Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Sakarya 8. Olağan İl Kongresi'nde konuştu ve bu konuşmasında Suriye’deki güncel gelişmelere değindi.
Erdoğan, Arapça 'Sabreden zafere ulaşır (men sabera zafera)' dedi. Erdoğan, Suriyeliler ve Afganlara düşmanlık besleyen siyasilerin olduğunu ve artık ne yapacaklarını merak ettiğini dile getirdi.
Erdoğan, Türkiye'nin neden Suriye'de olduğunu eleştirilerini yanıtladı. Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nda şartlar farklı olsaydı Suriye'nin başkenti Şam dahil birçok şehrin Türkiye'nin olacağını söyledi. Erdoğan şöyle konuştu:
YİNE MUHALEFETİ SUÇLADI
"Öyle ki dünya yıkılsa, 3. Cihan Harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar.
1. Dünya Savaşı bölgemizde sınırları yeniden belirlerken şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı.
Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik.
Nitekim bilhassa sınır şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanlar son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirmişlerdir.
Hatta bizim şehirlerimizle sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımı hep sürmüştür."
‘ÖNÜMÜZE AÇILAN KAPILARI DEĞERLENDİRİYORUZ’
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
• Şimdi dünyadaki ve bölgemizdeki kırılmaların eşliğinde yeni bir dönemin arifesindeyiz. Elbette her şey güllük gülistanlık değil. Hala çözmemiz gereken sıkıntılar, aşmamız gereken engeller var. Ama sadece bunlara bakarsak, bunlara takılıp kalırsak olmaz.
• Bir yandan mevcut sıkıntıları çözmekle uğraşırken diğer yandan ülkemizin ve milletimizin önündeki yeni fırsatları değerlendireceğimiz bir irade ortaya koymak mecburiyetindeyiz.
• Biz bu iradeye sahibiz. Milletimiz de 22 yıldır girdiğimiz her mücadelede yanımızda yer alarak bu iradeye sahip olduğunu göstermiştir. Kimi zaman günlük sıkıntıların, konjonktürel dalgalanmaların, karamsarlık pompalayan kifayetsizlerin etkisiyle morali bozulan vatandaşlarımız olduğunu görüyoruz.
• Şundan her bir insanımız emin olsun, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. asrıyla birlikte önüne açılan yeni kapıları, yeni fırsatları en iyi şekilde değerlendirmektedir.
• Türkiye Yüzyılı diye ifade ettiğimiz bu yeni dönemin geçici sancılarını geride bıraktığımızda inşallah çok büyük imkanlar yakalayacağız. Bunun için vatandaşlarımızdan biraz daha sabır, biraz daha metanet, biraz daha cesaret, biraz daha gayret ve elbette biraz daha destek istiyoruz.
‘GELDİKLERİ YERE ÇUVALLARLA DÖNÜYORLAR’
• Unutmayınız, Rabbimiz bize ancak çalıştığımız kadarının karşılığını alacağımızı buyuruyor. Atalarımızın "Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz." deyimini kulağımıza küpe yapmaz, yarınlar için çalışma perspektifini kaybedersek çocuklarımıza mahcup oluruz.
• Birilerinin sürekli milletimizi umutsuzluk batağına sürükleme gayretinin arkasında bugününüzle geleceğimiz arasındaki irtibatı koparma niyeti vardır.
• Türkiye'nin ve Türk milletinin hiçbir kazanımına sevinemeyen, tam tersine hepsine bir kulp takmak, yoksa da öyleymiş gibi göstermek için uğraşan güruhu görüyorsunuz değil mi?
• Bunlar artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusu olacak bir yere savrulmuştur. Bunlar demiyorlar mıydı? "Biz gelince bütün buradaki muhacirleri geldikleri yere göndereceğiz." diyenler bunlar değil miydi? Biz ne diyorduk? Bu millet ensardır. Onlar ise muhacirdir.
• Biz muhacirleri hiçbir zaman bu ülkeden kovmayacağız, onlara hep sahip çıkacağız.
Hamdolsun, dediğimiz oldu mu? Oldu. Şimdi ne oldu? Ensar, yeniden geldiği yere kendileri üzülerek görüyoruz ki çuvallarla, valizlerle dönüyorlar.
‘MEN SABERA ZAFERA’
• Eğer bizim bu sabrımız olmasaydı bu olur muydu? Olmazdı. Ama biz sabrettik. "Men sabera zafera." dedik ve sabredenler zafere ulaştılar. Tabii bizim için asıl olan ülkeden ve milletten kopuk bir şekilde kendi hayal dünyalarında yaşayan marjinallerin hezeyanları değildir.
Bizim için asıl olan milletimizin ne dediği, ne istediği, ne beklediği, neyi muraat ettiğidir.
