Bu bir savaş ilanı

Bu bir savaş ilanı

Türkiye’de haktan, hukuktan, adaletten bahsetmek mümkün mü?

Bunu tüm samimiyetimle soruyorum. Futboldan örnek vereyim ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak.

Futbol dünyasında hakem kararları yüzünden herkes birbirine düşmüş durumda. Fenerbahçe Galatasaray’ın kayrıldığını, Galatasaray Fenerbahçe’nin kayrıldığını düşünüyor. Diğer takımlar da ayrı ayrı haklarının yendiklerini düşünüyorlar.

Gerçek nedir derseniz, bana göre hakemlerimiz yeterli seviyede değil. Neredeyse tüm maçlarda fahiş hatalar yapılıyor.

Ama bilinçli olarak bu takımın hakkı yensin diye organize bir karar alma süreci olduğunu düşünmüyorum.

Bu işin futbol kısmı ve insanlar destekledikleri takımların haksızlığa uğradığını düşündükleri için çok öfkeleniyorlar. Düşünün bir spor dalındaki haksızlıklar insanları bu kadar isyan ettirirken daha kötüsü var maalesef.

Ülke yönetiminde adam kayırmacılık, çifte standart, kamu gücüyle insanları mahkum etmek gibi güçlü demokrasilerde göremeyeceğimiz şeyler yaşanıyor. Yıllardır milyonlarca insanın oy verdiği, inandığı insanlara yeri geliyor bir delil olmaksızın “terörist” yaftası yapıştırılıyor, yeri geliyor uyduruk iddianamelerle görevden alınıyorlar, hapse atılıyorlar. Sadece siyasetçiler de değil üstelik. Eğer eleştiri dozu biraz fazla olursa halkın kin ve düşmanlığa sevk edildiği düşünülüyor ya da cumhurbaşkanına hakaret suçunun işlendiğine karar veriliyor. Ama her nasılsa Atatürk’e, cumhuriyete galiz küfürler edenler, anayasaya başkaldıranlar halkı kin ve düşmanlığa sevk etmemiş oluyorlar. Yani AKP’ye hak olan ne varsa muhalife günah sayılıyor.

Ülkede açık bir şekilde AKP (veya Erdoğan. İkisi de uzun zamandır aynı şeyi ifade ediyor) kendi ve ittifak ortaklarının çıkarları için her yolu mübah görüyor. Yargıyı siyasetin maşası haline getirdikleri için artık alınan kararların ucundan kenarından akla, mantığa, vicdana uygun olup olmamasına da bakmıyorlar.

Ankara’yı 20 yıldan fazla yöneten, milyonlarca dolar zarara uğratan, hakkında çok ciddi iddialar atılan Melih Gökçek’i ifadeye bile çağırılmazken, hala pişkin pişkin tweetler atabiliyorken Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat rüşvet ve ihale yolsuzluğu iddiasıyla jet hızıyla gözaltına alınıyor. 4 gün boyunca ifadesi alınmadan adeta eziyet çektirilen Akpolat dedikodu gibi suçlamalarla, somut bir delil olmaksızın tutuklanıyor. Cezaevine gönderiliyor. Cezaevinde 24 saat dinlenmesine izin verilmeden, başka bir ceza evine naklediliyor.

Ne oluyoruz yahu? Muz Cumhuriyeti bile yıllar içerisinde daha demokratikleşti.

Bir belediye başkanı suça karışmış olabilir. Elbette yargılanmalıdır. Suçluysa cezasını çekmelidir. Sorun bu değil. İnsanı çıldırtan şey ülkede bir grup iftiralarla hüküm giyerken yönetici azınlığın dokunulmaz olması, muhaliflere karşı hukukun temel ilkelerine, teamüllere ve olağan işleyişe aykırı şekilde tutuklamalar gerçekleşirken benzer konularda yönetici azınlığın ifadeye bile çağırılmaması.

Daha geçen hafta Yunus Emre Enstitüsü'nde milyar TL’lik yolsuzlukların yapıldığı konuşuldu, Kültür Bakanlığının da konuyla ilişkisi ortaya atıldı. Ben adam kayırmacılığı ve liyakatsizliği yazdım.

Yahu bir Allah’ın kuluna Rıza Akpolat’a yapılan bir muamele yapıldı mı?

AKP yada MHP’li siyasetçilerle ilgili bir iddia atıldığında ya yargı devreye girmiyor, savcılar oralı olmuyor ya da “aman efendim, canım efendimlerle” süreç yönetiliyor.

Konu CHP’li ya da muhalif siyasetçilerse itibarlarını zedeleyecek bir muamele gösteriliyor. Amerika’da tutuklamalarda yaşanan çifte standartlarda siyahilere böyle davranıldığı için ırkçılıkla suçlanmış çok savcı ve polis müdürü var.

Uygulamada benzerlikler var. Ama çok şükür konu ırkla ilgili değil ve bizim iktidar partimiz hümanist insanlardan kurulu.

Özgür Özel “Bu bir savaş ilanıdır” dedi. Evet gerçekten de bu bir savaş ilanı ama -teşbihte hata olmaz- orantısız iki gücün savaşı.

Kısıtlı maddi ve yaptırım gücü olan bir ülkeyle, zengin çok fazla askeri olan ve bel altı vurmaktan çekinmeyen bir ülkenin savaşı gibi.

