Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), yayımladığı basın açıklamasıyla Türkiye Barolar Birliği (TBB) yönetimine ve tüm avukatlara çağrıda bulundu. Çağrı metininde; avukatların mesleki faaliyetleri, siyasi kimlikleri, hak savunuculuğu ve meslek örgütlerine yönelik baskılar ayrıntılı şekilde sıralanarak hukuksuzluklara karşı daha etkin mücadele talep edildi.
ÇHD, meslektaşlarına yönelik tutuklamaların devam ettiğini belirterek halen cezaevinde bulunan avukatların isimlerini saydı. Av. Selçuk Kozağaçlı, Av. Barkın Timtik, Av. Oya Aslan, Av. Aycan Çiçek, Av. Can Atalay ve diğer birçok avukatın halen tutsak olduğu hatırlatıldı. İstanbul Barosu yönetim kurulu üyesi Av. Fırat Epözdemir’in tutukluluğunun keyfi şekilde sürdüğü ifade edilerek TBB’ye bu konuda daha güçlü bir tutum alması çağrısında bulunuldu.
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Yukarıda saydıklarımız sadece bir özet. Adaletsizlik ve hukuksuzluk her alana sirayet etmiş durumda. Bu gidişten memnun olmayan herkese düşen sorumluluk Türkiye Barolar Birliğine de düşmektedir. TBB yalnızca yukarıda saydığımız maddelerde dahi ne bürokratik bir başarı sağlayabilmiş ne de direnişçi bir çizgide saf tutmuştur.”
Dernek, TBB’nin pasif tutumunu eleştirirken; “Türkiye Barolar Birliği ve yönetiminden beklentimiz bizim için en önde olmaları değildir. Faşizmin baskısı altında olduğumuzun ve normale dönmenin değil, daha fazla mücadele etmenin yol ve yöntemlerinin bulunması gereği kabul edilmelidir” dedi.
BİRLİKTELİK ÇAĞRISI
Açıklamanın sonunda, dayanışma ve ortak mücadele vurgusuyla şu ifadelere yer verildi: “Direniş güncel ve sıcaktır. Tüm avukatlara ve avukatların meslek örgütüne düşen görev de öne çıkacak kahramanları beklemek değil, kol kola girerek hep birlikte bir adım öne atmaktır. Bu güç ile birlikte mücadele edelim ki, adaletsizliğe dur diyelim, tutsaklarımıza kavuşalım ve ülkenin demokrasi mücadelesine katkı sağlayalım. Çağdaş Hukukçular Derneği her türlü birlikte çalışmaya ve göreve hazırdır.”
Çağdaş Hukukçular Derneği'nin açıklamasının tamamı şu şekilde:
"TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YÖNETİMİNE AÇIK ÇAĞRIMIZDIR!
5 Nisan Avukatlar Günü’nü geride bırakırken avukatlık mesleği çok yönlü bir saldırının muhatabı olmaya devam ediyor. Asla kanıksamadığımız ama vaka-i adiyeden sayılan meslektaşlarımıza yönelik saldırılar, müvekkillerimiz nedeniyle maruz bırakıldığımız soruşturmalar, yargılamalar, tutuklamalar sürüyor. Mesleki faaliyetlerimiz ve politik kimliklerimiz soruşturma konusu yapılıyor, mahkum ediliyor ve mesleğimizi yapma haklarımız elimizden alınıyor. Üyelerimiz Av. Selçuk Kozağaçlı, Av. Barkın Timtik, Av. Oya Aslan, Av. Behiç Aşçı, Av. Özgür Yılmaz, Av. Engin Gökoğlu, Av. Aytaç Ünsal, Av. Süleyman Gökten, Av. Aycan Çiçek hala tutsak. Av. Can Atalay Anayasa Mahkemesinin tahliyesi yönündeki kararına rağmen hala tutsak. İstanbul Barosu yönetim kurulu üyesi Av. Fırat Epözdemir’in tutukluluğu halen mahkeme önüne çıkarılmaksızın sürüyor. İstanbul Barosu yönetimi yalnızca bir açıklama nedeniyle görevden alınıyor. Meslektaşlarımız açlık, yoksulluk ve meslekleri nedeniyle fiziki saldırılar nedeniyle kuşatma altında. Hukuk, adalet iktidarın buyrukları altında çiğnenmiş vaziyette, kesin hüküm halinde hapishanede tutulmayacak kişiler, gençler, öğrenciler tutuklanıyor. İşkence yeniden gündeme geliyor, anayasal haklarımızın hiçbiri güvende değil. İşte bu günlerde yayınladığımız bu metnin ülke koşullarına ve mesleğimize dair duyduğumuz sorumluluğun bir gereği olarak yapıcı bir çabanın ürünü olduğunun anlaşılmasını isteriz.
