Erdoğan beni seviyor

İlker Yıldız yazdı: Erdoğan beni seviyor

ABD Başkanı Donald Trump İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Oval Ofis’te ağırladı. Ben görüşmenin ana gündemindeki detaylara değil de görüşme sonrası Oval Ofis’te yapılan soru cevap kısmındaki son soruya takılıp kaldım.

Gazetecinin Suriye’de Türkiye’nin pozisyonu ile ilgili sorduğu soruya “Benim Erdoğan adında çok iyi bir dostum var. Kendisini tanıyor musunuz?

*O çok güçlü ve zeki biri. Ben onu seviyorum o da beni seviyor. Ona tebrik ederim, 2000 yıldır kimsenin yapamadığını yaptın, Suriye’yi aldın. Başka isimlerle aldın ama farketmez dedim o da bana hayır hayır ben değildim dedi.

*Ben hayır sendin deyince tamam belki ben olabilirim dedi.

*Onunla çok iyi bir ilişkimiz var. İsrail ile ilgili bir sorun olursa da ben makul oldukları sürece iki tarafı yakınlaştırırım. Daha önce rahibimizi nasıl geri aldığımızı biliyorsunuz” şeklinde cevap verdi.

Trump’un Erdoğan methiyeleri biz Türkler için inandırıcı değil çünkü biz “gaz verme” deyimini çok iyi bilen insanlarız.

Eğer dediği diyalog gerçekse zaten Erdoğan’ın başka ülkelerin iç işlerine karıştığı ile ilgili bir itiraf yaptığını ifade ediyor ve bu kritik cümle bizim basınımız tarafından görmezden geliniyor. Türkiye bu açıklamayı derhal reddetmeli, yalanlamalı diye düşünüyorum.

Ülke olarak başka ülkelerin toprak bütünlüğünü riske atan adımlar attığımızın ima edilmesi gururumuzu okşamamalı aksine bizi rencide etmeli.

Trump dünyadaki otoriter liderlere onların hoşuna gidecek laflar söylemeyi seven biri. Daha önce de yazmıştım. Ülkelerle ilişkileri kişisel ilişkiler üzerinden anlatan bir tarzı var ve üslubu gerçekten daha önce dünya siyasetinde alışık olmadığımız bir kabalık da içeriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili söylediği sözler Erdoğan’ın ve seçmeninin hoşuna gidiyor olsa da hala demokrasi olmaya çalışan bir ülkenin vatandaşı olarak beni rahatsız ediyor.

“Rahibimizi geri aldık” cümlesi bana “Aptal olma” diye başladığı mektubu ve “Türkiye’nin ekonomisini batırırım” tehdidini hatırlattı ve aslında yargı bağımsızlığı ile ilgili yaptığımız eleştirileri bir nevi su yüzüne çıkardı.

Birkaç gün önce Amerikalı senatör Chris Murphy’nin İmamoğlu’nun tutuklanmasının Trump’ın onayıyla gerçekleştiğini söylemesi ile ilgili de yüksek perdeden bir tepki gelmemesi mide bulandırıcı olaylardan biriydi.

Donald Trump dünya ülkelerinde otoriter rejimlerin daha da güçlenmesi için çalışıyor ve genelde otoriter rejimlerle dostluk kurma hevesine girmiş durumda.

Muhalefet yurtdışı seyahati yaptığında “dış güçlerle iş birliği yapıyorlar” diye nara atanların Trump’ın sözlerini görmezden geleceğini biliyoruz ama Trump’un da Türkiye’nin bir kişiden daha büyük olduğunu bilmesi gerekiyor.

ATANMIŞLAR SEÇİLMİŞLERE HAD BİLDİRMEYE KALKIYOR

İmamoğlu protestoları başladığından beri devletin tüm atanmış isimleri Türkiye’nin son seçimler itibariyle en büyük partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’e had bildirmeye çalışıyorlar.

Sosyal medya hesaplarından adeta tehdit yarışına girmiş durumdalar.

Hayırdır yahu? Atanmışlar seçilmişleri tehdit edecek ve bu milli irade olacak öyle mi?

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı CHP seçmenine “aptal” diyecek kadar fütursuzlaşabiliyor. Bakanlar Özgür Özel’e “haddini bil” gibi sözler söyleyip, devamında tehditler savuruyorlar. Bu kişiler er ya da geç egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu anlayacaklar.

Onu anlarken de İstiklal Marşı’nın aşağıdaki dizelerini hatırlayacaklar...

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Gündem Haberleri