Topuk kanı

Suat Özdeş yazdı: Topuk kanı

Askerlik için söyledikleri bir söz vardı: “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” El hak doğru, ama ben bu sözü emeklilere de uyarlayabileceğimizi düşünüyorum: “Emeklilik de yan gelip yatma yeri değildir” Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde emekli olduğumdan beri müthiş bir yoğunluk içindeyim. Etrafımdaki emeklilerin çoğu da benim gibi, sürekli bir koşuşturmaca halindeyiz. Doktordu, kontroldü, pazardı, apartman nizamının gözetilmesiydi derken haftaya yedi gün yetmiyor.

Gene bir iş için evden çıkmıştım. Aslında ben yazı günümde yazımı göndermeden başka bir iş yapmak istemem hiç ama bu kez böyle oldu, ben de hazır çıkmışken eczaneye uğrayayım, Narin’i göreyim dedim.

Aman görmez olaydım! Sanki eczaneye değil de suratsızlar kulübüne girdim. Narin’de bir öfke, bir çıldırmış hali ki konuşmak cesaret ister.

Meğer ben dışarıdayken Halk TV Genel Yayın Müdürü Suat Toktaş başta olmak üzere, Program Koordinatörü Kürşad Oğuz’u, Sorumlu Müdür Serhan Asker’i ve sunucu Seda Selek’i gözaltına almışlar. Barış Pehlivan’ı daha önce götürmüşlerdi. Olayları canlı takip eden Narin’in asabı tamamen bozulmuş, işi gücü çalışanlara devretmiş, ekranın önünden ayrılmıyor.

Halk TV’ye desteğe gitmek istiyor, öte yandan da benim için endişeleniyor. “Durdun durdun da böyle bir zamanda yazarlığa başladın” ifadesi yüzünden neredeyse hiç silinmiyor. Halk TV üzerindeki baskıyı günden güne artıracaklar gibi gözüküyor. Dayanışmadan başka yapacak bir şey de yok.

Yine benim evden çıkıp işlerimi halledip eczaneye döndüğüm kısa zaman diliminde Adana’da bir ailenin üç aylık bebeklerinden topuk kanı alınmasına izin vermediklerine dair bir haber yayınlanmış. Bebeği aileden almışlar. Narin tabii buna da çıldırmış. Bu “ölümcül cehalet” karşısında neler yapması gerektiğini düşünürken üstüne gözaltılar gelmiş.

Bu topuk kanı aldırma meselesi bence önemli. Narin’e göre, bilim karşısında kimsenin ses etme hakkı yoktur, bilim ne diyorsa o yapılmalıdır. Salgında da böyleydi, aşı konusunda da. Ayrıca, yine Narin’in haklı isyanına göre, bir bebek sadece ailenin insafına bırakılamaz. Belki o bebek dile gelse topuk kanı vermek isteyecek. O bebeği koruma altına almak devletin asli görevidir.

Narin öfkeden patlıcan moruna kesmişken benim ona karşı bir argüman üretmem mevzubahis değildir. İnsanın gözü öfkeden dönüyorsa en doğrusu pek ilişmemektir. O yüzden ben de alelacele eve dönüp bu konudaki görüşlerimi kaleme almak istedim.

Efendim, Narin söylediklerinde yerden göğe haklı. Mesela biz de çocuğumuz olduğunda topuk kanı aldırdık. Aksini düşünmedik bile.

Gelgelelim, ya topuk kanı değil de devletin talep ettiği başka bir şey olsaydı yine böyle rıza gösterecek miydik? Yani, bunun çizgisi nedir? Devlet, resmen, “sana rağmen, senin için” diyor. Bu iyi bir şey mi? Topuk kanında bence evet ama devletin orada duracağının bir teminatı var mı? Bugün topuk kanı şart olur, yarın başka bir şey, ertesi gün diyelim milletin güvenliği için bambaşka bir şey yapmaya bizi mecbur etmeyeceğini söyleyebilir misiniz?

O yüzden ben meseleye Narin kadar köşeli yaklaşamıyorum. Aklımın bir yanında hep bir soru işareti duruyor, polis devletini kabul etmemek gerektiğini söylüyor. Uysal ve birörnek insanlar topluluğu devletin arzu ettiği bir şeydir kuşkusuz ama bizim için de öyle midir?

Ayrıca, bilim, en nihayetinde yanlışlanarak ilerler. Narin, bin sene önce yaşasaydı başka reçeteler önerecekti, yüz sene önce yaşasaydı başka. Vücudun dört sıvısını anlatacaktı mesela. Hepsinin de o dönem için en bilimsel, en ilerici yöntemler olduğunu iddia edecekti. Bugünden bakınca, nesilden nesile aktarılmış bazı kadim doğruların, aslında birer safsatadan ibaret olduğunu görmüyor muyuz?

Başa döneyim, diğer arkadaşlarımız tahliye edildiler ama Suat Toktaş tutuklandı. Aynı şey olmadığını biliyorum ama son kertede önümüzde duran hakikat şu: Devletin istediğini yapmayan bir aileden çocuğu alındı ve devletin istediği türden gazetecilik yapmayan bir gazeteci tutuklandı.

Topuk kanının alınması bence yararlıdır. Alınmadığı durumlarda telafisi mümkün olmayan bazı sorunlar yaşanabilir. Gene de, ailenin ya da vasinin rızası yoksa, zorla alınmalı demeye dilim varmıyor bir türlü.
O “sana rağmen, senin için” kapısı açıldığında topuk kanı ile sınırlı kalmayacak çünkü.

Gündem Haberleri