Kabul edilemez, müsaade edilemez vs. vs.

İlker Yıldız yazdı: Kabul edilemez, müsaade edilemez vs. vs.

Bugün biraz dertleşelim istiyorum.

Gerçekten inanılmaz sıkıldım. Göz göre göre akla, vicdana uygun olmayan kararlardan, soruşturmalardan ve bunu savunan saçları bol jöleli, pahalı takım elbiseli iktidar yorumcularından çok sıkıldım.

Bu ülke insanı hiç bir zaman iç muhakeme dengesini bu denli kaybetmemişti. En azından vicdanın getirdiği bir “bu kadar da olmaz yahu” isyanını duyardık, gücü elinde bulunduranın yanında olanlarda bile...

Futboldan örnek verelim. Eğer bir maçta takımımız haksız olarak ofsayttan gol atmışsa, tekrarı gösterildiğinde “Aa ofsaytmış ama” diye mahçup olan insanlardık biz.

Şimdi ise takımının attığı golün ofsayt olduğunu görmesine rağmen rakibe hareket çekerek, rakibini aşağılayarak sevinen bir holigana dönüştü büyük bir güruh. Elbette holiganlar her zaman her yerde vardı ama hiç bir zaman sesleri bu kadar yüksek çıkmıyor, hiç bir zaman da önleri bu kadar açılmıyordu.

“Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır” anlayışından konuşursan yanarsın anlayışına evrilmemiz bir anda olmadı. Yıllardır söylüyoruz, bu gidiş gidiş değil diye.

Mesela cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik krizinden geçen ülkemizde ekonomiyi eleştirenin hapse girme ihtimali var. Farkında mısınız? Olur demiyorum. Ama bir ihtimal var.

Gazeteci Nevşin Mengü’nün X hesabında dikkat çektiği önemli bir konuydu bu aslında. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nin TÜSİAD yöneticileri ile ilgili karar yazısında "yaptıkları konuşma içeriği ve savunmalarında da belirttikleri üzere yalnızca basın aracılığıyla bilgi sahibi oldukları ve içeriğini bilmedikleri olaylara ilişkin yargıyı telkin ve yönlendirme ile gerçeğe aykırı dezenformasyon içerikli beyanlarda bulundukları” ifadesi kullanılmış.

Yani torununa harçlık veremeyen emekli eğer “Ekonomik çok kötü” dediğinde ekonomi eğitimi almadığı için dezenformasyon suçlamasıyla gözaltına alınabilir. Bilgin olmayan bir konuda konuşamazsın diyorlar bir nevi ama kimin neyi ne kadar bildiğinin kararını kim verecek?

Bu açık açık insanlara “bizi eleştirecekseniz konuşmayın, yoksa siz bilirsiniz” demektir. Kılıfına uydurmaya bile gerek kalmadan iktidarın hoşuna gitmeyen kişiler için “teröre destek, yargıya darbe falan filan” maddelerinden çaaaat 5 yıl hapsi isteniyor.

İnsanlar yargının herkese eşit davranmadığından şikayetçi oluyor. Adalet Bakanı çıkıp “bu kabul edilemez. Türkiye bir hukuk devletidir. Kimse ayrıcalıklı değildir” diyerek şikayet edeni hedef gösteriyor. Aynı gün şikayet eden göz altına alınıyor. E zaten adam ayrıcalık istemedi ki? Tam tersi başkalarına ayrıcalıklı davranıyorsunuz diye eleştirdi. Yok çaaat. Tutuklama, ters kelepçe.. Allah’tan idam cezası kaldırılmış.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bilmem kaç suç kaydı olan psikopatların peşine bu kadar sıkı düşseydi sokaklarda çocukların bıçaklandığı günleri görmeyecekti belki de.

Bir de AKP ile dilimize giren bir ifade var.

“Bu kabul edilemez” En ufak bir eleştiriyi “bu kabul edilemez, buna müsaade edilemez” diyerek reddediyorlar. Bunun nedenini daha önce yazmıştım.

