TBMM Başkanvekili, DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 15 Nisan günü saat 22.41'de kalp krizi geçirmiş, kalbi durmuş şekilde kaldırıldığı hastanede yapılan başarılı müdahalelerin ardından yoğun bakıma alınmıştı.
Önder, bugün yoğun bakımda verdiği yaşam mücadelesinin 18'nci gününde hayatını kaybetti. Önder, 62 yaşında çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi.
CENAZE AKM'YE GETİRİLDİ
Dün hayatını kaybeden Önder'in cenazesi AKM'ye getirildi.
ÖNDER'İN KIZI CEREN GÖZYAŞLARI İLE KONUŞMA YAPTI
Önder'in töreninde kızı Ceren Önder gözyaşları eşliğinde kürsüye geldi. Gözyaşları içinde konuşan Önder'e destek için 'Dik dur' sesleri yükseldi. Önder, babasına yazdığı mektubu 'Beni duyduğunu biliyorum baba' diyerek okumaya başladı.
Ceren Önder'in mektubu şu şekilde oldu:
Ben ben ne zaman şey yazsam, babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla biz tek bir kişi gibiydik, çünkü sanki kendime okur gibi okurdum, onu okurken hatalarını görürdüm. Ona geçen hafta bir mektup yazdım. Onu size okumak istiyorum.
Şimdi ona sesli okuyorum. Beni duyduğunu biliyorum baba. Baba hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti. Yeni bir hayat başlıyor şimdi. Ürkütücü bilinmezliklerle dolu. Daha önce hiç duymadığım bir şeyi senden duyma ihtimalimin kaybolduğu mavrasız.
Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle benzersizdin ki bu adam bana sadece ölerek acı çektirebilir derdim.
Gece gece çaldığın kemanın, cümbüşün, udun sesi, bir çırpıda ezberden okuduğun şiirler, günde beş kere ve her birinde sanki yeni buluşmuşuz gibi bir heyecanla çıktığımız kahveler, evlere sığamayışın, kimseye kıyamaman, iyiliğe üşenmemen, kimseye gücenmemen.
Kalp kırmaktan bile daha çok korkman birinin onurunu kırmaktan. Baba kalbim kırık diye arardım. Baba grip oldum. Baba öksürüğüm geçmiyor. Baba kedim öldü. Baba aşık oldum. Baba uyku tutmadı.
Ben babalığına çok doydum. Şimdine kadar verdiğin tek bana değil oğluma ve onun çocuğuna bile yeter. Bir babaya ihtiyacım kalmayıncaya kadar doyurdun beni.
Ben ben ne zaman bir şey yazsam, babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla biz tek bir kişi gibiydik, çünkü sanki kendime okur gibi okurdum onu okurken hatalarını görürdüm. Ona geçen hafta bir mektup yazdım. Onu size okumak istiyorum. Şimdi ona sesli okuyorum. Beni duyduğunu biliyorum baba.
Ben ben ne zaman bir şey yazsam, babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla biz tek bir kişi gibiydik, çünkü sanki kendime okur gibi okurdum onu okurken hatalarını görürdüm. Ona geçen hafta bir mektup yazdım. Onu size okumak istiyorum. Şimdi ona sesli okuyorum. Beni duyduğunu biliyorum baba. Baba hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti. Yeni bir hayat başlıyor şimdi.
Ürkütücü bilinmezliklerle dolu. Daha önce hiç duymadığım bir şeyi senden duyma ihtimalimin kaybolduğu mavrasız. Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı yutağımdaki yumru karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle benzersizdin ki bu adam bana sadece ölerek acı çektirebilir derdim. Gece gece çaldığın kemanın, cümbüşün, udun sesi, bir çırpıda ezberden okuduğun şiirler, günde beş kere ve her birinde sanki yeni buluşmuşuz gibi bir heyecanla çıktığımız kahveler, evlere sığamayışın, kimseye kıyamaman, iyiliğe üşenmemen, kimseye gücenmemen, kalp kırmaktan bile daha çok korkman birinin onurunu kırmaktan.
Baba kalbim kırık diye arardım. Baba grip oldum. Baba öksürüğüm geçmiyor. Baba kedim öldü. Baba aşık oldum. Baba uyku tutmadı. Ben babalığına çok doydum. Şimdiye kadar verdiğin tek bana değil, oğluma ve onun çocuğuna bile yeter. Bir babaya ihtiyacım kalmayıncaya kadar doyurdun beni.
