Cengiz Holding'e bağlı Truva Madencilik, Kazdağları'nın Çanakkale'nin Bayramiç ilçesi eteklerinde Halilağa altın ve bakır madeni açmak için ağaç kesimine başladı. Proje kapsamında 1 milyon ağacın kesileceği iddia edildi.
Halk TV Muhabiri Hilal Yağız, ağaçların kesildiği alana gitti. Yağız, katledilen ağaçların görüntülerini paylaşarak, direnen köylü kadınlarla röportaj yaptı.
Kadınlar gözyaşları içerisinde ne para ne de iş istediklerini sadece ağaçların yaşamasını istedi.
"ELİMİZLE DİKTİĞİMİZ AĞAÇLARIMIZ ÖLMÜŞ, BİZ DE ÖLMEK İSTİYORUZ"
Ağaçlar için eyleme gelen bir köylü kadın şunları ifade etti:
"Canlı ağacımız, elimizle diktiğimiz ağaçlarımız ölmüş. Biz de ölmek istiyoruz. Biz de ölelim mademki. Biz 30 sene yangın yaşadık. Çoluğumuz çocuğumuz aç kaldı. Biz bu ağaçları elimizle diktik, askerime para gönderdim. Bir tek meyve alıp çocuklarıma yediremedim. 35 yıllık ağacımı bir anda yok ettiler. Hala da yok etmeye çalışıyorlar. Biz de onları önlemeye çalışıyoruz. Bu davanın sonuna kadar arkasındayız. Susuzluk, tarım, hayvancılık hiç, her şey durdu şu anda. 7 aydır, bir senedir, iki senedir bize hiç yağmur yağmıyor. Toprağımıza ekip biçemiyoruz. Suyumuz hiç kalmadı. Su kaynaklarımız, her şeyimiz çöle gömülecek. Biz de çöle gömülürsek nasıl yaşayalım? Siz bizim yaramızı anlayabiliyor musunuz? Sayın Cengiz, bizi duy!"
Bir başka köylü kadın da gelen şirket yetkililerin "ağaçların kesilmeyecek" diyerek yalan söylediğini ve sarıldığı ağacın kesildiğini şu sözlerle anlattı:
"HAVAMIZA, SUYUMUZA,TOPRAĞIMIZA DOKUNMA"
"Ben ağaca sarıldım. Buradaki, baştaki duran adam da dedi ki: "Teyzem, biz ağaçları kesmeyeceğiz." "Ay oğlanım," dedim. "Kesmeyeceğiz diyorsunuz ama" dedim, "damga vurmuşsunuz," dedim. "Size" dedi, "iş vereceğiz," dedi. "Kesmeyeceğiz teyzem," dedi. "Üzülme sen," dedi. "Tamam." Üzülmedim. Ertesi gün geldim. Bir de baktım, çam, benim sarıldığım çam gitmiş! Yok olmuş! İki gün oldu ben buraya geleli, iki gün. İki günde burayı böyle talan etmiş. Hiç şantiye görünmüyordu. Şimdi şantiye başa geçmiş. Yapma! Havamıza, suyumuza, toprağımıza, çamıma dokunma!"
Ne para ne iş ne de başka bir şey sadece ağaçları istediklerini söyleyen kadın, Türkiye'nin seslerini duymasını isteyerek şunları ifade etti:
"DAĞLARIMIZA ÖLÜM GETİRDİLER"
"Biz, ben Hacıbekirliyim. Bizim dağlarımıza, taşlarımıza göğüs diktiler. Dağlarımıza, taşlarımıza ölüm getirdiler. Çamlarımızı kestiler. Bize yardım edin. Biz dağlarımızı, taşlarımızı vermek istemiyoruz. Bizim köyümüzü haritadan silecekler. Biz nereye gideriz? Biz köyümüzde yaşamak istiyoruz, topraklarımızda yaşamak istiyoruz. Biz köyümüzü vermek istemiyoruz. Bizim köyümüzü haritadan silecekler."
