MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, Kürt vatandaşlarla ilgili açıklamalarda bulunarak, "Kürt kardeşlerimizle hiçbir zaman şaşı bakmadık, hep birlikte Türk milleti olduğumuzu savunduk" dedi. Bahçeli, terör örgütü PKK ve YPG'nin Kürt halkının varlık beyanı olmadığını belirterek, "Terörsüz Türkiye'nin zamanı gelmiştir" ifadesini kullanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkan satır başları şöyleydi:
"Türkiye 12adasız yaşasa bile 12 ada Türkiyesiz yaşayamaz"
Kardeşlikle yazılan Türk tarihine leke sürdürmeme azmindeyiz.
Kader ortaklığı ile geçen yüzyıllara gölge düşürmeme anlayışındayız.
Türk milletinin ana gövdesinde önşartsız kucaklaşıp huzurlu, umutlu, müreffeh, şiddetsiz ve terörsüz bir yüzyılın çatısını gönüllerin birleşmesiyle örmenin amacındayız.
Etnik ve mezhebi kompartımanlara tasnif edilmiş, ortak değerlerden uzaklaşan sınıflara ayrılmış, birbirinden kopuk zümrelere dilimlenmiş, ideolojik ve kozmopolit mahallere bölünmüş, birbirine yabancılaşıp siyasi kamplara savrulmuş bir ülkenin bırakınız geleceğini, bugünü dahi meflûç ve mefsuhtur.
Türk milletinin hükmü şahsiyetini pekiştirmenin, bölgesel ve küresel tehlikeler karşısında bir olmanın, biz olmanın, beraber yaşamanın ahlaki, kültürel ve tarihsel mirasını güvenceye almanın kaçınılmaz mesuliyet ve mecburiyeti önümüzdedir.
Kötü anıların, kötülük saçan odakların geleceğin parlak günlerini sis altında bırakmasına sabır ve tahammül göstermeyeceğiz.
Temkinli, tedbirli ve ihtiyatlı iyimserlikle, milletimizin ve devletimizin kutlu varlığına hiçbir halel getirmeyecek hasbi, harbi ve hakkaniyetli mücadelede inşallah çıta yükselteceğiz.
Bununla da kalmayacak yeni yüzyılın emniyet ve esenliğini tesis edebilmek adına fedakarlıksa istenen yerine getireceğiz, onun bunun ucuz ve uçuk fason iddialarına asla prim vermeyeceğiz.
Biliyoruz ki, değişimsiz gelişim olmaz, fakat kafasını değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremez.
Biz gelişmiş ve güçlenmiş bir Türkiye’nin hedefindeyiz.
Lider ülke Türkiye diyoruz.
Süper güç Türkiye’nin güneş gibi yükseldiği inancındayız.
20’inci yüzyılın karabasanından çıkmalıyız.
Hızımızı kesen bagajları boşaltmalıyız.
Bunu milli birlik ve dayanışma ruhuyla başarmalıyız.
Kürtlere seslendi: Hepimiz Türk milletiyiz
Meşhur bir siyaset filozofu diyor ki, demokratik ruha sahip olmak demek, birlik ve çeşitliliğin birbirlerine bağlı olduklarının farkına varmak demektir.
Birliğin içinde mahfuz olan çeşitliliği, çeşitliliğin içinde tıpkı bir cevher gibi saklı duran birlik ve zenginliği görmeden, göremeden, üstelik bunu göstermeden parkurunda ilerlediğimiz yeni yüzyılı lehimize nasıl çevireceğiz?
Tam bir buçuk asırdır, Türk ile Kürt arasında açılmak istenen ölümcül uçurumları ebediyen ve tamamıyla kapatmadıktan sonra bin yıllık kardeşlik çağrısını gerçek manasına nasıl tahvil ve teşmil edeceğiz?
Öteden beri Kürt kardeşlerimize bizi kötülediler, aramıza çomak sokmak, insani, İslami ve milli irtibatlarımızı sabote etmek amacıyla her yalan ve iftirayı tedavüle soktular.
Fitnenin küfürden daha şiddetli olduğu aşikârken, buna aldırış etmeksizin en vahim, en vandal, en vahşi dedikoduları milli bünyemize serpiştirip servis ettiler.
Zehri zemzem diye yutturmaya kalkıştılar.