Ama dostluğuna doyamadım. O dostluğa doyulur mu? Şimdi öfkelenmek istiyorum. İki hafta sonra Barış Protokolü imzalanacak. Sonra rahatız. Ameliyat da olacağım. İki haftada ne olacak demene kızmak istiyorum. Açlık grevlerine, cezaevlerine, işkencelere. Bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum. Yapamıyorum. Bana Kandıra Cezaevinden gönderdiğin bir mektup yüzünden kızamıyorum.
Gidecek yolu olmayan, bir amacı olmayan ama hep yanında olan bir babayı sen istemezdin demişsin. Şimdi gitmek zorunda olmamanı istemez miydim? Sana öfke duyanlar için yoksulluğun ve yoksunluğun öfkesi bu sakın içinde nefret biriktirmiyordun? Doğduğundan beri yoksulluk, yoksunluk ve yetimlikle geçen ömründe sen öfkeni nereye sakladın? Ben hiç görmedim.
Herhalde kalbine. Bir tek bir tek mülk edinmeden ikinci bir kaza almadan, kimseden bir şey istemeden borçsuz ve hürçsüz boğazını değil, onurunu besleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba. Giderken neşemin birazını Can ve Yasin'e bırakarak ama rengin tamamını alarak sana doyuncana sevgi verebildim.
Her gün söyledim sevdiğimi, doyuncana öptüm, kokladım. Şimdi tüm renklerim de senin olsun. Gerçi sen orada da dostlarını bulursun. Gülten abla nerede? Pervin abla nerede? Artık dinlen turna kuşum. Biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağım.
Şakaların, ağzımızda eğreti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmadığını bilmenin huzuru. Seni ayakta son gördüğümüz gün bize bir poşet portakal ve bir kutu yumurta vermiştin.
Can için daima bir cebinde mandarin, bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı, teneke kutulardaki ballara ve dinlenme tesislerine olan özel sevgini hiç unutmayacağım. Seni ayakta gördüğümüz son gün arabana binmeden önce bize söylediğin son cümle kulağımı tırmalıyor şimdi.
Can onun düğününü görmeden gitmeyeceğim. Tutmadığın sözün yoktu. Gittin mi? Barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten de ağzın hiç yanmıyordu.
Bir tür barış mıydı bilmiyorum, ama hastane koridorlarındaki sınıfsız, bayraksız, hüzünlü, umutlu kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm ben. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. Bana güzel sesinle okuduğun dizelerle Biliyorum yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden. Acımaz olur. Silinir, gider izi bıçağın. Ama hiçbir rüzgar dolduramaz boş kalan yerini. Bir yaşamdan ötekine birlikte uçan turnaların yerini gökyüzünde. Seninle gurur duyuyorum.
ÖNDER'İN AĞABEYİ KONUŞTU: BİR MURADI VARDI O DA BARIŞ
Önder'in kızı Ceren'in konuşmasının ardından kürsüye Sırrı Süreyya Önder'in ağabeyi Ali Önder konuşma yapmak üzere kürsüye geldi. Ağabeyi, kardeşi Önder için 'Bir muradı vardı, o da barış' 'Kendisi şu an burada olsa şöyle derdi: Sevene de sövene de selam olsun' sözlerini ifade etti.
TÜLAY HATİMOĞULLARI: BARIŞ ELÇİSİ ÖNDER'İ HEP BİRLİKTE SONSUZLUĞA UĞURLAYACAĞIZ
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Hatimoğulları'nın Önder için yaptığı konuşma şu şekilde oldu:
Milyonlar seni kendi hikayesi olarak gördü ve senin hayat hikayen aynı zamanda onların da hayat hikayesiydi. Senin hayat hikayen bu coğrafyada yaşayan işçilerin, emekçilerin, kadınların, yoksulların bu coğrafyada yaşayan ötekileştirilmiş halkların ve inançların hikayesiydi. İşte ondandır bu kadar yürek acısı. Ondandır bu kadar derindir hepimizin yürek acısı. Her ağrıyı, her sızıyı atlatmayı başardın. Bunu da atlatacağına yürekten inanıyorduk ama olmadı.
