İnsanca yaşama şartlarının oluşması için büyük bir direniş örneği gösteren Polonez işlenmiş gıda fabrikasında çalışan işçiler, BirGün'de yer alan habere göre, “Yan yana durunca ne kadar güçlü olduğumuzu fark ettik” dediler.
Direniş, Tekgıda-İş Sendikası’na üye olan 146 işçinin işten çıkarılmasıyla başladı. 17 Temmuz’da, işveren hırsızlık ve yüz kızartıcı suçlarla ilgili Kod 46’yı gerekçe göstererek işten çıkarma işlemlerine yöneldi ancak işçiler, bu duruma karşı dimdik durarak geri adım atmadılar. Polis müdahaleleri sırasında yaralanmalarına rağmen direnişlerini sürdürdüler. Birbirlerine zincirlerle bağlanarak dayanışmalarını pekiştirdiler, fakat polis bu zincirleri kırarak onları gözaltına aldı. Fakat işçiler, gönülden zincirlendikleri için 100 gündür kimsenin bu bağı koparmaya gücü yetmedi.
KADINLARIN GÜCÜ
Polonez direnişinin en güçlü yanlarından biri, kadın işçilerin azmi oldu. 90 kadın, direnişin ön saflarında yer alarak fabrikanın önünü adeta bir ev haline getirdiler. Zaman zaman 146 kişilik gruba börek ve gözleme yaparak, kimi zaman da destekçilerin getirdiği yemekleri paylaşarak dayanışma sergilediler. Destek için gelenler, halaylar ve horonlarla karşılanarak, hem destek hem de bir araya gelme fırsatı buldular.
Polonez direnişi, işçilerin birlik ve beraberlikle nasıl bir güç oluşturabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor. 100 gün boyunca sürdürdükleri mücadele, sadece kendi hakları için değil, tüm işçi sınıfı için bir sembol haline geldi.
"POLONEZ DİRENİŞİ BİR OKUL GİBİ"
“Değil 100 gün 200 gün de geçse yola devam” diyen Figen Bora, işten çıkarıldığı gün özgüven duygusu olmadan mücadeleye başladığını ancak dayanışmayla büyüyüp güçlendiğini dile getirdi. Figen Bora, geçen 100 güne dair şu sözlere yer verdi,
“Fabrikaya şu an bakıyorum ve ilk adımımı hatırlıyorum. Polonez direnişi bir okul gibi beni, bizleri eğitti. Tanımadığımız insanlarla yan yana durduk. Sivil toplum örgütleri, siyasi parti üyeleri, basın emekçilerimiz, sadece destek olmaya gelen yurttaşlar… Biz burada insanlığı öğrendik. Bu direnişi biz her türlü kazanacağız. En azında çocuklarımıza haklarını nasıl savunabileceklerini anlatacağız. Ben kadın dayanışmasının önemini burada gördüm. Biri pes edecek olsa diğeri hemen elinden tuttu. Biz sınıf dayanışmasının da kadın dayanışmasının da gücünü Polonez direnişinde öğrendik.”
"ARTIK İŞÇİ SINIFINA ÖRNEK BİR DİRENİŞ SERGİLİYORUZ"
Emine Güner'de 22 yıldır Polonez fabrikasında vardiya amiri olarak çalışıyor ve direnişe dair şu sözlerin altını çizdi,
“Bu alana gelenler bizim misafirimiz, ailemiz oldu. Bazı günler evde kalmam gerektiğinde arkadaşlarımı yalnız bıraktığım için üzülüyordum. Bu süreçte tek bir gün bile yalnız kalmadık kendimizi yalnız hissetmedik. Çoğu işçinin ailesi de direnişe destek veriyor. Tek isteğimiz işverenle anlaşıp, işimize kaldığımız yerden sendikal haklarımızla geri dönmek. Polonez işçileri, daha önce direnişleri sadece haberlerden gören insanlardı. İlk başladığımızda kimse işçi direnişi hakkında bir şey bilmiyor, korkuyordu ancak geçen zaman içerisinde örgütlenme uzmanlarımız olsun, gelen destekçilerimiz olsun bizlere güç verdi. Artık işçi sınıfına örnek bir direniş sergiliyoruz. Elbette maddi, manevi zorluklar çektik ancak üye olduğumuz Tekgıda-İş sendikamız, örgütlenme uzmanımız Yunus Durdu ve Suat Karlıkaya sayesinde sorunlarımız hızlıca çözüldü. Kişisel problemlerimiz olduğunda dahi yardım eli uzatıldı. Polis müdahaleleri, patronun yıldırma politikaları hiçbir işe yaramadı hatta bizi daha da güçlendirdi. İşçiler olarak her şeye hazırız, aylar geçse de buradayız, yılmayız.”