Milliyetçi Hareket Partisi ile Kürtleri düşman göstermek amacıyla iç ve dış menşeli hain bir propagandayı devamlı güncelleyip körüklediler.
İtiraf edeyim ki, ne yaptıysak, neyi söylediysek, kendimizi bir türlü anlatamadık, belki de muhabbet ve hürmetimizi layık olduğu veçhile gösteremedik.
Halbuki Kürt kardeşlerimize hiçbir zaman şaşı bakmadık.
Onları hiçbir zaman öteki ve sorun görmedik.
Hep birlikte Türk milleti olduğumuzu yüreklice savunduk.
Bakınız 6 Haziran 2011 tarihli Diyarbakır açık hava toplantımızda ne demiştim:
“Siz Türk milletinin eşit, onurlu ve yeri doldurulamaz birer mensubusunuz.
Siz bizim her şeyimizdeniz.
Duamızdasınız, gönlümüzdeniz, dilimizdesiniz.
Şuna da kesinlikle inanın:
Vashington’dakiler sizi benden daha fazla sevemez.
Brüksel’dekiler sizi benden daha çok anlayamaz.
Erbil’deki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.”
Türk ile Kürt’ün alın yazısı bir yazılmıştır.
Biz bu görüşten hiçbir şekilde taviz vermedik.
Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin, Türk vatanı hepimizin, dahası hepimiz Türk milletiyiz.
Yine Diyarbakır açık hava toplantımızda şunları söylemiştim:
“Unutmayınız ki;
"Fırat'ın doğusunu darmadağın etmesi Türkiye'nin devlet onurudur"
Ya bu vatan üzerinde bir ve bütün olarak kardeşçe yaşayacağız;
Ya da millet olarak yalnızca Diyarbakır’dan değil, Anadolu’dan da atılacağız.
Yedi düvelin karanlık planları durmak bilmiyor.
Bunun için terörist PKK’yı taşeron olarak kullanıyor.
Dağlarımızdaki eli silahlı eşkıyayı sürekli besliyor.
Bir tarafta hepimiz varız, diğer yanda milletimizi ayrıştırmaya çalışan odaklar.
Bir yanda Türk milleti var, diğer yanda iştahları yüzyıllardır doymayan Haçlı zihniyeti.
Umuyorlar ki birbirimizden kopalım.
İstiyorlar ki kardeş kavgasının tarafı olalım.
Diliyorlar ki birbirimize küselim ve çözülelim.
Aramızı bozmaya çalışıyorlar.
Birbirimize düşürmeye çabalıyorlar.
Biz birlikteyken amaçlarına ulaşamadılar, ulaşamayacaklarını da biliyorlar.
Şimdi de dağıtarak sonuç almayı istiyorlar.
Ama asla başaramayacaklar.
Emellerine muvaffak olmayacaklar.
Bizi asla bölemeyecekler.”
Evet ve şüphesiz bizi bölmeye kimsenin nefesi yetişmeyecektir.
Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar çekmek için on yıllar boyunca faal halde bulunan zalimler ve onların kiralık tetikçisi hain bölücü örgütün sonu gelmiştir.
PKK/YPG terör örgütü Kürt kardeşlerimizin ne vasisi, ne vasıtası, ne de varlık beyanıdır.
Bölücü terörün Türk-Kürt kardeşliğini küresel sipariş üzerine hançerleme teşebbüsleri artık çuvallamış, muazzam milli uyanış kenetlenmiş halde belini doğrultmuştur.
Terörsüz Türkiye’nin şafağı sökmüştür.
Türkiye’nin kilitleri sökülmüş, huzurun şahlanışı tarih sahnesine çıkmıştır.
DEM heyetinin yaptığı temas ve ziyaretler bizim nezdimizde müspet seyir ve serencam halinde gerçekleşmiştir.
Usul ve üslup olgunluğunun örneklerine şahit olmak memnuniyet vericidir.
Bu kapsamda terörsüz Türkiye’nin yanında pozisyon alan, duruş gösteren, mesaj veren, bu uğurda dürüst ve önyargısız hareket eden herkes değerli bir çabanın tarafıdır.
Hasılı vakit gecikmeksizin, yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz suyun, üzerinde gezdiğimiz toprağın, mensubiyetinden iftihar ettiğimiz milletin hak ve hukukunu ortaklaşa müdafaa etmenin vakti gelmiştir.
