Avrupa Arap Alevileri Federasyonu (AAAF), cihatçı HTŞ'nin Suriye'de rejimi ele geçirmesinden sonra Alevilere yönelik saldırıları inceleyen raporu iktidar ve siyasi parti temsilcilerine gönderdi. Raporda HTŞ'nin Esad rejiminde ve sonrasında Alevi bölgelerine yönelik saldırılara değinildi.
Suriye iç savaşında Alevilere karşı HTŞ ve çeşitli selefi grupların saldırılarına değinilen raporda 2011 yılından bu yana Akrab, Maan, Lazkiye, İştebrak, Zara Lazkiye, Ceble ve Tartus’taki saldırılara yer verildi. Bu saldırılarda yaklaşık 1000 alevinin öldürüldüğü ve onlarcasının kaçırıldığı bildirildi.
ESAD DEVRİLDİKTEN SONRA
AAAF'nin raporunda Esad rejiminin devrilmesinden sonra yaşanan katliam ve saldırılara da değinildi. Bu rapora göre HTŞ'nin başını çektiği selefi gruplar, Esad rejimi devrildikten sonra Alevi bölgelerine saldırılarını sürdürdü. Aralık 2024’ten bu yana birçok köye yapılan saldırılarda birçok Alevi'nin öldürüldüğü, işkenceye maruz bırakıldığı ve kaçırıldığı vurgulandı. Rapora göre öldürülenler arasında Alevi din insanları da vardı.
ALEVİ KUTSALLARINA SALDIRI
Raporda cihatçı grupların sadece Alevilere değil, Alevi din ve kültür simgelerine saldırdığı da vurgulandı. Raporda saldırılar şöyle kaydedildi:
*Lazkiye bölgesinde, Alevi kültürünün tarihi kalesi olan bölgede de çok sayıda dini ve kültürel alan tahrip edildi. Bunlar arasında türbeler, tarihi kütüphaneler ve Alevilerin kimliği ve yüzyıllara dayanan gelenekleri için merkezi öneme sahip diğer yapılar yer alıyordu. Bu yerlerin yok edilmesi tesadüfi değildi – bu, Alevilerin kültürel köklerini söküp atmayı ve onları manevi ve tarihi bağlarından mahrum bırakmayı amaçlayan kasıtlı bir stratejiydi.
*Al-Khasibi Türbesi'ne yapılan saldırı, sadece dini bir kayıp değildir. Aynı zamanda Alevi kimliğine yapılan sembolik bir saldırıdır. Mabedin yıkılmasıyla birlikte, topluluğun kültürel mirasının vazgeçilmez bir parçası olan değerli tarihi kayıtlar ve dini metinler de kayboldu. Birçok Alevi, tarihlerinin sadece fiziksel olarak yok edilmediğini, aynı zamanda kamu ve dini arşivlerden sistematik olarak çıkarıldığını hissederek derin bir yabancılaşma duygusu yaşadıklarını belirtiyor.
BARIŞÇIL PROTESTOLARA SALDIRI
28 Aralık 2024 tarihinde, Homs, Lazkiye ve Tartus gibi birçok kentte Aleviler, topluluklarına yönelik devam eden saldırıları protesto etmişti. Raporda bu protestoların şiddetle bastırıldığı ve 30'dan fazla eylemcinin öldürüldüğü bildirildi. Rapora göre gözaltına alınan protestocuların da birçoğu ağır işkencelere maruz kaldı ve bazıları bu kötü muamele sonucu herhangi bir yargı sürecine ulaşamadan hayatını kaybetti.
"İŞKENCEYLE ÖLDÜRÜP TEŞHİR ETTİLER"
AAAF'nin raporunda silahlı gruplar ve milisler tarafından Alevi mahkumlara yönelik sistematik işkence yapıldığı ve bu işkencelerde hayatını kaybedenlerin cansız bedeninin teşhir edildiği belirtildi: "Cesetleri, caydırıcı ve aşağılayıcı bir mesaj vermek için kamuya açık bir şekilde sergilenmiştir."