Karamsarlık günlerinde ise halkın direnişi yine yolumuza ışık olup çakıyor. Beyazıt’ta barikat yıkan İstanbul üniversitesi öğrencileri, belki ilk kez sokağa çıkan ve polis zulmüne uğrayan yurttaşlar, tüketimden gelen güçlerini kullanan halk “Hayır” diyor. Normale dönemeyiz, zira sorun normal günlerdeydi. Faşizm günlerinde normale dönemeyiz. En ufak hak kırıntısı için bile direniş zamanlarındayız.
İşte bugünlerde 5 Nisan Avukatlar Günü’nü yaşadık, 5 Nisan’da Ankara’da TBB çağrısıyla gerçekleşen yürüyüşe şahit olduk. Halkın her kesimi gibi avukatlar olarak bizim de hakkımızı isteyeceğimiz ve alacağımız alan sokaklardır. Bu noktada hem 5 Nisan’da hem de ülkenin her yerinde toplumsal eylemlerde sokakta olan meslektaşlarımızı selamlıyoruz. 5 Nisan eyleminin olumlu ve olumsuz yanları üzerine konuşulması mümkündür. Yürüyüşün ilan edilme biçimi, söylemsel ve eylemsel sınırları ile karşılaştığı ihtiyaçlar bizce tartışılmaya muhtaçtır. Buna karşılık bugün tekil bir eylemi değil, meslek örgütümüz olan Türkiye Barolar Birliğinin işlevi, yönü, sorumluluğu ve görevleri üzerine söz söylemek gerekmektedir. Zira normale dönmemek ve mücadeleyi büyütmek bugün kendisini demokratik çizgide ifade eden her kesimin borcudur.
Saraya tekmil vererek TBB tarihine kara leke olarak geçen Metin Feyzioğlu yönetiminin devrilmesini şüphesiz biz de sevinçle karşıladık. İktidar ile omuz omuza gelmiş bir Barolar Birliği yönetimi döneminde yaşananlar onurlu bir meslek tarihi olan avukatlar için utanç kaynağıydı. Yeni yönetim ile faşizm hukukunda halka mevzi olan bir TBB görme umudumuz ile çalıştık. Elbette Barolar Birliğinden devrim beklemiyoruz, beklentilerimizi makul düzeyde tutuyoruz. Ancak halkın hak arama mücadelesi ve adalet talebi bu derece gündemdeyken, mesleğimiz saldırı altındayken TBB tarihsel rolünü üstlenmeliydi. Geçtiğimiz sürecin bilançosunu burada özetlememiz derdimizi ve talebimizi daha iyi anlatacaktır:
Numaralı Baro saldırıları püskürtülememiş ve her türlü usulsüz girişime karşılık numaralar barolar kendilerine yer bulmuştur. Barolar bölünmüştür. Gerektiğinde halka yönelik hak ihlallerini örtmek için bu numaralı barolar iktidar tarafından kullanılmaktadır.
Yalnızca bir hak ihlaline dair açıklama yaptığı için İstanbul Barosu yönetimi görevden alınmış ve her an kararın icrasına dair tehdit altında tutulmaktadır. Yönetim Kurulu üyesi Av. Fırat Epözdemir tamamen keyfi şekilde tutsak edilmektedir.
Halen tutsak olan onursal başkanımız Av. Selçuk Kozağaçlı başta üyelerimiz hakkında verilen mahkumiyet kararları onanmıştır. Bu davalarda hukuk katledilmiş ve avukatlık mesleği yargılanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki dosyalar ise atıl şekilde bekletilmektedir. Barolar ve Barolar Birliği bu davalara katılmış ve yerinde şahit olmuşlardır, dayanışmalarını yok saymamız asla söz konusu değildir. Hukuksuz kararlar ortada iken meslektaşlarımız infaz rejimleri yönünden koşullu salıverme ve denetimli serbestlik haklarından dahi yararlandırılmamaktadır. Geçtiğimiz hafta Av. Selçuk Kozağaçlı’nın 1 yıl 2 ay geciktirilen tahliyesine sevinme imkanı bulamadan yeniden usulsüz bir itirazla tutuklanmasına ve özgürlük hakkının gasp edildiğine şahit olduk. Bu hukuk katliamına karşı avukatların ve baroların dayanışmaları ile güçlenirken Türkiye Barolar Birliği’nin sessizliğine ise üzülerek tanıklık ettik.