"PARA İSTEMİYORUZ, AĞAÇLARIMIZI İSTİYORUZ"
"Biz burada doğduk, başka yerde yaşayamayız. Bizim çamlarımızı kesmesinler, bizim dağlarımıza taşlarımıza da ölüm geldi. Bak bunlar canlıydı, bunları kestiler. Bak bunlar canlıydı. Canlı, canlı, bunlar canlı. Bunların bir canı var. Bunlar bu dünyada konuşamıyor, öbür dünyada konuşacak bunlar. Konuşacak bunlar. Bunları kestiler, yok ettiler. Hiç mi merhamet yok bunlarda, acısınlar bize ya. Bizim bu dağlarımızı, bu hepsi hep dağlarımızı yok edecekler. Bizi de haritadan silecekler. Biz haritanın içindeyiz. Bize yardım etsinler. Hiç mi acıması yok bunların? Hiç mi insanlık yok bunlarda?
Biz köyümüzü, bizim topraklarımızı, bizim çamlarımızı kesmesin. Biz köyümüzde yaşamak istiyoruz. Biz köyümüzde kalmak istiyoruz. Bizim dedelerimiz burada gömülü, atalarımız burada gömülü. Biz köyümüzde yaşamak istiyoruz. Asla maden istemiyoruz. Biz nasıl çoluğumuzu çocuğumuzu aç kaldık, susuz kaldık, büyüttük, gene aynı şekilde büyütürüz. Bunun hiçbir şeyine ihtiyacımız yok. Biz iş de istemiyoruz, parasını da istemiyoruz, altını da istemiyoruz. Biz sadece ağaçlarımızı istiyoruz. Köyümüzde, taşımızda, toprağımızda yaşamak istiyoruz. Tek kelime, başka da bir şey istemiyoruz"
Akbelen'deki doğa katliamına karşı direnen köylü kadın da Kazdağları direnişi için geldi. Destek için gelen köylü kadın şunları dile getirdi:
"AKBELEN'DE LİMAK BURADA CENGİZ"
"Aynı bize yapılanı burada yaptılar. Bizim canlarımızı, evlatlarımızı nasıl kıydılarsa, bak anam, bunlar 7 türlü derde derman. Onları da böyle kıydılar. Yazıklar olsun. Diyecek bir şey bilmiyorum. Yazıklar olsun. Diyecek bir şey bulamıyorum. Akbelen'de Limak, burada Cengiz. Def olsun gitsin!
"DOLAR UĞRUNA BU MEMLEKETİ YOK ETMESİNLER"
"Ya köstebek yuvası gibi her yerlere oymuşlar. Bir altın uğruna, bir para uğruna, bir dolar uğruna. Yazık, bu memleketi yok etmesinler! Biz bu memleketlerde doğduk, bu memleketlerde ölmek istiyoruz. Biz vatanımızı, toprağımızı, suyumuzu, havamızı asla ve asla vermek istemiyoruz.
Biz de bu toprakların çocukları değil miyiz ya? Biz Atatürk çocuğuyuz. Biz asla ve asla vatanımızı terk etmiyoruz. Ölmek var, dönmek yok! Gerekirse bura gömdürürüm kendimi, gerekirse bura gömdürürüm. Anamda bir kere doğdum, bir kere ölürüm. Hiç umurumda değil. Yeter ki bizim topraklarımızı vazgeçsinler. Bıraksınlar. Asla ve asla oynamasınlar bizim topraklarımızla."
PROJE HAKKINDA
Halilağa Bakır Madeni projesi, Cengiz Holding tarafından 2019'da Kanadalı Liberty Gold'dan 55 milyon dolara devralındı. Proje, yaklaşık 51 bin 660 dönümlük bir ruhsat alanını kapsıyor. Bu alan, 7 bin 380 futbol sahasına denk geliyor. Kesimlerin devam ettiği bölgede, yaklaşık 857 futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan tehdit altında.
Projeye verilen ÇED olumlu kararının iptali çevreciler hukuki mücadele başlattı. Çanakkale 1. İdare Mahkemesi’nin sahada keşif yapıp bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda, proje sahasındaki orman varlığının büyük zarar göreceği, bu durumun Türkiye’nin iklim taahhütleriyle çeliştiği ve entegre projelerin ÇED sürecinde değerlendirilmediği vurgulandı. Projenin kamu yararına aykırı olduğu ifade edildi.
Mahkeme, yalnızca arkeolog bilirkişinin “arkeolojik alanlara zarar verilmeyeceği” yönündeki görüşünü dikkate alarak davayı oy çokluğuyla reddetti. Davacılar, yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’a başvurdu.