ALEVİ KADINLARA ŞİDDET
Alevi bölgelerinde fiziksel ve psikolojik şiddetin artırıldığı vurgulanan raporda, "Amaç, Alevileri ata topraklarından zorla göç ettirerek fiziksel varlıklarını tamamen ortadan kaldırmaktır" denildi. Özellikle kadınlara yönelik saldırıların arttığı belirtilen raporda şunlar kaydedildi:
*Alevi toplumunun kadınları, yalnızca fiziksel saldırılara maruz kalmakla kalmayıp, aynı zamanda onları insanlıktan çıkarmayı ve toplumu sembolik olarak hedef almayı amaçlayan cinsel şiddetin kurbanı olmaktadır.
"SAVAŞ GANİMETİ SAYIP İSTİSMAR ETTİLER"
*Raporlara göre, Alevi kadınlar birçok durumda savaş şiddetinin bir "ganimeti" olarak istismar edilmekte ve bu durum fiziksel acıyı psikolojik yıkımla birleştiren acımasız bir araç olarak kullanılmaktadır.
*Bu saldırılar sırasında kadınlar sistematik olarak tecavüze uğramakta, köleleştirilmekte ve çoğu zaman saldırganlarının önünde soyunmaya zorlanmaktadır. Bu tür cinsel aşağılamalar, yalnızca bireysel baskı aracı olarak kullanılmamakta, aynı zamanda Alevi toplumunun psikolojik istikrarını ve kültürel kimliğini yok etmeyi amaçlayan daha geniş bir stratejinin parçası olmaktadır.
*Bu şiddetin en sarsıcı örneklerinden biri Lazkiye bölgesinde yaşanmıştır. Milisler, hedefli baskınlar sırasında Alevi kadınları ve kız çocuklarını kaçırarak istismar etmişlerdir. Bu saldırılar, savaşın tesadüfi bir yan ürünü olmaktan çok uzaktır; toplumu psikolojik olarak yıkmak ve kurbanları kamuoyunda aşağılamak için bilinçli bir şekilde kullanılan yöntemlerdir. Bu durum, saldırıların sembolik etkisini daha da artırmaktadır.
*HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) gibi milislerin kontrolü altındaki bölgelerde, cinsel şiddet Alevi kimliğini yok etmek için kasıtlı bir şekilde kullanılmaktadır. Kadınlar ve kız çocukları burada sadece siviller olarak saldırıya uğramamakta, aynı zamanda topluluklarının birer sembolü olarak istismar edilmektedir.
*Onların maruz kaldığı bu şiddet, Alevi toplumunun tamamını psikolojik, kültürel ve sosyal açıdan aşağılamayı ve istikrarsızlaştırmayı amaçlamaktadır.
*Bu cinsel şiddet, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve Alevilere yönelik zulmün acımasız boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu yalnızca bireysel kurbanlara yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda tüm toplumu parçalama girişimidir.
GÜVENLİK TALEPLERİ
Raporda AAAF'nin talepleri de sıralandı. Taelpler şöyle:
1. SOYKIRIMIN ÖNLENMESİ İÇİN ACİL MÜDAHALE
*Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlar, Alevilerin varlığını korumak için ivedilikle önlemler almalıdır. Bu önlemler şunları içermelidir:
▪ Barış Misyonları: Alevi nüfusun kendi bölgelerinde korunmasını sağlamak için barış güçlerinin konuşlandırılması.
▪ Koruma Güçleri: Katliam, işkence ve zorla yerinden etme eylemlerinden sorumlu silahlı gruplara karşı müdahale edecek özel güçlerin oluşturulması.
▪ Güvenli Bölgeler: Alevilerin zulümden korunabileceği, temel ihtiyaçlarına erişim sağlayabileceği güvenli alanların oluşturulması. Dünya toplumu sessiz kalmaya devam ederek bu topluluğun yok edilmesine göz yummamalıdır.
