Pazar pazarı

Suat Özdeş yazdı: Pazar pazarı

Gazeteciliğe başladığımdan beri ilk defa bir yazı günümü kaçırdım. Sanıyordum ki okuyucum gazeteyi telefon bombardımanına tutacak, hatlar kilitlenecek, değerli gazeteci dostum Bengü Şap Babaeker de benim bu meslekte kısa zamanda ne kadar önemli bir yer edindiğimi görecek.
Heyhat!
Bir kişi be bir kişi, bir kişi bile sormadı, yahu Suat Bey iyi misin hoş musun, sağlığın yerinde mi, bir derdin var mı… Neyse, bu haftanın en güzel gelişmesi, beraatlerle birlikte Halk TV Genel Yayın Müdürü -henüz bizzat tanışma şerefine nail olamadığım adaşım- Suat Özdeş’in tahliye edilmesiydi. Suat Bey’in tahliyesi şerefine yazıyı sitemle doldurmayacağım.
Yazımı yazmak için masanın başına ancak pazar öğleden sonra oturabildim. Pazar günleri bizim burada pazar kuruluyor. Biz de Narin’le ayda iki, bazen üç kez gidip, alışveriş yapıyoruz. Eskiden pazarlara daha sık gider, ellerimiz kollarımız poşetlerle dolu dönerdik ama o günler geride kaldı; artık o kadar ağırlık taşıyamıyorum. Sırtlarında küfeleriyle dolaşan hamallar da kalmadığı için gönlümüzü hoş edecek bir şeyler alıp eve dönüyoruz.
Gelgelelim, bu semt pazarları git gide tuhaf bir hal aldı. Pazarın ucuz olması beklenir ama bizimkinin maşallahı var, herhangi bir marketten aşağı kalmıyor asla. Ama tuhaflık bundan ibaret değil. Girişteki tezgâhın üstüne çuvalla bir meyve yığmışlar. “Bir meyve” demem boşuna değil, çünkü ne kadar yakından baktıysam da ne olduğunu anlamadım, derken nedense karşı tezgâhtaki ıspanakları inceleyen Narin’i çağırdım, ona gösterdim, ama o da bu meyveyi bildikleri arasında bir yere koyamadı. Önce meyveye, sonra Narin’e, sonra yine meyveye anlamaya çalışan gözlerle baktım; derken pazarcının da benimkine benzer bakışlarla bana baktığını fark ettim, bakışlarım meyve, Narin ve pazarcı arasında bir üçgen çizmeye başladı.
“Kiwano, derler buna,” dedi olanca rahatlığıyla. “Bazı yerlerde ‘dikenli kavun’ da denir.” Evvela, tropikal meyvelerin cahili gözükmek hoş bir his değilmiş, pazarcı sağolsun onu öğrendim. Saniyen, bu hissi Narin’in yanında yaşamak bu nahoş durumu katmerlendiriyormuş. Salisen, ben hakikaten böyle bir meyveyi ne gördüm ne de bugüne kadar adını duydum. Fiyatı da aman aman bir şey değil, bunun bir kilosu işte portakalın iki katına denk gibi, ne de olsa semt pazarındayız. Bizim bu çaresizliğimiz karşısında pazarcı, “keseyim bir tane de tadına bakın,” demez mi? Biz ık mık bir şey diyemeden kesti, böylece dikenli kavundan birer parça attık ağzımıza. Narin pek beğenmeyince verdiğimiz ziyana aldırmadan diğer tezgâhlara yöneldik.
Mevsimlerin değişimini pazarcıların tezgâhlarından izliyoruz. Yeni mahsul enginarlar çanak çanak limonlu sulara atıldığına göre “ayva sarı, nar kırmızı sonbahar” bitmek üzere demektir. Yakında kestaneler, bilumum narenciye yerini önce yazın müjdecisi papaz eriklerine, sonra da şeftalilere, kayısılara, karpuzlara, yaz meyve ve sebzelerine bırakacak.
Avokado, kumkuat, tatlı patates sıradanlaştı, ejder meyvesi ile mango görmek de artık şaşırtmıyor. Papaya ve pomelo da en azından birkaç tezgâhta hemen her hafta bulunuyor. “Passionfruit”, Türkçeye “çarkıfelek” diye girmişti, bugünlerde “pasiflora” diye bir isim daha edinmiş. Ve, bütün bu meyveler kestaneden, ne bileyim kerevizden, zencefilden, hatta bazen basit çarliston biberden bile ucuz. Bir yanda böyle bir bolluk ve çeşitlilik, diğer yanda herkesin dilinde aynı sorun: pahalılık. Pazarcı maliyetine isyan ediyor, müşteri de etiketlere. Karşılıklı itişerek, şakalaşarak, bazen doğrudan tartışarak pazarlar kuruluyor, pazarlar toplanıyor. Biz de gezdikçe payımıza düşen kadarından nasipleniyoruz.
Uca doğru bir pazarcı var, senelerdir gele gide ahbap olduk. Bu hafta hem domates hem portakal getirmiş. Manisi, tekerlemesi, şakası bol bir adamdır. Bizi görünce dedi ki, “abla, bu portakalı balkondan başka yerde kesmeyesin -Allah muhafaza- bütün evi su basar.” Domatesler salkım salkımdı, Kınık domatesiymiş, çok güzelmiş.
“Bu domatesi yiyen bebekler, altı ayda emekler.”
Her şey bir yana semt pazarları o rengârenk görünümüyle insanın gözünü gönlünü açıyor. Öğrendiğin bilgisi, tekerlemesi de cabası.

Gündem Haberleri