Terör markajını kırarak bölücülük damarını kesmenin; milli kucaklaşmayı biteviye başlatarak ayrık otlarını temizlemenin, eşanlı şekilde ortak tarih ve kültürde birleşmenin dışında başka bir çare kalmamıştır.
Terör örgütü için son gelmiş, deniz bitmiş, tutunacağı hiçbir dal kalmamıştır.
DEM heyetiyle İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK’nın örgütsel varlığının bittiği, terörle bir sonuç alınamadığı, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır.
Kesin ve tavizsiz beklentimiz budur.
PKK’lı teröristler ya silahlarını gömmeli ya silahlarıyla birlikte teslim olmalı veya kaçınılmaz sonlarıyla karşılaşmalıdır.
Altını kalın bir şekilde çizerek ifade ediyorum ki, terörle pazarlık olmaz, müzakere yapılmaz, yalnızca ve yalnızca mücadele edilir.
Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/YPG bölücü terör örgütü mensupları Suriye hükümetinin çağrısına kulak vermelidir.
Silahlar bırakılmalı, terör yöntemiyle sonuç alınamayacağı görülmelidir.
Aksi halde terör örgütü mücavir topraklarımızın neresinde ürüyorsa, bataklık nerede bulunuyorsa, terörün kaynağına hücum ederek, özellikle Fırat’ın doğusunu meşru müdafaa ilkeleri gereğince darmadağın etmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet onurudur.
Batı’dan kaçanların doğuya sığınmaları diye bir şey olmamalıdır.
Fırat’ın iki yakası da terörden arındırılmalıdır.
ABD, Fransa ve diğer bazı ülkelerin suyu bulandırma, terör örgütünü arkalama ve DEAŞ bahanesiyle teröristlere kol kanat germe teşebbüslerinin geçerliliği ve inandırıcılığı yoktur.
Dostluk ve müttefiklik maskesine bürünen ülkelerin arkadan dolanıp terör örgütüne destek vermeleri hiçbir kitaba sığmayacak ilkellik ve ilkesizliktir.
Fırat Nehri, kardeşliğin nehridir.
Sınır aşan bu nehrimizin sularında taşınan husumet değil berekettir, akan coğrafyamızın umutları, inanç ve tarihsel bağlarımızın muhterem hatıralarıdır.
Diyeceğim odur ki, Fırat’ın doğusu terörden ya kurtulmalı ya da kurtarılmalıdır.
PKK/YPG Suriye’den çıkmalı ve örgütsel hüviyeti sonlanmalıdır.
"Kardeşlik dedikçe kuduruyorlar elbet aşıyı vuracak biri çıkar"
Terörsüz Türkiye’nin doğuşundan rahatsız ve memnuniyetsiz olan bazı döneklerin iki devletin, iki bayrağın, iki dilin isteneceğini hezeyan komasına gire gire duyurmaları sadece ve sadece hamaset tiyatrosudur.
Kılıç hakkının ne olduğunu bilmeden, bu hakkı diline dolayanların esas dert ettiği hakkın cukka hakkı olduğunu bilmeyen mi vardır?
Hiç kimse meraklanmasın, siyasetin sülün Osmanları da alavereden dalavereden geri durmasın; Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varken biri ikiye çıkaracak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1923 kuruluş felsefesinden ayıracak, üniter milli devleti ortadan kaldıracak hiçbir hain ve hasmane kalkışmaya müsaade edilmez, edilemez, edilmeyecektir.
Biz hala olduğumuz yerdeyiz.
56 yıldır ne diyorsak oyuz.
Çizgimizden ve ilkelerimizden ödün verecek kadar şuursuz hiç değiliz.
Kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden en ufak sapma göstermek fikri namusumuzu tartışmaya açmaktır ki, bu bizim için kıyametin kopuşudur.
Türklük varlığımızın şeref nişanesidir.
Türk milleti iftiharla bağlandığımız beşeri itibar ve irademizdir.
Bin yıllık kardeşlik üzerinde titrediğimiz muazzam emanetimizdir.
Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir.
Bize vatanseverlik, milletseverlik ve milliyetçilik ahkamı kesmenin iştahında olan doymaz kursaklar, duymaz kulaklar, donmuş kalpler muhteris, münafık ve muzır karakterlerini muteberliğin kisvesiyle örteceklerini sanıyorlarsa, gelsinler virüs kapmış siyasi hal ve zihniyetlerini biraz da külahımıza anlatsınlar.