Savaş kelimesi rahatsız edici gelebilir ama iktidarın CHP’li siyasetçileri hukuka aykırı şekilde saf dışı bırakma çalışmasını açıklarken tatlı kelimeler bulamıyorum maalesef.

Kıymetli ağabeyim İsmail Saymaz Cuma akşamı televizyonda “Ben bir gazeteci olarak bir istikamet belirleyemem, aday şu olsun diyemem” dedi ama ben gazeteci değilim, bir köşe yazarı, siyaset bilimciyim. O yüzden ben naçizane kendimde yorum hakkı buluyorum.

Daha önce de defalarca yazdığım gibi CHP’nin artık Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı konusunda bir karara varması ve bunu açıklaması gerekiyor. İmamoğlu uzun bir süredir gelen her türlü siyasi saldırıyı göğüsleyerek mücadele eden ve kitleleri peşinden sürükleyebilen bir siyasetçi. 2023 seçimlerinde de aday olması gerektiğini düşünüyordum.

Mansur Yavaş’ın da çok önemli bir figür olduğu aşikar ancak Mansur Bey Ekrem Bey kadar ön planda değil ve siyasal iletişim açısından bakıldığında Ekrem Bey kadar iyi bir hatip değil.

Yavaş destekçileri bana kızmasın. Mansur Bey’i çok beğenerek takip ediyorum. Ancak seçim kazanmak için sahaya çıkıldığında olası siyasi saldırılara karşı nasıl bir performans göstereceğini tam kestiremiyorum. O işini yapan bir profesyonel. Yine futboldan örnek verecek olursak belki Alex de Souza gibi.

Ama bu seçimde daha agresif, ısıran bir siyasetçiye ihtiyaç var. O profile de uzun zamandır İmamoğlu uyuyor.

Ayrıca bence Ekrem İmamoğlu’na uyduruk bir davayla siyasi yasak getirmeye çalışan iktidar bir cumhurbaşkanı adayına yasak getirmeyi göze alamaz. Biraz daha temkinli yaklaşacaklardır.

Benim “aday İmamoğlu olmalı ve hemen açıklanmalı” tezime karşı “henüz çok erken” ve “Yavaş’ı küstürmemek lazım” diyenler olabilir. Söyledikleri doğru da olabilir. Ama zaten siyaset biraz da risk almayı gerektirir.

Normal bir demokratik ortamda olsaydık evet “aday açıklamak için henüz erken” diyebilirdim ancak şu anki şartlarda açıklanacak aday haksızlığa uğradığını düşünen, ekonomik krizden bezen seçmeni konsolide eder. Ayrıca adayın yıpratılması gibi bir şey de söz konusu değil zira iktidar zaten İmamoğlu’nun ve CHP’nin direkt üstüne oynuyor. Aksine mağduriyetten zafer çıkar.

Yavaş’ın küsmesi meselesi ise tamamen iç dinamiklerle ilgili aslında. Hiç birimiz Mansur Bey’in aday gösterilmezse ne yapacağını bilmiyoruz. Yine Cuma akşamı İsmail Saymaz “İki adayın beraber olduğu bir formül düşünülebilir” yorumu yaptı.

Buna katılıyorum. Örneğin, Amerikan Seçimlerinde başkan adayları bir başkan yardımcısı da belirleyerek seçim kampanyalarında birlikte hareket ederler. Buna Amerikan sisteminde “bilet” denir. Bu ikili, birlikte seçime girer ve seçmenler, başkan ve başkan yardımcısı adayı için tek bir oy kullanır. Türkiye’deki sistem teknik olarak Amerikan sisteminden farklı olsa da İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı, Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı bir kampanya stratejesi oluşturulursa bu topyekün bir birliktelik sağlayabilir.

ALMAN ÜNİVERSİTELERİ X’İ TERKEDİYOR

X’in sahibi Elon Musk’un açık açık Alman seçimleriyle ilgili taraf belirtmesi ve bu tarafın aşırı sağcı AfD olması bir çok Alman üniversitesinin X hesabını kapatma kararı almasına neden oldu.

Çalıştığım üniversite Frankfurt School of Finance and Management de yakında böyle bir karar alabilir. Frankfurt School henüz böyle bir karar almasa da 60’dan fazla Alman üniversitesi X hesabını kapattı.

Örneğin Goethe Üniversitesi web sitesinde yaptığı açıklamada “Sosyal medya platformları artık bilimsel kurumların gerçeğe dayalı iletişimi için kullanışlı bir ortam değil. Anlamlı bir iletişim için bilimsel kurumların söylemin gerçeklere dayalı, şeffaf ve demokratik olduğu, çeşitliliğe, özgürlüğe ve kozmopolitanizme saygılı bir ortama ihtiyacı var. Böyle bir söyleme ancak bir platformun mekanizmaları izin verirse katkıda bulunabilirsiniz. Artık X'te durum böyle değil. Elon Musk görevi devraldığından beri X'in erişimi ve etkileşim oranı yalnızca istikrarlı bir şekilde düşmekle kalmadı. X'in algoritması aynı zamanda sahibinin dünya görüşüyle ​​eşleşen içeriği tercih edecek şekilde manipüle edilmiştir. X, yapıcı bir alışveriş yerinden, bir dezenformasyon aracına dönüştü” ifadelerini kullandı.

Ben de bu konuya daha önce değinmiştim.

Almanya her şeye rağmen hala demokratik bir ülke ve üniversiteler özerk oldukları için cesur hareket edebiliyorlar.

Siyaset Haberleri