Av. Can Atalay seçilmiş bir milletvekili olarak halen tüm halkın katıldığı ve hakları için direndiği Gezi Direnişinin intikamı için tutsak edilmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafından serbest bırakılmasına dair verilen karar mahkemelerce açıkça uygulanmamış olup şu an hükümlü değil, rehin tutulmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararı dahi alt derece mahkemelerince bu ülkede yok sayılmaktadır.
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala haklarında verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yargı eliyle yok sayılmaktadır. Açıkça aklanmaları ve serbest bırakılmalarına dair verilen, siyasi nedenlerle tutuklandıklarını tespit eden kararlara karşılık mahkemelerce bu kararlar tanınmamaktadır.
Hukuksuz ve adaletsizlik kol gezerken, burjuva demokrasinin kutsal seçimler ile gelmiş belediye başkanları tutsak edilir ve kayyumlar ile belediyeler gasp edilirken, halk her davada adaleti sokak ve sosyal medya üzerinden ses çıkararak ararken mesleğimizin durumu da iç açıcı değildir. Avukatlık sınavı garabeti tepeden indirilerek uygulanmaya başlanmıştır, yarın bir mülakat dayatmasının gelmeyeceğinin ise hiçbir garantisi yoktur.
Meslektaşlarımız açlık ve yoksulluk kıskacındadır. Avukatların ekonomik olarak kendilerine yetebilmeleri imkansız hale gelirken, genç bir avukatın en temel geçim kaynağı olan CMK sistemi ise angaryaya dönme yolundadır. CMK tarifesinde son yapılan zam hiçbir referans değer ile kıyaslanamayacak kadar düşük kalmıştır. Avukat intiharları ile avukatlara yönelik fiziki saldırılar aynı anda gündemimizdedir. Genç avukatlar mesleklerinden vazgeçme noktasındadır.
Yukarıda saydıklarımız sadece bir özet. Adaletsizlik ve hukuksuzluk her alana sirayet etmiş durumda. Bu gidişten memnun olmayan herkese düşen sorumluluk Türkiye Barolar Birliğine de düşmektedir. TBB yalnızca yukarıda saydığımız maddelerde dahi ne bürokratik bir başarı sağlayabilmiş ne de direnişçi bir çizgide saf tutmuştur. Yaşadığımız ülke gerçeklerinin de Türkiye Barolar Birliğinin niteliğinin de farkındayız. Buna karşılık hukuk güvenliği tamamen ortadan kalkmışken, adalet kurumları tamamen çürümüşken avukatlara da avukatların meslek örgütüne de düşen sorumluluklar vardır. Metin Feyzioğlu’nun Saray’a verdiği tekmilden kurtulmanın hatırı Türkiye Barolar Birliği yönetiminin ikinci döneminde artık yeterli gelmemektedir.
Türkiye Barolar Birliği ve yönetiminden beklentimiz bizim için en önde olmaları değildir. Faşizmin baskısı altında olduğumuzun ve normale dönmenin değil, daha fazla mücadele etmenin yol ve yöntemlerinin bulunması gereği kabul edilmelidir. Direniş güncel ve sıcaktır, halk, gençler, öğrenciler, işçiler adaletsizliğe isyan halindedir. Tüm avukatlara ve avukatların meslek örgütüne düşen görev de öne çıkacak kahramanları beklemek değil, kol kola girerek hep birlikte bir adım öne atmaktır. Hem niceliksel hem de niteliksel olarak ülkedeki avukatlık geleneğinin bu ağır süreci göğüsleyecek ve adaletsizliklere karşı barikat olacak gücü vardır. Bu güç ile birlikte mücadele edelim ki, adaletsizliğe dur diyelim, tutsaklarımıza kavuşalım ve ülkenin demokrasi mücadelesine katkı sağlayalım. Çağdaş Hukukçular Derneği her türlü birlikte çalışmaya ve göreve hazırdır.
Faşizme karşı omuz omuza!
Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiç birimiz!
ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ"