Yurtdışında yaşamaya başladığımdan beri iyi bir berber bulmakta zorlanıyorum. Çok farklı ülkelerden gelen berberleri denedim ama yine bizim berberimiz gibisi yok.
O yüzden artık yeni bir şehre taşındığımda internetten Türk berberi arayıp, bulup direkt oraya gidiyorum.
Dün yine berberdeydim. Malum bizim berberlerimiz muhabbet etmeden traş sanatını icra edemezler. Bu sohbetler de onların ilham kaynağı herhalde. Ben zaten traş olurken sohbet etmeyi çok seven biri değilim. Konu illa ki bir yerlerde siyasete girecek de elinde bıçak, makas olan bir adamla düşüncelerim uyuşmayacak diye ufak bir korku yaşarım.
İşin latifesi bir tarafa özellikle Almanya’da doğup, büyümüş Türklerdeki Erdoğan ve AKP sevgisini bildiğimden esnaflarla siyaset konuşmaktan ayrıca uzak durmaya çalışıyorum.
İşte bu tüm bu duygularla berber şah damarımın oralarda usturayla sanatını icra ederken, konuyu Ümit Özdağ’ın tutuklanması üzerinden siyasete getirdi. Bu arada berberdeki televizyonda A Haber’in açık olduğunu da fark etmemiştim. “Sesini aç oğlum” diye çırağına seslendi ve hararetle Türkiye’deki insanların nankör olduğunu, Erdoğan’ın ülkeyi 100 yıl ileri götürdüğünü ama muhaliflerin Türkiye’nin gelişmesini istemeyen Avrupalıların dolduruşuna geldiğinden bahsetti. Almanya’dan Türkiye’ye getirdikleri dövizler olmasa Türk ekonomisinin kalkınamayacağını ama buna rağmen Türkiye’deki Türkler tarafından ırkçılığa varacak tavırlar gördüklerini, sevilmediklerini söyledi.
Hatta geçtiğimiz yıl Antalya’da sokak röportajında gerçekleri söylediği için teröristler tarafından saldırıya uğradığını söyledi ve video gösterdi. Terörist dediği muhalif insanlar. Gerçekler dediği de biraz önce yukarıda bahsettiğim Türkiye’nin harika bir yer olduğu, çok geliştiği, eskiden şu yoktu, bu yoktularla başlayan içi boş, çoğunlukla da yalan argümanlar.
Bu sefer daha fazla dayanamayıp söylediği her şeyi çürüttüm ve dükkandan ayrılırken birbirimizi bir daha görmeyeceğimizi berber, müşteri ilişkimizin bittiğini ikimizde fark etmiştik.
Ben de eve doğru yürürken Almanya’da yaşayan AKP’li Türk vatandaşlarına Türkiye seyahatleri için bir kez daha tavsiye niteliğindeki bu yazıyı yazmaya karar verdim.
"Kurulu düzenimiz olmasa biz de döneceğiz"
Kıymetli Almanya’da yaşayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyen Türkler...
Türkiye’ye gittiğinizde bir kamera gördüğünüzde veya bir topluluk içerisinde hele ki şu zamanlarda asla ekonomiyle ilgili yorumlar yapmayın.
“Bilmiyorum, ben Türkiye’de yaşamıyorum” deyin ama yorum yapmayın.
Tepki alıyorsunuz.
“Türkiye’miz cennet, kurulu düzenimiz olmasa biz de döneceğiz. Şükredin, şımarıklık yapmayın” gibi beylik cümleler kurmayın.
Türkiye’de asgari ücretle bir ay geçinmeyi denememiş bir insanın Türkiye ekonomisini değerlendirme yetkisini kendinde görmesi insanları sinirlendiriyor.
Ya da anlamaya çalışın…
Örneklendirmeye çalışın…
Nasıl yapacağınızı anlatayım. Youtube’da Sade Vatandaş kanalının sahibi Mehmet Koyuncu’nun fikriydi. Hoşuma gitti bu şekilde anlatmak.
Şimdi Türkiye’de güncel asgari ücret net 22104 Türk Lirası değil mi? Tamam.
Almanya’daki maaşınızın 22 bin 104 Euro olduğunu düşünün.
