Eleştirilerden neden korkuyorlar?

İlker Yıldız yazdı: Eleştirilerden neden korkuyorlar?

TÜSİAD uzun bir zaman aralığından sonra iktidarı eleştiri yağmuruna tuttu. Belki de yıllar önce vermeleri gereken tepkiyi artık çarklar dönmemeye başladığı anda verdiler. Yine de kıymetli, buna bir lafım yok.

TÜSİAD İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras konuşmasında yargının ülkenin demokrasisine müdahale ettiğinden endişe duyulduğunu belirtti, siyasetçilerin, belediye başkanlarının, gazetecilerin farklı nedenlerle soruşturulup, bambaşka nedenlerle tutuklanmasını eleştirdi. Bunun güvensizlik ortamı yarattığını ifade etti. Ardından söz alan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da enflasyonun nedeninin iktidarın hatalı politikaları olduğunu ifade etti.

Söyledikleri her söz doğruydu. Yıllardır muhalif yazarların, akademisyenlerin ışık tutmaya çalıştığı konulardı. Sonrasında iktidar her zaman yaptığı gibi eleştiri karşısında saldırganlaştı. Kurtlar Vadisi’nden çıkma ifadelerle TÜSİAD’a yönelik birer birer açıklamalar gelmeye başladı. En vurucu açıklama bıçkın delikanlı havasında bir açıklama yapan AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’dan geldi. Genel Başkanından öğrendiği “ey” ile başlayan, gerisi safi tehdit olan bir konuşma yaptı. “Ey TÜSİAD, titre ve kendine gel! Hükümetimize muhtıra vermektesiniz, bunu asla kabul etmiyoruz” dedi.

Sonra Adalet Bakanı çıktı “Yargı bağımsızlığını hedef alan sözleri reddiyoruz” dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ne zaman devreye girecek diye merak ederken çok bekletmeden gereğini yaptı. Başsavcılık, Aras'ın ifadelerinin, gerçeğe aykırı ve kamu barışını bozmaya elverişli nitelikte olduğunu değerlendirerek "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" ve "gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma" suçlarından resen soruşturma başlattı.

Eleştiren “hukukun üstünlüğüne dikkat etmemiz gerekiyor” diye dert yanarken iktidar eleştireni “hukukun üstünlüğüne laf edemezsiniz” diyerek suçluyordu. Olacak iş değildi. Muhalifler olarak sinirlendik. Bazılarımız “Ne muhtırası yahu! En ufak bir eleştiriyi bile kabul etmiyorlar. Hemen tehdit ediyorlar, hemen vatanı, milleti sevmemekle itham ediyorlar. Halbuki eleştirinizi duyuyoruz ve bununla ilgili gerekli adımları atacağız” deseler ne güzel olur” dedi. Sevgili dostlar AKP hiç bir zaman eleştiriyi kabul etmeyecek. Bunun kültürel nedenleri var. Siyasal İslamcılarla dünya görüşümüz o kadar ayrı ki bazen onlar gibi düşünemiyoruz.

Örneğin sosyal demokrat, seküler bir dünya görüşünde eleştirisel düşünce çok önemli bir yer tutar. John Stuart Mill "Eleştiri, toplumun sağlıklı işleyişi için gereklidir; aksi takdirde iktidar körleşir" diyerek eleştirilmeyen iktidarın yaptığı hataları görmesinin mümkün olmayacağına vurgu yapmıştır. Thomas Jefferson “İktidar sahipleri, yalnızca eleştiriden öğrenebilirler” cümlesiyle iktidarın kendini geliştirmesinin eleştirilerden çıkaracağı ders olduğunu ifade etmiştir. Sorgulayan, düşünen, eleştiren bir kültürle yetişen insanlar doğal olarak iktidarın bu despot tavırlarına bir anlam veremiyor. Mantıklı bulmuyor. Ama aslında eleştiri kavramının kendisine siyasal İslamcı hareketleri perspektifinden baktığımızda neden hiç bir eleştiriyi kabul etmediklerini anlayabiliyoruz.