Çıkarlarına ters düşenleri, on metrelik kuyuya itip beş metrelik iple kurtarma rolüne soyunan tatlı su kurnazlarını tanıyor, biliyor, her zaman da takip ediyoruz.
Biz kardeşlik dedikçe kuduruyorlar.
Terör bitsin dedikçe çılgına dönüyorlar.
Varsın kudursunlar, elbette aşıyı vuracak birisi çıkacaktır, bunun yanında geceyi onaran mimar, gücün iradesi olan millet her şeyi görmektedir.
Fuzuli’nin dediği gibi, herkesin bir derdi var, kimi anlatır dilini yorar, kimi susar yüreğini yakar.
Yüreğimiz yansa da dilimizi bunlara karşı artık yormayacağız.
Türk milleti var olacak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Gün bugündür, ayrışmadan uzlaşmak, yönetimde kaynaşmak için varız.
Gün bugündür, istikbalin yol haritasını birlikte çizmek için varız.
Terörü bitirip bölgesel istikrarla yeniden tarihi yazmak için ayaktayız.
Emperyal güçlere ödün vermeden tarihi yeniden yazmanın kararındayız.
Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz.
O halde barışla herkesin kazanması için hazırız ve buradayız.
Merhum halk ozanımız Aşık Veysel’in şu dizeleri ne güzel de anlatıyor kardeşliği:
İtimat edersen benim sözüme,
Gel birlikte kavline girelim kardaş,
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme,
İçip şerbetini duralım kardaş.
Son verelim iftiraya bühtana,
Kardeşane sevişelim can cana,
Elbirliğiyle çalışalım vatana,
Çok okul, çok fabrika kuralım kardaş.
Yürüyelim Atatürk’ün izinde,
Boş verelim bozguncular sözüne,
Göz atalım şu dünyanın hızına,
Yürüyüp hedefe varalım kardaş.
Hedefe varacağız inşallah.
Huzura ulaşacağız Allah’ın inayetiyle.
Ona buna el avuç açmayacağız.
Muhannete muhtaç olmayacağız.
Zulme maşalık yapanların içimizi karıştırmalarına fırsat vermeyeceğiz.
Ne yapacaksak milletçe yapacağız, Türk Devri’nin kırılmaz sütunlarını birlikte dikeceğiz.
İnandık, başaracağız.
Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak hiçbir yanlışın içinde olmayacağız.
Gazilerimizi sukutu hayale uğratacak bir çarpıklığa onay vermeyeceğiz.
Her şey Türkiye için demekten yorulmayacağız.
“Ne Mutlu Türküm Diyene” çağrısından ayrılmayacağız.
Türk ve Türkiye Yüzyılının hedeflerine iman ve irade kudretiyle belirlenen haklı mücadelemizle ulaşacağız.
Cumhur İttifakı olarak tek yüreğiz.
Aynı hedeflere kilitlenmiş vaziyetteyiz.
Türk milletini gönülden seven hiç kimse fitne tohumu ekmez, saf tutup birlik içinde olanlar zillet ve ihanet yükünü asla çekmez.
Bilinsin ki, alçak tezviratlar yok hükmündedir.
Sosyal medya palavralarına aldanacak ve aklı karışacak da yoktur.
Türkiye’nin iç barış ve huzur ortamına hilafsız ve hilesiz, samimi ve sahici hizmet edenler baş tacıdır, buna karşı gelenler, müfterilik yapanlar, kutuplaşmayı tahrik edenler ise ayaklarımızın altındadır.
Biz bu tarihi akış içinde hiç kimseyi hafife almıyoruz, küçümseme yanlışına düşmüyoruz, söylemden daha çok yapılanlara bakıyoruz ve bakacağız.
Nihayetinde nokta küçüktür, ama cümleyi bitiren de odur.
Milletler mücadelesinin acımasız rekabetinde Türk milleti ortak paydasında buluşmalı, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimseyi yabana atmadan geçmişin muzaffer hatıralarını geleceğin ufkuyla eklemleştirmeliyiz.
Bunu yapacak irade, inanç ve itibar Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nda mevcuttur.
Katılaşmış önyargıları, zembereğinden boşalmış kısır çekişmeleri bir kenara bırakmalıyız.
Vatan ve millet sevdasıyla hareket edebilme basiretini derhal gösterebilmeliyiz.
Türkiye hepimizindir, Türk vatanı namusumuzdur.
