Türkiye'de dezenflasyon programı: Yeterli mi, etkili mi?

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı ekonomik dalgalanmalar, enflasyonla mücadeleyi kaçınılmaz bir öncelik haline getirdi. Yüksek enflasyon oranları, tüketici fiyat endeksine (TÜFE) yansıyan artışlar ve gelir kaybı yaşayan halk için bir yük oluşturuyor.

Ekim 2024 verilerine göre, TÜFE yıllık bazda %48,58, aylık bazda ise %2,88 oranında arttı. Bu veriler, ekonomi yönetiminin dezenflasyon programının başarısını sorgulatıyor.

Dezenflasyon Programlarının Hedefi

Öncelikle dezenflasyon programlarının hedefi enflasyonu makul seviyelere indirmek olsa da, Ekim 2024 TÜFE verileri, henüz istenilen düzeyden epeyce uzakta olduğumuzu söylüyor. Uygulanan politikaların, enflasyonun ana bileşenleri olan gıda, eğitim ve diğer temel ihtiyaç kalemlerinde ciddi bir iyileşme sağlayamadığı gözleniyor. TÜFE’de yıllık %48,58 gibi yüksek bir oran, programın ana hedeflerinden uzak olduğunu ve enflasyonist baskıların hâlâ güçlü bir şekilde devam ettiğini kanıtlıyor.

Enflasyonun Halk Üzerindeki Etkisi

Dezenflasyonun etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, özellikle temel ihtiyaç harcama gruplarındaki fiyat artışlarının kontrol altına alınması gerekmektedir. Ekim ayı verileri, eğitimde %93,66 gibi ciddi bir yıllık artış olduğunu gösteriyor. Bu durum, toplumun en kırılgan kesimlerini en çok etkileyen alanlarda yeterli politika geliştirilmediğini işaret ediyor. Eğitim gibi temel hizmetlerdeki fiyat artışları, uzun vadeli toplumsal gelişim üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Yıllık enflasyon oranı %48,58 iken, eğitim ve giyim gibi temel ihtiyaç kategorilerinde bu oranın çok daha yüksek olması, enflasyonun halk üzerindeki etkisini katmerliyor.

Bu noktada, özellikle bir önceki yıla göre ulaştırma sektöründe %26,14 ile nispeten düşük artış görülmesi dikkat çekici. Ancak, bu durum sadece sektörel bir rahatlama sağlıyor; genel enflasyon baskısı altında toplumun çoğu, ulaştırma maliyetlerindeki göreceli düşüşü bir rahatlama olarak hissetmiyor. Bir başka çarpıcı veri de, 143 temel başlıktan yalnızca 26’sında fiyat düşüşü gözlenmiş olması. Bu, enflasyonla mücadelede kapsamlı bir başarıdan uzak olunduğunu kanıtlar nitelikte.

Türkiye'nin Yüksek Enflasyon Döngüsü

TÜİK verileri, enflasyonun yıl sonu hedefinin oldukça üzerinde kalabileceğini gösteriyor. Bu durum, uzun vadeli hedeflerin gerçekçi bir zemine oturtulmasının ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlatıyor. OVP’deki enflasyon hedefi başlangıçta %33 olarak belirlense de kısa sürede %41,5 olarak revize edilmesi, ekonomi yönetimindeki öngörü eksikliğine işaret ediyor. Bu hedefin de gerçekleşme ihtimali düşük gibi görünüyor; çünkü mevcut politikalar enflasyonu düşürmek için yeterli etkiyi yaratmıyor.Türkiye’nin yüksek enflasyon döngüsünden çıkabilmesi için daha kapsamlı ve kararlı bir mali disiplin uygulanması elzem.