Ve pankartlar yazıldı. Sosyal medyada mesajlar yazıldı senin için. Diren Sırrı abi, diren Sırrı baba, diren Babuş ve diren Barış Elçisi dendi. Çok direndin biliyoruz ama olmadı. Ve sevgili Sırrı Süreyya Önder. Senin hastalığın toplumda büyük bir birleştirici rol üstlendi. Hastayken de birleştirdin toplumu.
Çünkü sen ne olursa olsun bu topraklarda barışı zorladın. Türk için, Kürt için, Arap için, tanımadığın milyonlarca insan için. Hapishanedeki için, sürgündeki arkadaşın, yoldaşın için. Ve gözyaşı dinmeyen Kürt anneleriyle Türk annelerinin gözyaşı dindin diye çaba harcadın. Bir nebze de olsa yüzleri gülsün diye çaba harcadın. Evet Sırrı hocam. Barış ve Demokratik toplum çağrısına sımsıkı sarıldın.
Gerçek olsun diye çok çabaladın. Bedenin biyolojik olarak bu kadar dayanabildi ama barışa inancın gerçekleşmek üzere dipdiri, capcanlı duruyor. Senin bu mücadelede ödediğin bedel çok. Sen ve senin gibi bu mücadelede bedel ödeyen bütün canlarımıza, bütün yoldaşlarımızı burada saygıyla anıyorum. Sen başta olmak üzere hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum.
Evet değerli dostlar, barışın, adaletin, demokrasinin yolu incedir, uzundur, taşlıdır, dikenlidir. Her biri tenine ve yüreğine değdi. Güldün. Hepsi memleketten'dir dedin. Memleketten gelen acı da olsa acıyı bal eyledin. Başaracağız, barışacağız dedin ve bundan hiç vazgeçmedin. Çünkü sen bu ülkeyi bekleyen tehlikelerin farkındaydın. Çünkü sen ateşe körükle giden güzelim Ortadoğu'yu sürüklemek istedikleri savaş, sürüklemek istedikleri çatışma zemininin ve bunu yapanların hepsinin farkındaydın. Ve bu yaşanan acıları çok iyi idrak ediyordun.
Farkındaydın Türk'ün, Kürt'ün, Sünni'nin, Alevi'nin yani her kesimin barışa ihtiyacı olduğunu ve barışın herkes için bir nefes olacağını. Ondandır yaralandı kalbin, ondandır yoruldu kalbin. Çalıştın çabaladın ama bize hep şunu söyledin. Aha bu sefer olacak. Aha bu sefer başaracağız dedin. Vallahi de billahi de başaracağız dedin. Biz de buna inanıyoruz sevgili Sırrı Süreyya Önder.
Vallahi de billahi de hep beraber başaracağız. Ve sana söz. Sözün asla havada kalmayacak Sırrı hocam. Sana söz bu sefer mutlaka başaracağız. Ve sana söz Sırrı hocam. Bu mücadelede yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımıza ve canlarımıza söz olsun. Bu topraklarda bedel ödeyen kanını akıtan herkese sözümüz olsun. Bu sefer barış mutlaka olacak.
Bu topraklarda kanı canı birbirine karışan bütün halklara söz. Sırrı hocanın ve ismini burada zikredemediğim sayısız barış elçisinin, emektarının bu topraklarda ekmiş olduğu barış tohumları mutlaka yeşerecek ve bizler barışın tohumlarını fidanlara dönüştüreceğiz. Rengarenk çiçek bahçesine dönüştüreceğiz.
Ve sana söz Sırrı hocam. Sana söz Anadolu ve Mezopotamya toprakları hak ettikleri barışla yoğrulacak. Hak ettikleri barışa hep birlikte kavuşacak. Burada yürekten inandığın halkların kardeşliği bu topraklarda mutlaka ve mutlaka yaşam bulacak. Sana sözümüz olsun. Güle güle Sırrı hocam. Güle güle değerli yoldaşımız. Seni asla unutmayacağız.
TUNCER BAKIRHAN: SIRRI ARTIK BARIŞIN SİMGESİDİR
Hatimoğulları'nın konuşmasının ardından kürsüye Tuncer Bakırhan, "Sırrı Süreyya gibi söz ustasının huzurunda konuşmak oldukça zor ancak 2-3 dakikalık bir şeyler demek isterim" diyerek konuşmasına Kürtçe başladı ve Türkçe devam etti.
Bakırhan'ın konuşması şu şekilde oldu:
Çok değerli Parti başkanları, çok değerli Bütün partilerden burada olan değerli konuklar. Sırrı Süreyya'nın sanatçı arkadaşları, yol arkadaşları, birlikte barış mücadelesi yürüten halklarımız. Hepimizin başı sağ olsun. Biliyorum. Eminim 18 gündür Türkiye'nin dört bir yanından aslında Sırrı yoldaşımızın sağlığına kavuşması için yapılan dualara bizzat kendim şahit oldum.
Siirt'ten Kars'a, Tekirdağ'dan Çorum'a kadar Sırra aslında barış mücadelesi yürütüyordu ama artık barışın bir simgesidir. Umuyorum hep birlikte onun yarım bıraktı ama bizim başarıya ulaştıracağımız ve Sırrı şahsında bütün barış mücadelesinde yaşamını yitirenlere adayacağımız barışı bir gün mutlaka bu topraklara, bu coğrafyaya getireceğimize inanıyorum.
Çok zor tabii ki. Sırrı başkan gibi bir söz ustasının huzurunda konuşmak gerçekten oldukça zor. Onun için sabrınıza sığınarak 2-3 dakikalık bir metin okuyacağım. Konuşmalarımı duygularımı eee not ettiğim bir metin. Sevgili yol arkadaşım. Senin gibi bir söz ustasının huzurunda konuşmak emin ol oldukça zor. Dünya zerafetini günden güne yitirirken tepeden tırnağa adanmışlıktın sen.
Hepimizi iyileştiren bir yaşama sevinciydin. Yetiştiğin toprak ve anlattığın hikayeler kadar köklüydü mücadelen. Badireleri çok olanın hikayesi de çok olur senin gibi Sırrı yoldaşım. Bir Dengbej bir Çırokbej gibiydin. Bayılırdın anlatmaya Türkiye'nin bütün renklerini. Öykülerini bir anlatı ustasıydın.
Kullandığın her kelimede yüzündeki her ifadede yaşadığın bütün coğrafyanın izleri vardı. Sevgili dostun Murat Han Munga'nın da dediği gibi hem ağacı hem ormanı hem bunların dildeki karşılığını bilirdin. Senin suretinde hiç geçmeyen bir çocukluk ama en çok da barış gizliydi. 10 sene öncesiydi.
Sen yine barış için yollara düşmüştün. Dolmabahçe'de bu ülkenin en kadim yarasına merhem olacak sözü umutla, onurla dile getirmiştin. Dedik ki bu sefer olacak. Dağlar, insanlar hatta ölüm bile yorulmuş artık barış kazanacak. Tam o gün 28 Şubat 2015'te barışa ramak kalmışken Yaşar Kemal'i kaybettik. Biliyorsun Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana adlı bir romanı vardı Yaşar Abinin.
Seni o kitapta geçen cümlelerle uğurlamak istiyorum sevgili yoldaşım, yol arkadaşım. Çünkü seni anlatmaya benim kelimelerim yetmez. Yaşar Kemal'in dediği gibi bir tek insan ne kadar acı çekerse bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu?
Savaşa karşı savaşmak öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur diyor Yaşar Abi. Sen bir tek insan bile acı çekmesin diye Ceren kardeşimizin dediği gibi kendini barışa ve halklara adadın. Barışa ulaşmak için adaları, dağları, kentleri aştın.
Sana söz Fırat Suyu Marmara'ya karışacak. Sana söz Sırrı barış kazanacak. Bir gün gelecek. Neşeni barış için çarpan o güzel yüreğini hep birlikte çok özleyeceğiz. Sen şimdi gözlerini kapattın ama biz senin gözlerinden bakmaya devam edeceğiz bu ülkeye insanlarına. Uğurlar olsun yoldaşım. Sana söz biz bu hikayeyi yarım bırakmayacağız. Hepinize selam, sevgi ve saygılar.
YÖNETMEN BERKUN OYA AĞLAMAKTAN KONUŞAMADI
Yönetmen Berkun Oya sahneye ağlayarak çıktı. Sahnede çok kısa duran Berkun Oya özür dileyerek Önder'in tabutuna dokundu ve Önder ile aralarında geçen konuşmayı ağlayarak anlattı. Sahnede çok kısa kalan Oya konuşmasını bitirmesinin ardından sahneden indi.
Bugün çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Bana da demişti ki hastaneye gitmeden 2 saat önce telefonla konuşmuştuk. Malum sağlık durumu ve her şeyden dolayı onu çok dert ediyordum. Dedim ki sen nasılsın dedi. Dedim benim boş ver. Sen iyisin seni dert ediyorum. Endişe ediyorum bak kardeş dedi. Ben bu hayatta hiçbir şey öğrenmediysem bir şey öğrendim. Endişe ederek bu hayat yaşanmaz dedi...
PERVİN BULDAN: SANA VEDA ETMEK ÇOK ZOR
Önder'in hastaneye yatırılmasının ardından hastaneden hiç ayrılmayan Pervin Buldan, Önder için duygusal bir konuşma yapmak için sahneye çıktı. Buldan kürsüye çıkarken önce Önder'in tabutuna dokunarak ona son selamını verdi. Önder'in toplumsal barışı sağladığını ifade eden Buldan'ın, 'senin güzel gözlerinden yaralı yüreğinden öpüyorum 'uğur be' diyerek kürsüden indi. Konuşması şu şekilde oldu:
Çok zor veda etmek Sırrı sana. Gerçekten çok zor. Güle güle demek o kadar zor ki sana Sırrı sana güle güle diyemeyeceğim Sırrı. Sen benim yoldaşım. Sen benim yol arkadaşım. Sen benim sırdaşım. Sen benim kardaşım. S
en benim her şeyimdin Sırrı. Birlikte baş koyduğumuz bu yolda beni yalnız bıraktın. Bizi yalnız bıraktın Kürtlerin kadim dostu Sırrı. Kürt halkının kadim dostu Sırrı sana veda etmek çok zor. Sen sadece bir Sırrı Süreyya Önder değildin. Sen Türktün, Kürtün, Aleviydin.
Sen yanı başımızdaki Gezi Parkı'nda ağaçtın. Güldün, çiçektin. Sen böceklere, sen çiçeklere, sen kalbi atan, hava soluyan herkese candın, yoldaştın. 18 gün boyunca hastanede yoğun bakım katında yaralı yüreğinle yattın. Ama ne oldu biliyor musun Sırrı? Sen toplumsal barışı sağladın.
Her inancı, her kimliği, her kültürü bir araya getirdin. Gözün arkada kalmasın. Toplumsal barış sağlandı Sırrı. Ama şimdi sıra büyük barışta. Ne dediler yoldaşların biliyor musun? Can lazımsa can, kan lazımsa kan vermeye razıyız dediler. Ama hiçbirini kabul etmedin.
Ne can istedin, ne kan istedin. Sen bizi bırakıp gittin. Şimdi cennetin en güzel köşesinde sana bir yer ayrıldı. Biliyorum en güzel köşesinde uyuyacaksın. Rahat uyu Sırrı. Oradan bize bakarken güzel kahkahalar at. Oradan bize el salla. Ve ben biliyorum ki bizi hep güzel göreceksin çünkü senin hayallerini gerçekleştireceğiz biz. Bize bıraktığın emaneti gerçekleştireceğiz.
Hayallerini bu ülkede yapmak istediklerini Türk annesiyle Kürt annesini el ele vermeyi gerçekleştireceğiz. Polis annesiyle gerilla annesinin ellerini birbirine kenetleyeceğiz. Sana söz Sırrı yoldaş. Sana söz Büyük barış bu ülkeye gelecek çünkü sen hep bunun hayallerini kurdun.
Senin hayallerini gerçekleştirmek bu ülkenin boynunun borcu olsun. Türkiye halklarının boynunun borcu olsun. Benim üzerime benim omuzlarıma o kadar büyük bir yük yükledin ki bu yükü bütün halklarla birlikte götüreceğiz. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğiz. Uğur Be Haval Sırrı Uğur Be! Senin güzel gözlerinden yaralı yüreğinden öpüyorum Uğur be.
ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞINA DEFNEDİLECEK
Önder, AKM'deki törenin ardından Levent'teki Barbaros Camii'nde cenaze töreni düzenlenecek. Önder, cenaze töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecek.
ON BİNLERCE KİŞİ KATILDI
Sırrı Süreyya Önder'in cenazesine on binlerce kişi katıldı. Kalabalık bu şekilde görüntülendi:
ANNE ZELİHA ÖNDER AĞIT YAKTI
Sırrı Süreyya Önder'in annesi Zeliha Önder oğlunun tabutuna sarılarak ağıtlar yaktı.