İmamoğlu mu? Yavaş mı?

İlker Yıldız yazdı: İmamoğlu mu? Yavaş mı?

Ve uzun zamandır beklenen gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan belki de ilk defa direkt olarak Ekrem İmamoğlu’na seslendi. AKP İstanbul 8. Olağan İl Kongresi’nde İstanbul’da gördüğü bilboardlara çok bozulan cumhurbaşkanı “Neymiş bizim 23 yılda yapamadığımızı, beş yılda yapmışlar. Böyle bir şey gördünüz mü? Ey Ekrem Efendi, sen bunları delillendir, ispat et, bak bakalım Erdoğan ne yapıyor? Bizim icraatlarımızın ulaştığı yere senin hayallerin bile ulaşamaz Ekrem” diye konuştu.

Sayın Cumhurbaşkanı bu zamana kadar Özgür Özel dışında bir CHP’linin adını zikretmemeye özen gösteriyordu. Bunun doğal bir sebebi var aslında. AKP cenahı kabul etmese de Ekrem İmamoğlu Erdoğan’ı üç seçim üst üste yenen tek siyasetçi. AKP’lilere bunu sorduğunuzda “İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanı mı yarıştı, saçmalama?” minvalinde tepkiler alabiliyorsunuz ama AKP’nin İstanbul adayları sadece sahnede görünen yüzlerden ibaretti.

Erdoğan için İstanbul Türkiye demekti. Bunu daha önce defalarca dile getirmişti. İşte tam da bu yüzden seçim sürecinde bakanların, milletvekillerinin ve bizzat kendisinin içinde olduğu topyekün bir seçim kampanyası yürüttü. Neler neler söylendi, söylemeye dilim varmaz. Kazanmak için her yol mübahtı. Fakat ferasetinden sual olunmaz halkımız bir kez daha “ben tek siz hepiniz” şeklinde ilerleyen haksız rekabette mağdur edilen Ekrem İmamoğlu’nun yanında oldu.

Yetki alanı kısıtlanan, halka hizmet için çekmek istediği kredileri onaylanmayan, onaylanmayan kredi için aksayan hizmetlerde krediyi onaylamayan mercii tarafından eleştirilen, uyduruk davalarla özgürlüğü tehdit altına alınan Ekrem İmamoğlu kendisine karşı yürütülen her hamlede biraz daha güçlendi. Bu yüzden de aslında cumhurbaşkanının en çekindiği siyasi rakip haline geldi. Belki de Erdoğan Ekrem İmamoğlu’nu kendi gençliğine benzetiyor olabilir. İkisi de Karadenizli, ikisi de halk karşısında bir şeytan tüyüne sahip, halkın diliyle konuşmayı biliyorlar.

Ekrem İmamoğlu’nu direkt olarak muhatap almanın henüz adayını belirlememiş CHP’de adaylık ihtimali olan Mansur Yavaş’ı demoralize edip parti içi huzursuzluk yaratma amacı da olabilir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük siyasi başarısı siyasi rakiplerinin yaşadığı krizleri kendisi için fırsata çevirmektir. Kanaatimce cumhurbaşkanı tek kazanma ihtimalinin İmamoğlu ve Yavaş seçmenlerinin kutuplaşması halinde gerçekleşeceğini düşünüyor.

Erdoğan’ın karşısında görmek istediği adayın Mansur Yavaş olduğunu da düşünüyorum. Üstelik anketlerde en yüksek oyu alan kişi Mansur Yavaş olmasına rağmen. Ekrem İmamoğlu agresif siyaset yapma konusunda üzerine çok gelinmesinden dolayı çok tecrübe kazandı. Nefes alsa “yanlış nefes aldı, üstüne bir de nefes alırken cumhurbaşkanımıza hakaret etti” diye soruşturma açılıp, siyasi yasak istenecek bir siyasi ortamla mücadele ediyor.

Mansur Yavaş bu baskıyı hiç yaşamadı. O daha ağır başlı, daha bürokrat, babacan tavrıyla gönülleri fetheden birisi. Gözümü kapattığımda eski Türkiye’de Yavaş’ı cumhurbaşkanı, İmamoğlu’nu da başbakan olarak görüyorum. Hani bir Ahmet Necdet Sezer profilinde bir cumhurbaşkanı olmaz mıydı Sayın Yavaş?
Neyse dağılmayalım. Bildiğiniz üzere CHP Türkiye’de demokrasinin bayrak taşıyıcısı olarak daha önce hiç görülmemiş bir şekilde her bir üyesine söz hakkı tanıyarak bir cumhurbaşkanı adayı belirleme ön seçimi yapacak. Demokrasi kültürü açısından muazzam bir hamle.