2. İNSANİ KORİDORUN OLUŞTURULMASI
*Şiddetin yoğun olduğu bölgelerden Alevilerin güvenli bir şekilde tahliye edilmesi için bir insani koridor oluşturulmalıdır. Bu koridor:
▪ Ailelerin Buluşmasını Sağlamalı: Mülteci durumundaki bireylerin güvenli bir şekilde aileleriyle buluşmasına olanak tanımalıdır.
▪ Temel Yardımlar Sağlamalı: Tıbbi yardım, gıda ve diğer yaşamsal ihtiyaçları karşılayarak hayatta kalmalarını sağlamalıdır.
▪ Uluslararası Yardımı Kolaylaştırmalı: İnsan haklarını korumak ve Alevilerin temel haklarını
güvence altına almak için bir destek kanalı işlevi görmelidir.
Siyasi engeller, Alevilerin hayatta kalmasını daha fazla riske atmamalıdır.
3. NEFRET SÖYLEMİ VE AYRIMCILIĞA KARŞI SIFIR TOLERANS
*Alevi toplumuna yönelik zulüm, ulusal sınırları aşmaktadır. Diasporada yaşayan Aleviler, nefret
söylemi, çevrimiçi tehditler ve ayrımcılık gibi artan tehditlerle karşı karşıyadır. Bu durumla başa 14 çıkmak için hükümetler ve çevrimiçi platformlar şunları yapmalıdır:
▪ Nefret Suçlarını Takip Etmeli: Sosyal medyada nefret suçları sıkı bir şekilde soruşturulmalıdır.
▪ Nefret İçeriklerini Kaldırmalı: Platformlar, nefret dolu içerikleri etkili bir şekilde kaldırmakla yükümlü olmalıdır.
▪ Cezai Sorumluluk Sağlamalı: Çevrimiçi ya da fiziksel tehditlerde bulunanların adalet önüne
çıkarılması sağlanmalıdır. Kimse, bir topluluğa ait olduğu için korku içinde yaşamak zorunda kalmamalıdır.
4. KADINLAR VE ÇOCUKLAR İÇİN KORUMA
*Alevi toplumunun kadınları ve çocukları, cinsel şiddet ve köleleştirme gibi en ağır saldırıların hedefi olmuştur. Bu tür vahşet, yalnızca bireysel hakların ihlali değil, toplumun bütünlüğünü yok etmeyi amaçlayan bir stratejidir. Bunun önüne geçmek için şu önlemler alınmalıdır:
▪ Koruma Programları: Kadın ve çocukların riskli bölgelerden tahliyesi için özel programlar uygulanmalıdır.
▪ Psikolojik Destek: Şiddet mağdurları için psikolojik rehabilitasyon ve travma tedavisi sağlanmalıdır.
▪ Uluslararası Mekanizmalar: Cinsel şiddeti bir savaş aracı olarak kullananlara karşı etkili bir şekilde mücadele edilmelidir. En savunmasız olanları korumak, her insani müdahalenin temelidir.
5. MAĞDURLAR İÇİN HESAP VEREBİLİRLİK VE ADALET
*Alevi toplumuna yönelik işlenen akıl almaz suçlar cezasız kalmamalıdır. Tüm faillerin – planlayıcılar ve uygulayıcılar – adalet önüne çıkarılması için kapsamlı bir uluslararası yargılama süreci gereklidir:
▪ Özel Mahkemeler: Savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar için özel mahkemeler kurulmalıdır.
▪ Belgelerin Toplanması: Tüm vahşet olayları, insan hakları örgütleri ve bağımsız gözlemciler tarafından belgelenmelidir.
▪ Güvenli Tanıklık: Hayatta kalanların ve tanıkların güvenle ifade verebileceği mekanizmalar oluşturulmalıdır. Mağdurlar için adalet, sadece bir ahlaki zorunluluk değil, aynı zamanda barış ve insanlık inşasının temel taşıdır.