsis edilmesi, bunların eve götürülerek evde kullanılması ücret olarak değerlendirilmiyorsa, aynı amaçla tahsis edilen ve şirket işlerinde kullanılan araçların da yine hafta sonunda eve götürüldüğü veya bayramlarda kullanıldığı gerekçesiyle ücret olarak değerlendirilmemesi gerekir. Aksi halde, yorumla ilgili ilgisiz her şey ücret tanımına dahil edilebilir.

Gider kısıtlamasıyla sorun çözüldü, neden hala ısrar ediliyor anlamak mümkün değil

Maliye, 7194 sayılı Kanunla yaptığı düzenleme ile, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobillere ilişkin giderlerin kurumlar vergisine esas kazançtan indirimini, yüzde 70 ile sınırlandırdı. Binek otomobillere ilişkin giderlerin kalan yüzde 30’unun ise KKEG olarak dikkate alınması gerekiyor. Bu düzenleme 1 Ocak 2020 tarihinde yürürlüğe girdi (GVK Mad. 40,68). Gider kısıtlaması düzenlemesinin nedeni ise, şirketlere ait binek otomobillerin iş yanında özel ve şahsi ihtiyaçlar için de kullanılması.

Bize göre, binek otomobillerin giderleri ile ilgili olarak yapılan yüzde 70 - 30 kısıtlamasına ilişkin düzenleme, yaşanan bu sorunu çözdü. Şirketlere ait binek otomobillerin özel işlerde kullanıldığı peşin olarak kabul edilerek, giderlerinin yüzde 30’unun safi kazancın tespitinde gider olarak düşülmesine izin verilmemesi, Şirketlerin yönetici ve personeline tahsis ettikleri araçların kullanım giderlerinin net ücret olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkin sorunu da kendiliğinden çözdü.

Dolayısıyla, artık bu tür araç tahsislerinde, araçların giderlerinde yaşanan ücret tartışması kendiliğinden sona ermiş oldu. Çünkü, söz konusu araçların giderlerinin yüzde 30’u peşinen KKEG olarak matraha ilave edilip vergilendirildiğinden, bunun net ücret olarak çalışanların ücretlerine ilave edilip bir daha vergilendirilmemesi gerekir.

Ağaçlarla uğraşmaktan ormanı görememek

Rahmetli Hocam Prof. Dr. Şükrü KIZILOT yazılarında "ağaçlarla uğraşmaktan ormanı görememek" şeklinde bir sözü sıkça kullanırdı. Bence de çok doğru bir söz, daha öncelikli ve vergi kaybının yüksek olduğu tespit edilen kayıt dışı alan varken, Maliye’nin tüm enerjisini zaten kayıt altında olan ve üstelik ciddi vergi yükü taşıyan bu ve benzeri konulara yoğunlaştırması oldukça ilginç ve bir o kadar da şaşırtıcı! Ayrıca, gayrimenkul ve binek otomobillerin artık vergi gündeminden çıkarılması, yerine kayıt dışılığın fazla olduğu yeni sektör ve konuların gündeme alınması şart!

Sonuç olarak;

Yönetici ve personeline araç tahsisi eden şirketlerin bu süreçte biraz daha dikkatli olmalarında fayda var. Maliye’nin ise, binek otomobillerin giderleri ile ilgili olarak yapılan yüzde 70 - 30 kısıtlamasına ilişkin düzenlemeyi gözönünde tutarak, üst düzey yöneticiler ile personele (satış, pazarlama vb.) tahsis edilen araçların iş dışı kullanım (işe geliş̧ - gidiş, hafta sonu tatili, bayram tatili vb.) giderlerinin net ücret olarak kabul edilerek vergilendirilmesi gerektiği şeklindeki görüşünü yeniden değerlendirmesinde fayda var.

Ekonomi Haberleri