Oturduğunuz ev kiralık olsun.
Kiralık ev arama sitelerinde kısa bir tur attığınızda Beylikdüzü’nde ortalama 2+1 ev kiralarının 15000 TL civarlarında olduğunu görüyorsunuz.
Yani siz onu 15000 Eur gibi düşünün. Burada birimler üzerinden gidiyoruz.
Üsküdar’da ise bu fiyatlar 30000 TL’ye çıkıyor. 30000 Euro gibi düşünün…
Migros’un internet sitesinde 1 kilo kıymanın fiyatı 450 ile 550 lira arasında. Güncel kurdan çarpma bölme yapmayın. Hoş yapsanız da şuan Almanya’da kıyma daha ucuz ama neyse. Siz 500 Euro gibi düşünün.
Sütün litresinin 34 Euro olduğunu hayal edin.
2013 model Volkswagen 2013 1.6 TDI aracın 800.000 Euro olduğunu hissedin iliklerinizde.
Yalvarırım Euro – TL çevirimi yapmayın. O daha da sıkıntılı durum. 37 lirayı geçmiş durumda.
Şimdi biraz daha düşünün bakalım. Fiyatlar böyle olsaydı Almanya’da yaşamınız nasıl olurdu? Nefes alabilir miydiniz? Hükümete öfkelenmez miydiniz?
Hatta çift vatandaş olup oy verebilenler de şunun cevabını versin.
„Olaf Scholz giderse kim gelecek? Başka adam mı var? Gidip Ortodoks‘a mı oy verelim der miydiniz?“ Yoksa “ Fransa ile İngiltere’nin oyunu bunlar, yoksa Olaf reis onlara haddini bildirecek ama biraz daha sabır m derdiniz?”
Veyahut “Şükretmeliyiz. Burkina Faso gibi de olabilirdik” mi derdiniz? Ya da Türkiye’ye mi dönerdiniz tam tersi bir ekonomik durum halinde?
Bu arada Almanya’da Türk kökenli Alman vatandaşlarıyla sürekli iletişim halindeyim. Almanya içerisindeki en ufak dalgalanmada hükümeti suçlayan bir demokratik bilinç de var aslında.
Erdoğan’ı ve hükümeti başka sebeplerle beğeniyor olabilirsiniz ancak yaşamadığınız, ekonomik sıkıntılarını hissetmediğiniz bir ülkede ekonomi değerlendirmesini yapmayın. Hele ki kimseye “Ülkemiz cennet, kıymetini bilin demeyin”. Kimseyi vatanseverliğiyle sorgulamayın.
"Türkiye cennet elbette, ama parası olana cennet"
Türkiye cennet elbette. Ama parası olana cennet.
Hamaset yapmanın hiçbir faydası yok. Suçlayıcı bir dil kullandığımı düşünebilirsiniz. Ama ben de Almanya’da yaşıyorum. Yanlış yapıyorsunuz.
Almanya’daki Türkler olarak Türkiye’ye 2000-3000 Euro parayla gelip tatil yapıyorsunuz. Fiyatların son iki yılda Türkiye’de de aşırı pahalı olduğunu fark etmenize ragmen çok da koymuyor size bu fiyatlar.
Euro’nun TL karşısında değerlenmesi hoşunuza da gitmiyor değil hani. Zira paranız durduğu yerde katlanmış oluyor. Biriktirdiğiniz her Euro Türkiye’de daha değerli hale geliyor.
İtiraf edin. Zaman zaman böyle düşünceler geçiyor zihninizden!
Türkiye o zaman cennet elbette. Ama çocuğuna mama alamayan, o güzel tatil köylerinin dibinde yaşayıp iki, üç işte çalışmak zorunda olduğundan denize bile giremeyen, kaliteli beslenemeyip sadece makarna yediği için obez ve kısa boylu olan çocukların annelerinin yüzüne bakıp böyle yorumlar yapmayın lütfen…
Siz Almanya’daki hayatınıza bakın…
Türkiye hakkında lütfen ekonomi değerlendirmesi yapmayın!
Almanya’da mantığınızla, Türkiye’de duygularınızla verdiğiniz oyların nedenlerini başka şekilde açıklamaya çalışın.
Ekonomiyle değil...