• İslam'ın bugünkü Endonezya başta olmak üzere Asya'nın derinliklerine nasıl yayıldığını hepiniz biliyorsunuz. İslam ahlakıyla mücehhez birkaç tüccar, örnek hayatları, ticaretleri, ahlaklarıyla 3-5 yıl içinde koskoca bir ülkedeki milyonlarca insanın hak dinle müşerref olmasını sağlamışlardır. Sizlerin her birinin de örnek duruşunuzla milyonların gönlüne AK Parti sevgisini, muhabbetini ilmek ilmek öreceğinize, evet ben inanıyorum.
• Anadolu coğrafyası, son dönemde zalimlerin zulmünden kaçarak sığınanları da bağrına basmıştır. Sınırlarımız içinde ve hemen dibinde hayata tutunmaya çalışan Suriyeli kardeşlerimize kol kanat gererek kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdik.
Bunu da şikayet ederek değil ha, muhacirlere ensar olma şuuru ile yaptık.
‘ŞİMDİ GÖRDÜNÜZ MÜ NEDEN ORADAYIZ!’
• Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıp ileri geri konuşuyor. Türkiye'nin, efendim efendim, ne diyorlar? "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?" bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri, kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz.
Kimi bu soruyu cahilliğinden, mevcut CHP yönetimi gibi olanların çoğu da tamamen ideolojik fanatizmden soruyor.
• Şimdi gördün mü niçin bizim oralarda olduğumuzu? Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye'de olduğumuzu? Ne oldu şimdi? Suriye'nin başındaki nerede?
Ve şu anda Suriye'den gelen kardeşlerimiz şimdi neredeler? Diyorlar ki "Biz tekrar topraklarımıza dönüyoruz." Parti içi iktidar mücadelesinden başlarını kaldırıp iki satır tarih okuyacak, bir iki makale karıştıracak vakitleri dahi yok.
• Türkiye'nin hemen dibinde kritik gelişmeler yaşanıyor ama bunlar ne olup bittiğini takip bile etmiyorlar.
Öyle ki dünya yıkılsa, 3. Cihan Harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar.
• 1.Dünya Savaşı bölgemizde sınırları yeniden belirlerken şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı.
Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik.
Nitekim bilhassa sınır şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanlar son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirmişlerdir.
Hatta bizim şehirlerimizle sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımı hep sürmüştür.
Suriye'de 2011'de başlayan ve 13 yıldan fazla süren iç çatışmalar bu kardeşlik iklimini başka bir boyuta taşıdı.
• Dünyada bizden başka hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir siyasi ve toplumsal bir yükü hiç tereddüt etmeden sırtlandık
Asırlara sari kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içeriden ve dışarıdan üzerimize gelen nice baskıyı, ithami, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık.
"HAMDOLSUN BİZ HAKLI ÇIKTIK"
• İnsani ve ahlaki temelden yoksun bu saldırılara rağmen asla geri adım atmadık. Peki neticede kim haklı çıktı?
Allah'a hamdolsun, biz haklı çıktık. Rabbim bizi ne milletimize ne Suriyeli mazlumlara mahcup etmedi. İşte 13 yıl sonra Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attı. 61 yıllık zulmün arkasından Baas rejimi düşerken Esad pılını pırtısını toplayıp bir gecede kaçmak zorunda kaldı.
• Suriyeli kardeşlerimiz geçici bir yönetim oluşturup düzeni ve güvenliği sağlamaya başladılar. Suriye'de evi, iş yeri, arazisi, akrabası olan misafirlerimiz de yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti.
• İnşallah Suriye'nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyerek bu kardeşlerimizin tamamının yuvalarına kavuşması için gereken zemini oluşturacağız. Tabii birikimleriyle, işiyle, kabiliyetleriyle, emeğiyle, üretimiyle ülkemize katkı vererek burada kalmak isteyenlerin de başımızın üstünde yeri vardır.
‘İŞTE BU YÜZDEN DÖNEMİYORLARDI’
• Ülkemizdeki Suriyelilerin yıllarca neden vatanlarına dönemediklerinin cevabı da bu hapishanede ele geçirilen işkence, ölüm ve imha aletleridir.
Esad'ın af çağrısına kanıp rejimin kontrol ettiği şehirlere dönenler ise maalesef cezaevi denilen ölüm hanelerde türlü işkenceye uğradıktan sonra katledilmişlerdir.
Televizyonlara, gazetelere, sosyal medya mecralarına yansıyan vahşet hikayelerini dinlemeye insanın yüreği dayanmıyor.
• Ancak CHP Genel Başkanı Esad'ın kendisinin bile inanmadığı af ilanına prim vererek son ana kadar bunun reklamını yapmıştır.
Oraya gidecekti ya. Esad'ı ziyaret edecekti ya. Özgür Bey ne oldu? Niye gitmedin ya? O ziyareti gerçekleştirseydin ya!
• Bir de şu husus var. Yıllarca sadece ve sadece Suriyeli, Afgan ve diğer yabancılara düşmanlık üzerinden güya siyaset yapanların artık varlık sebepleri ortadan kalktığına göre bundan sonra millete ne diyeceklerini merak ediyoruz.