Hiç bir şeye müsaade etmiyorlar. Zaten sorun da bu. AKPli değilsen konuşmana bile müsaade etmiyorlar. AKP'liysen ne yaparsan yap sorun yok. "Haksızlık bu" diye isyan edesin geliyor.

Yok...

Müsaade etmiyorlar.

Oyları düştükçe baskıyı arttıyorlar, baskı arttıkça oyları düşüyor.

Öyle bir iki kutup yarattılar ki bir taraf ne yapsa suç, diğer taraf suç işlese suçsuz.

Bir taraf AKP’yi veya Erdoğan’ı eleştiriyorsa ve İstanbul Savcılığı piyangosu da ona vurduysa hakkında çok kısa sürede “cumhurbaşkanımıza hakaret, vatanı bölme, PKK, FETÖ, Boko Haram, İkiz Kuleler saldırısının planlayıcısı, Patrona Halil İsyanı’nın azmettiricisi falan filan” diye ekleye ekleye tutuklama talep edilebiliyor.

Komiklik olsun diye yazmıyorum yanlış anlamayın. Gerçekten artık izahı olmayan şeyin mizahı oluyor.

Öbür yandan neyin uzmanı olduğu belli olmayan iktidar yanlısı uzmanların televizyonlarda muhaliflere bir sövmediği kalıyor. Hedef gösteriyorlar, iftira atıyorlar savcılar kalem oynatmıyor.

Akla hemen George Orwell’in taa 1944 yılında yazdığı Hayvan Çiftliği isimli metaforik Komünizm eleştirisi kitabındaki efsanevi cümle geliyor.

“Tüm hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir”

Bu söz Türkiye’de “Hukuk karşısında tüm vatandaşlar eşittir ancak bazı vatandaşlar daha eşittir” şeklinde işliyor.

Böyle bir ortamda Türkiye’nin en güçlü iş adamlarının tutuklanmasına piyasa nasıl tepki verir hiç mi düşünmüyorlar derseniz, cevap vereyim. Bence düşünmüyorlar çünkü düşünmelerine gerek yok.

Piyasalar alt üst olsa bile “Londra’daki borsa baronları hükümetimize operasyon çekmeye çalışıyor” diyerek işin içinden sıyrılıyorlar.

Bu açıdan baktığımızda AKP için dünyanın en şanslı siyasi partisi diyebiliriz. Kimilerine göre yüzde 10 kimilerine göre yüzde 25 olan kemik bir seçmen kitlesi var ve bu seçmene ne verirlerse seçmen bunu kabul ediyor. Cumhurbaşkanının davudi sesi yetiyor seçmenin mest olmasına. Ne söylediğinin pek de önemi kalmıyor.

Nitekim ne zaman bir şehir meydanında miting olsa, kendi döneminden on yıllar önce hizmete girmiş olan havalimanı, hastane ve üniversiteleri “biz yaptık” diye sahiplense miting meydanlarındaki insanlardan alkışlar kopuyor.

“Yahu ben Ispartalıyım. Bu üniversite 1992 yılında kuruldu. AKP ile ne alakası var” diyen de pek çıkmıyor.

Eğer biz muhasır medeniyetler seviyesine ulaşamıyorsak bunun sebebini anlamak sosyolojiyle başlıyor.

Makam sahibi olan siyasetçileri, devlet yetkililerini bir devlet memuru değil de amiyane tabirle yarı insan yarı Tanrı gibi ya da mübarek bir kişi gibi konumlandıranlar yüzünden gücü eline alan da o gücü rahatça sömürebiliyor.

Bu sınırsız gücün etrafında toplanan grup da haksızlıklarla karşılaşanları gördüğünde o kişiler kendilerinden değillerse sessiz kalabiliyorlar.

İşte toplumun vicdanı geri gelirse, anca o zaman Türkiye yeniden güçlü olacak. Alım gücü artacak, insanlar daha huzurlu, daha mutlu olacak.

Kimse korkmayacak.

İnanıyorum.

Her şey çok güzel olacak.

Gündem Haberleri