İktidarın vicdanı

İlker Yıldız yazdı: İktidarın vicdanı

Ferdi Zeyrek’in hayatını kaybetmesi, siyasi görüş fark etmeksizin herkesi derinden üzdü. Toplumun her kesimi tarafından sevilen, mütevazı duruşu ve halka yakınlığıyla kısa sürede büyük bir teveccüh kazanan bir belediye başkanının böylesine talihsiz bir şekilde hayatını kaybetmesi gerçekten kahredici.

Ferdi Başkan’ın kızı, sosyal medyada “Babamın kanını yerde bırakmayın” diyerek acısını dile getirirken, bu elim olayın bir suikast olup olmadığına dair kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğdu. Bu şüphe mutlaka ciddiyetle ve sonuna kadar araştırılmalıdır.

Bugün cenaze töreninde Özgür Özel’in gözyaşları içinde Ferdi Başkan’dan bahsettiği an, hepimizin boğazını düğümledi.

Özgür Bey çok kısa sürede çok büyük acılar yaşadı; Allah ona da sabır versin.

Ve işte böyle bir atmosferde, Ekrem İmamoğlu’nun cenazeye katılım talebinin reddedilmesi, siyasi nezaketsizlik sınırını da aşan, vicdani ölçülerle izah edilemeyecek bir tutuma dönüştü. Nasıl ki Yeni Akit gazetesinin “çarpıldı” manşeti toplumsal ahlaka aykırı, insanlıktan uzak bir yayıncılıksa; İmamoğlu’na bu törene katılma hakkının tanınmaması da aynı ölçüde vicdansız bir tutum.

İktidarın yaptığı her şeyi yanlış olduğunu bilseler bile savunmayı görev edinmiş bazı çevreler, "İmamoğlu’nun yakınlık derecesi uygun değildi" gibi gerekçelerle bu kararı savunuyor. Oysa herkes bilir ki, topluma mal olmuş isimlerin, belediye başkanlarının cenaze gibi kamusal yas süreçlerine katılması bir gelenektir, bir haktır.

Kaldı ki İmamoğlu hakkında süren davalar henüz hükme bağlanmadı. Ortada bir hukuk garabeti var.

Hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesi her geçen dakika yok sayılıyor.

Dolayısıyla bu karar ne bir güvenlik meselesi ne de kanunla ilgili bir karar değil; açıkça siyasi bir tercih. Üstelik bu tercih, sadece bir kişiyi değil, o kişinin temsil ettiği milyonlarca vatandaşı da yok saymak anlamına geliyor.

Her zamanki gibi...

İktidara oy vermeyenin yok sayıldığı bir hınç siyaseti.

Türk töresi savaşta bile düşmana belli sınırlar içinde saygıyı şart koşar. Savaş esirine cenaze hakkı tanıyan bir kültürün bugünkü mirasçıları, uydurma bir dosyayla tutuklu olan bir büyükşehir belediye başkanına bu hakkı çok görüyor. Bu, sadece gelenekle değil, hukukla ve vicdanla da bağdaşmıyor.

Bugün geldiğimiz noktada insanın sabrını taşıran bir zulümle karşı karşıyayız.

Muhaliflerin sinir uçlarıyla o kadar çok oynuyorlar ki bu işin sonu nereye gidecek kestirmek güç.

Bu ülkede kimse, bu soruşturmaların yolsuzlukla ilgili olduğuna dair kamuoyunu ikna edemiyor.

Radikal AKP’li seçmen hariç hemen herkes “Bu kadarı da fazla” diyor.

Yıllardır devasa bütçelere hükmeden hiçbir AKP’li belediyeye benzer soruşturmalar açılmazken, CHP’li belediyeler sistemli bir biçimde hedef alınıyorsa, burada adalet değil, siyasi intikam vardır. Bu da seçimli otoriter rejimin, muhalefeti kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirme projesinin bir parçasıdır.

Ve bu proje içinde insan onuru her gün biraz daha ayaklar altına alınıyor.

İBB dosyası kapsamında tutuklanan kişilerin, özellikle cezaevinde kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddialar var.

Örneğin Medya AŞ eski genel müdürü İpek Elif Atayman’ın oğlu annesinin Afyon T Tipi Cezaevi’nde beş gün boyunca yerde yatırıldığı öne sürdü.

Adalet Bakanı’na böyle bir şey sorulduğunda araştırmaya bile gerek duymadan “inkar” etmesi de insanların adalete olan güveninin yok olmasına yetiyor.

Cenazeye katılmak bir insanlık hakkıdır. Taziye sunmak, acıyı paylaşmak, siyasetin değil vicdanın alanına girer. Aynı şekilde, tutuklu bir vatandaşın insanca muamele görmesi de politik bir tercih değil, bir hukuk, insanlık normudur.

Devlet, sadece yasaları değil, vicdanı da temsil ettiği sürece devlettir. Savaş esirine tanınan hakkın, seçilmiş bir başkana ve tutuklu bir vatandaşa çok görülmesi, bu temsilin ne denli zedelendiğini gösteriyor.

Gündem Haberleri