"Bir kimsenin ülkesinin yasasından daha "yüce bir yasa" vardır, bu yasa insanın vicdanının sesidir." (Thoreau)
SİZ BUNA EŞİTLİK Mİ DİYORSUNUZ?
Dünya Ekonomik Forumu 2024 yılı “Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi” verilerine göre yeryüzünde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için 134 yıl gerekmektedir.
Bu endekse göre kadınların siyasette temsil eşitsizliğinin giderilmesi için ise 169 yıla ihtiyaç vardır.
Uçurum Endeksi 146 ülkede “ekonomik katılım ve fırsatlar”, “sağlığa erişim”, “siyasi güçlenme”, “eğitime erişim” başlıkları baz alınarak değerlendirilmiştir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği Avrupa’da yüzde 75 oranında sağlanırken, Türkiye bu sıralamanın sonlarında yer almaktadır. İzlanda ise yüzde 93,5 ile ilk sırada gelmektedir. İzlanda'nın bu geldiği nokta bir rastlantı değildir.
24 Ekim 1975 tarihinde İzlanda’da kadınlar bir gün iş bırakma eylemi yaparak greve çıktılar, hayat durdu ülkede. Bu grevlerin sonunda yaptırım olarak toplumsal cinsiyet eşitliği yasasını gündeme getiren “Cinsiyet Eşitliği Konseyi” kuruldu.
Siyasette, 47,6 ile kadın temsili en yüksek ülkenin başbakanı Katrin Jakobsdottir de “Siz buna eşitlik mi diyorsunuz” sloganıyla ücret eşitsizliğini ve cinsel şiddeti protesto etmek için kadınlara iş bırakma çağrısında bulundu.
Bir günlük grev sırasında ev işleri de dahil olmak üzere ücretli ve ücretsiz işleri reddetmeye çağırarak kendisi de boykota katıldı.
Bu boykotlar ve grevler sayesinde İzlanda bugün Dünya Ekonomik Forumu cinsiyet eşitliği endeksinde 15 yıldır üst üste ilk sırada yer almaktadır. Elbette bu başarı, Kadın Hakları hareketinin mücadelelerle dolu tarihinin bir ürünü ve her sene gerçekleşen boykotların yaptırım gücüdür diyebiliriz.
***
BOYCOTT'TAN "BOYKOT"A
Boykot, bir kitle hareketi olarak İrlanda’da 1870’li yıllarda “İrlanda Toprak Savaşları” diye anılan köylü ayaklanmaları sürecinde ortaya çıkar. İngiliz toprak sahiplerine karşı toprakta kiracı olarak çalışan çiftçilerin protestoları ile ilk kez Boykot bir sivil direnme metodu olarak tarih sayfalarına yazılır ve adını toprak yöneticisi Yüzbaşı Charles Boycott'a karşı tavır alıştan alır. Tarihsel bellekteki bu direniş zaman içerisinde çeşitli formlar alarak politik bir hareket olarak mekan ve zamandan bağımsız kendi coğrafya şartlarında şekillenir.
Boykot son siyasal gelişmelerle Türkiye gündemine gelmiş ve bir sivil itaatsizlik aracı, demokratik bir hak arama yöntemi olarak hayat bulmuştur. Halk, tüketim ve üretimden gelen gücünü en güçlü sivil itaatsizlik modeli olan ekonomik boykot ile kullanmaktadır. Kapitalist sistem, bireyleri özne olmaktan, yurttaş olmaktan çıkartıp nesneleştirerek tüketici olarak konumlandırmaktadır. Tüketen, tükettikçe tükenen bireyler olarak tüketim bilinciyle bu paradokstan çıkarak bu gücü yaptırım aracına dönüştürülebilir.
"Sivil darbe" ile seçme ve seçilme hakkının gasp edildiği, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının seslerinin kesildiği, yasama yürütme ve yargının tek adam rejiminin vicdansızlığına bırakıldığı, gençlerin adeta düşman hukuku ile gözaltına alındığı bu süreçte ekonomik boykot etkin bir direniş yöntemidir. Tüketici boykotları Türkiye’de süregelen ekonomik krizi derinden etkileyecek olduğu için etkin olabilir.
Hannah Arendt bu tür sivil direnişleri demokratik hak olarak tanımlar.
Boykot ya da halkın tüketim tercihleri bu noktada iktidar ve sermaye ilişkilerinin yeniden değerlendirmesine yönelik politik bir yaptırıma dönüşebilir.
KADINLARIN GÜCÜ
Otoriterleşme ve yoksullaşma sürecinde, sosyal bir sınıf olarak kadınlar bu çoklu krizlerden etkilen en büyük kesimi oluşturmaktadır. Ev içi emeklerine, bedenlerine, cinselliklerine karşı tek adam rejimi ile birlikte baskılar her geçen gün artmıştır.
Sivil itaatsizlik eylemleri direniş tarihinin en etkin yöntemlerinden biri olarak dünyanın bir çok yerinde ağırlıklı olarak kadınlar tarafından kullanılmıştır. Sömürgeci, militarist faşizan rejimlerde iktidarın şiddet sarmalına karşı politik-ekonomik bir mücadele alanıdır.
Ve bugün de Türkiye'de kadınlar boykotlarda öncü ve etkin bir konumda yer almaktadırlar. Düşünsel, söylemsel eylemsel olarak bu eşitlik ve özgürlük hareketinin öznesi olarak alanlardalar, mitinglerdeler, boykotlardalar...
Toplumsal bellekteki kadın mücadele zincirinin bir halkası olarak direnişi ilmek ilmek örmektedirler.