Gıda, enerji ve tütün gibi kalemler hariç tutulduğunda bile özel kapsamlı TÜFE göstergesinin yıllık %47,10 seviyesinde olması, enflasyonun sadece belirli kalemlerde yoğunlaşmadığını, tüm ekonomiyi etkileyen yaygın bir problem olduğunu gözler önüne seriyor. Bu veriler, enflasyonun sadece vatandaşın günlük yaşamını değil, ekonomik büyüme potansiyelini ve yatırım ortamını da olumsuz etkilediğini göstermektedir. Yüksek enflasyon ortamında, uzun vadeli yatırımlar için güven ortamı sağlamak oldukça güçleşiyor. Bu, hem iç hem de dış yatırımcıları olumsuz etkileyerek, ekonominin büyüme potansiyelini zayıflatıyor.

Dezenflasyon Sürecinde Nasıl Önlem Alınmalı?

Dezenflasyon programlarının başarılı olabilmesi için kamuoyunun desteğine ihtiyaç vardır. Ancak, toplumda bu programlara dair yeterli bilgilendirme yapılmadığı ve halkın ekonomik zorluklarının dikkate alınmadığı görülmektedir. Enflasyonist baskılar özellikle sabit gelirli haneler üzerinde ağır bir yük yaratırken, dezenflasyon sürecinde alınan önlemlerin bu kesimlerin alım gücünü nasıl koruyacağına dair net bir yol haritası çizilmemiştir.

Türkiye’de uygulanan dezenflasyon programı, genellikle faiz artırımları gibi geleneksel para politikası araçlarıyla yürütülmektedir. Ancak bu tür önlemler, düşük gelir gruplarını daha da zor durumda bırakabilmekte ve toplumda güven kaybına yol açabilmektedir. Faiz artışları, kredi maliyetlerini artırarak ekonomik faaliyetleri yavaşlatırken, tüketici harcamalarını kısarak ekonomik büyümeyi baskılar. Bu durum, dezenflasyon programının geniş kitlelerce kabul edilmesini zorlaştırmakta ve sosyal huzursuzluk yaratmaktadır.

Enflasyonun kontrol altına alınması, sadece para politikalarıyla mümkün değildir; yapısal reformların da devreye sokulması gereklidir. Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısı, temel reformlar gerçekleştirilmedikçe kalıcı olarak iyileştirilemez. Gıda enflasyonunu düşürmek için tarım politikalarının yeniden düzenlenmesi, enerji fiyatlarındaki artışın durdurulması için enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımlar atılmalıdır.

Ancak, Türkiye’de uygulanan dezenflasyon programında bu tür yapısal reformlara yeterince önem verilmediği görülmektedir. TÜİK verilerinde enerji ve gıda fiyatlarının yüksek seyretmesi, bu alanlarda yapısal adımların eksikliğini işaret etmektedir. Özellikle tarım sektöründe üretimin artırılması, tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve yerli üretime teşvikler verilmesi gibi politikalarla gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar kontrol altına alınabilir.
Türkiye’deki dezenflasyon programının bugünkü sonuçlarına bakıldığında, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir çözümden uzak olduğunu söylemek mümkündür.

Enflasyonu Düşürmeye Yönelik Kalıcı Başarı Formülü

TÜFE’deki yüksek artış oranları ve özel kapsamlı göstergelerdeki tutarsızlıklar, dezenflasyon sürecinde daha bütüncül bir yaklaşım ihtiyacını ortaya koymaktadır. Enflasyonu düşürmeye yönelik kalıcı bir başarı için, sadece faiz artırımı gibi geleneksel yöntemler değil, aynı zamanda yapısal reformlar ve toplumsal etkileri göz önünde bulunduran politikalar da devreye sokulmalıdır.

Dezenflasyon programının başarısı, halkın alım gücünü koruma kapasitesi ve güvenini kazanmasıyla doğru orantılıdır. Yapısal reformların desteklenmediği, iletişim eksikliklerinin giderilmediği ve enflasyon hesaplamalarında halkın gerçek deneyimlerinden kopuk yöntemlerin uygulandığı bir programın uzun vadede başarılı olabilmesi zordur.

Ekonomi Haberleri