Siyasal İslamcı hareketlerde özeleştiri veya eleştirinin sınırlı olması, çeşitli sosyo-politik, tarihi ve kültürel faktörlere dayanan bir olgudur. Bir kaç faktörü inceleyelim isterim. Kimlik ve İdeolojik Bütünlük : AKP’nin siyasi ideolojisini siyasal İslam’dan aldığı gerçeğiyle olaya baktığımızda siyasal İslamcıların genellikle güçlü bir kimlik ve ideolojik bütünlük etrafında birleşmiş bir hareketin etrafında konumdığını görürüz. Bu yapılarda bireysellik söz konusu değildir. Bu ideolojik yapılar, dışarıdan gelen eleştirileri ve içsel özeleştiriyi bir tür zayıflık olarak algılayabilir. Eleştirinin kabul edilmesi, hareketin birliğini ve bütünlüğünü tehdit edebilir, bu da hareketin güç kaybetmesine yol açabileceği düşünülür. Dün Frankfurt’ta bir AKP’li yerel yöneticiyle ettiğim sohbette de aynı şey söylendi. “Eleştiriyi kabul etmek, ben yönetemiyorum demektir. Bir lider böyle der mi, olur mu öyle şey?” diye şaşkın ve kızgın bir soru yöneltti bana. Konuya o derece yabancıydı yani.

İslam’ın Kutsallığı ve Tartışılmazlığı: Siyasal İslamcılar, İslam'ı yalnızca dini bir inanç sistemi olarak değil, aynı zamanda sosyal ve politik bir düzen olarak da görürler. Bu bağlamda, İslam'ın öğretilerinin tartışılması ve eleştirilmesi pek kabul edilmez, çünkü bunlar "kutsal" kabul edilir. Bu, eleştiriye karşı kapalı bir yaklaşımı besler. Bu şekilde yetişen birey eleştirisel düşünce açısından eksik kalır. Hareketin içsel disiplin ve liderlik anlayış. Siyasal İslamcı hareketlerde liderlik genellikle otoriter bir yapıdadır. Liderlerin görüşleri ve yönlendirmeleri genellikle tartışılmazdır. Bu da içsel özeleştiriyi ve eleştiriyi engeller. Eleştiren bir birey veya grup, hareketin dışına itilebilir veya marjinalleştirilebilir. Reis kültünün temel sebebi de aslında budur. Bu tip ideoloji ya da hareketlerde her koşulda bir lider olmak zorundadır. Devlet ile hükümet bu anlayışta birdir. Hükümeti eleştirmek devleti eleştirmektir. Devleti eleştirmek İslam’ı eleştirmektir. Dolayısıyla eleştirel yaklaşan kişilere atılacak ilk iftira kişilerin Allahsız, kitapsız olduğu olacaktır.

Yine aynı mantıkla örneğin liderin atadığı kişileri bile eleştirmek hoş görülmez çünkü liderin yanlış kişiyi atadığı, dolayısıyla doğru kararlar veremediği kabul edilmek istenmez. Siyasal İslam yeni bir ideoloji değil elbette. Cumhuriyetten önce de vardı ama bu eleştirelliğe kapalılığı bu kadar görmemizin son nedenlerinden biri de sosyal ve politik iklim aslında. Sosyal ve politik iklim: Siyasal İslamcı hareketler, genellikle otoriter veya tek parti rejimlerinde daha güçlü hale gelirler. Bu tür rejimlerde, özeleştiri veya eleştirinin açıkça yapılması tehlikeli olabilir, çünkü iktidar tarafından hoş karşılanmaz ve toplumda hoşnutsuzluk yaratabilir.

İşte tüm bu faktörlerin birleşimi bu siyasi düşünceden eleştirilere karşı bir hoşgörü beklememiz gerektiğini gözler önüne seriyor. Şatafatı itibar sanan, eleştiriye karşı hoşgörülü olmayı da zayıflık olarak değerlendiriyor. Aslında olaya bu anlatım üzerinden baktığınızda AKP’nin hala nasıl yüzde 30’larda oy aldığını da anlamak zor olmasa gerek.

Gündem Haberleri