Farklı başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır.
Gülün dikeni var diye üzülmek yerine, dikenin gülü var diye sevinmeyi tercih edeceğiz.
İlkeli ve samimi mizacımızla milletimizin ruh köküne tercüman olmayı azimle sürdüreceğiz.
Siyaset kavga arenası değil, konuşma ve düğümleri çözme sahasıdır.
Sözün ateşiyle münakaşa ve muharebe etmek yerine; akıl ve ahlaki mutabakatla Türkiye’mizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir.
Türk ve Türkiye Yüzyılına müzahir tutum geliştirmek her siyasi parti ve siyasetçi için milli sorumluluktur.
Silaha dayanarak siyaset olmaz.
Terörden medet umarak sonuç alınamaz.
Sürekli yakınanlar, sürekli şikâyet edenler, sürekli yıkmanın, bozmanın, kırmanın, dökmenin çabasında olanlar siyaset düşkünüdür ve korkaklığın toplama kampında toplanmaları da mukadderdir.
"Gülün dikeni var diye üzülmek yerine dikenin gülü var diye sevinmeliyiz"
Muhterem Arkadaşlarım,
CHP Genel Başkanı’nın basit ve bayağı siyasetinin tevil ve telifi artık imkansızdır.
Terörsüz Türkiye hedefini yeni anayasa ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi kapsamında değerlendirmesi gafilce bir saptırmadır ve yalandır.
Özgür Bey’in hemen seçim çağrısı, gerçeklerle bağını koparan müflis bir siyasetçinin kendisini hayal alemine nasıl kaptırdığının ibretlik göstergesidir.
Bu hafta erken seçim kararı alalım diyor.
Sanki pazara çıkmış soğan patates alıyor.
Özgür Bey, bırak bu işleri, vazgeç çalı dibi yoklamaktan, hesabını kitabını da seçimlerin zamanında yapılmasına göre planla ve hazırlan.
Çünkü erken seçim düşü görmek kurt ininde çakal izi aramak kadar abuk sabuk bir halin özetidir.
Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur.
Buna ihtiyaç ve gerek yoktur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı siyasi istikrar hassasiyetle korunup sonuna kadar müdafaa edilecektir.
Türk milleti çok konuşup aklına esen sözleri verenlere değil, verdiği sözleri tutup söylediklerini yapanlara güvenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı sözünün eridir.
Geçim ve seçim diyenlerin samimi olmadığı meydandadır.
Yalanı, dolanı ve sahte demokratlığı geçim kapısı görenlerin milletimizin aşına, işine ve geleceğine dair hiçbir genel ve geçer vaatleri olmaz, olamaz, bugüne kadar da olmamıştır.
İç ve dış meseleleri yorumlama ve siyaset üretme yetersizliklerinden dolayı komplekse giren CHP’nin başını çektiği müzmin muhalefetin erken seçim talebi yenile yenile sırtı kevgire dönmüş güreşçiyle bir ve aynıdır.
CHP yönetiminin boşa kürek çekmesi kendi bileceği bir şeydir.
İstiklalin ve istikbalin güvencesi Cumhur İttifakı’dır ve varlığını kararlılıkla devam ettirecektir.
Tarihte büyük devletler kurmuş ve bu potansiyeli defalarca göstermiş olan Türk milletinin bugün her evde, her ocakta, her ailede, her ana yüreğinde yaşattığı medeniyet kudreti, onu saklı durduğu yerden çıkaracak samimiyeti, marifeti ve cesareti beklemektedir.
Beklenen o samimiyet, o marifet, o cesaret şükürler olsun ki, Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı’nda tecessüm etmiştir.
Gelen Türk asrıdır, Türkiye ve Türk milleti 2071’de cihan ve uzay hakimiyeti mefkûresini Allah’ın izniyle başaracaktır.
Terörsüz Türkiye’nin arife gününe gelinmiştir ve bayram günleri yakındır.
Zafer sabredenlerin ve inananlarındır.
Her zaman ifade ettiğim gibi, gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Türk milliyetçileri, milli görev ve sorumluluklarının idraki içinde emaneti kırıp dökmeden, günlük hesaplar içinde çarçur etmeden yarınlara ulaştıracak siyasi akla ve şuura sahip olduklarını fedakarlıklarıyla yine gösterecekler, yine ispat edeceklerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken sizleri bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyor, sağlıcakla kalın diyorum.