Ancak normal bir demokrasiye sahip olmadığımız için CHP’nin adayını ön seçimle belirleyeceğini açıklaması aklımda türlü komplo teorileri oluşmasına neden oluyor. CHP’nin adayını kendi üyeleri içerisinden ön seçimle belirleyeceğini bilen cumhurbaşkanı bir talimat verip 11 milyon üyesi olan AKP’den 2 milyon kişiyi CHP’ye üye olmaya ikna etse ve bu kişilere karşısında görmek istediği aday oy verdirtirse ne olacak? Kabul ediyorum saçma ama kazanmak için her yolun mübah olduğunu düşünen bir iktidar için yapılmayacak şey değil. Ayrıca yasadışı bir şey de değil.

Zira AKP seçmeninin en belirgin özelliği lider istediğinde topluca hareket edebilmesidir. Ben de bu konuyu çok uzun zamandır tanıdığım ve partiye tüm gençlik yıllarını vermiş Berk Tütüncü’ye sordum. Berk böyle bir şeye ihtimal vermediğini ve Tayyip Erdoğan’ın kendini bu konuma düşürmeyeceğini söyledi. Elbette ben de böyle bir şey olur diyemem ama işte öyle garip bir dönemden geçiyoruz ki AKP şunu yapar, Erdoğan bu kadarını da yapmaz diyemiyorum. Bu kadar kritik bir seçimde ben olsam bu oy verme işlemine bazı kriterler koyardım. Partiye en son 3 ay içerisinde üye olanlar oy kullanamaz gibi.

Bu ön seçimdeki ikinci çekincem de parti içi örgütlenmesi İmamoğlu’na kıyasla daha az olan Mansur Yavaş’ın olası bir farkta kendini dışlanmış hissedebilme ihtimali. Zira Mansur Yavaş İyi Parti, Zafer Partisi gibi milliyetçi partilerden yüksek destek alan bir siyasetçi. Bu CHP’liler Mansur Yavaş’ı sevmiyor demek değil elbette ama İmamoğlu’nun partideki ağırlığının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Dedim ya komplo teorileri içerisinde felaket senaryolarını da öngörmek gerekir.

Ancak sonuç ne olursa olursa olsun ben daha önce de ifade ettiğim şeyi bir kez daha yenilemek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İmamoğlu ve Yavaş’ın sürekli kol kola olması, birlik içinde hareket etmeleri seçimin kazanılmasının kilit noktası olacak. O yüzden aday İmamoğlu da olsa Yavaş da olsa ön seçimin ikincisi olan ismin Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla tüm kampanyayı Cumhurbaşkanı adayıyla birlikte yürütmesi gerekiyor. Bu fikri dile getirdiğim ilk yazı sonrası bazı okuyucular “altılı masa faciası gibi olmasın” diye fikir beyan ettiler.

Altılı masadaki altı tane cumhurbaşkanı yardımcısı fantastik ve örneği olmayan bir durumdu. Benim önerim Amerikan Başkanlık sistemindeki başkan, başkan yardımcısı formülünün Türkiye’ye uyarlanmış hali esasında. Tek bir başkan yardımcısı olan ve gerçekten yetkileri olan bir isimden bahsediyoruz. Şimdiki cumhurbaşkanı yardımcısı rolünden daha etkin bir rol olmalı. Seçim kazanıldıktan sonra bir kararnameye bakar bu değişikliği sağlamak. Her ne olursa olsun demokrasinin bayrak taşıyıcısı CHP’nin adayını bir an evvel belirleyerek erken seçim talebini topyekün dile getirecek olması lider odaklı siyaset kültürü olan Türkiye’de çok doğru bir karar.

Seçim sathı mahaline girilmesine gerek yok. Zira yerel seçimde en çok oyu alan partinin ülkeyi yönetmediği ülkelerde erken seçim kaçınılmazdır. 81 ilde hemen her an sahada olan bir ekip ve dönüşümlü olarak bu illerde yapılacak mitingler “bu ülkede en çok oyu alan parti biziz ve biz sizin yanınızdayız” mesajı verecektir.

Gündem Haberleri