TÜVTÜRK korkusu

Bu iş TÜVTÜRK adlı bir şirketin tekelinde. Herhangi bir yere gidip aracınıza dair muayene raporu almanız mevzubahis değil.

Adrese teslim ihaleler artık vaka-yı adiyeden sayılsa da hiçbiri kanımca bu ay başında yapılan “en adrese teslim ihalenin” yerini tutamaz. Malum, herkes aracını iki senede bir muayeneye götürmek zorunda. Ama bu iş TÜVTÜRK adlı bir şirketin tekelinde. Herhangi bir yere gidip aracınıza dair muayene raporu almanız mevzubahis değil.

“En adrese teslim ihalenin” şartnamesi şöyle: “İhaleye teklif verecek isteklilerin en az beş yıl süre ile araç muayene sektöründe işletici veya alt işletici olarak faaliyet göstermiş olması. Beş yıllık bir periyot içinde en az toplam 1 milyon adet aracın muayene işlemini gerçekleştirdiğini teşvik eden belgeyi idareye sunması…” Türkiye’de bu şartları sağlayabilecek yegâne kuruluş bu TÜVTÜRK olduğu için ne tesadüf ki ihaleyi yeniden kazandılar -başka kimsenin girememiş olması tali bir husus.

Narin’in arabasının muayene geçerliliğinin ay sonuna kadar olduğunu fark edince hemen bir randevu alıp götüreyim istedim. Şimdi süreç şöyle işliyor, anlatmaya çalışayım: Bir kere bu yerlerin hiçbiri şehrin merkezinde değil. “Kız Sen İstanbul’un Neresindensin?” şarkısındaki mahallelerde TÜVTÜRK yok. Nerede var? Dudullu, Sancaktepe, Esenyurt, Orhanlı -galiba, bu mahallelerde de kız yok. Evvela, oraya bir şekilde ulaşmanız gerekiyor.

Ulaştıktan sonra arabayı park ediyorsunuz. Giydikleri parlak yelekler yüzünden güvenlik ya da park görevlisi olduğunu düşünebileceğiniz birileri sizi karşılıyor. Yangın tüpü almanız, varsa son kullanım tarihini kontrol etmeniz konusunda sizi ikaz ediyor. Kapının hemen dışındaki bir tezgâhta ise “yangın tüplü acil durum kiti” satılıyor. Sizi oraya yönlendiriyorlar.

Tabii ki insanların bir bölümü endişeyle o yönlendirmeyi takip ederek kiti satın alıyor ve görevlilerin gösterdiği biçimde sağ ön koltuğa koyuyor. Oysa, TÜVTÜRK yetkilileri, sorarsanız, bu kite gerek olmadığını, ayrıca o kişilerin kurumla bir bağlarının da bulunmadığını söylüyor. İyi de, adam senin parkında yetkili gibi pasparlak cirit atıyor, kapının karşısındaki tezgâhta ürün satıyor -kayıtdışı ekonominin güzide bir örneği. Kimse dokunmuyor, ses etmiyor. Anlaşılan, “bu kayıtdışı pastasından” TÜVTÜRK’tekilerin de bir payı var.

Hadi bu zokayı yutmadınız ve numara almayı başardınız diyelim. Ödemeyi yapacaksınız. A, o da ne? Nakit olursa fiyatı şu kadar ama kredi kartıyla olursa 112 lira fark alınıyor. Mehmet Şimşek, kredi kartıyla sigara satan bakkalların 20 kuruş komisyon eklemesine karşı çıkarken gözünün önündeki bu işe nasıl rıza gösteriyor acaba? Ama Türkiye’de şunu öğrendik, vergiyi biz çalışanlar ve emekliler öderiz. Bütün maliyetler bizim üstümüze göre dikilir. Kurumsal şirketlerse sürekli teşvik edilirler. Örümcek ağı gibi zayıflar yapışıp kalır, büyükler umursamadan deler geçer.

Sıranız geldiğinde bir görevli arabanızı alıyor, onbeş dakika kadar çeşitli işlemlerden geçiriyor ve ardından size sonucu bildiriyor. Şükür, bizimkinde hiçbir sorun çıkmadı. Muayene raporunu sordum, artık verilmiyormuş. Tasarruf tedbirleri kapsamında cep telefonuna bir mesaj gönderiliyormuş. Geçerlilik tarihi orada yazıyormuş. Yanlışlıkla silersem, e-devlet uygulaması üzerinden plakayı sorgulatabilirmişim… vışşş, maşallah böyle fiyakalı lafları bulanlara. İhalenin adrese teslim açılması yetmiyormuş gibi kredi kartına bile fark alan şirketin duyarlılığına bakın hele.

Rekabetten münezzeh bir sektör kuruldu. Bu şirkete verildi. Mesela, muayenelerini neden araç servisleri yapamasın? Egzoz emisyonunu her yerde yaptırabiliyorsunuz, peki muayene neden tekel? Açın rekabete, maliyetler düşsün, verim artsın.

Tekel olduğu yetmediği gibi işportacılara da belli bir komisyon karşılığında göz yumuyor, oradan da kazanıyor. Yangın tüpü gerekli mi, değil mi? Gerekliyse, olmayan arabalar muayeneden nasıl geçiyor? Değilse, bu adamlar kim ve nasıl yalan yanlış laflarla işportacılık yapabiliyorlar?

İnsan söğüşleme üzerine müthiş bir tezgâh kurulmuş. Hiç kimse bana “bu adamlar kurumun haberi olmadan oradalar,” demesin. Beş liseli genç gidip orada korsan bir gösteri yapsın, görün bakalım beş dakika içinde kamu düzeni nasıl tesis ediliveriyor.

Bereket, araba muayeneden geçti de iki sene daha bu adamların yüzünü görmeyeceğim. Bu kadar keriz yerine konmak ve çaresizlik insanın asabını bozuyor.

Gündem Haberleri