Silivri (Marmara) Cezaevi'nde 98 gündür tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ilk kez hakim karşısına çıktı.
DAVA ERTELENDİ
İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görülen davada, Özdağ’ın savunmasını tamamlamasının ardından mahkeme, duruşmayı 10 Eylül’e erteledi.
ÖZDAĞ'IN SAVUNMASI BİTTİ | 11.36
Ümit Özdağ'ın savunması bitti.
ÜMİT ÖZDAĞ: BEN CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET ETMEDİM | 11.11
Zafer Partisi'ne yakın Haberiniz.com.tr'nin aktardığına göre Ümit Özdağ, savunmasında şunları söyledi:
*Mustafa Kemal Atatürk sadece yaşadığı dönem içinde değerlendirilerek anlaşılamaz.
*Atatürk’ün dünya ve Türk tarihi içindeki konumu ancak; 1683 2. Viyana bozgunu sonrasında başlayıp, 238 sene sonra 1921’de Sakarya kıyılarına kadar devam eden Türk milleti ve Türk devletinin, soykırım ve tehcirlerle üç kıtadan,
*Anadolu’ya çekilmesi ve yok olmasını durduran tarihi şahsiyet olarak anlaşılır ve doğru tespit edilebilir.
*Alparslan Türkeş “Atatürk, Türk tarihinin Himalayası’dır.” derken, bu gerçeği ifade etmektedir. Evet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinin Himalayası’dır.
*Atatürk, Budin’in kıyılarından itibaren ağıt yakan, toprak kaybeden, vatan yitiren, geri çekilen, mağlup olan bir milleti, tekrar Zafer’e götüren liderdir.
*Atatürk, Allah’ın Türk Milleti’ne lütfudur. Atatürk’ün kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti için 2. Ergenekon’dur.
*Atatürk, manevi anlamda Ergenekon’dan çıkışta Türk milletine yol gösteren Bozkurt, Börteçine’dir.
*Cumhuriyetimizin kuruluşu, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi Türk milletinin tarihi, inancı ve kültürü aleyhine politikaların izlendiği, faşizan dönemi değil, Haçlı Seferleri ile yok edilmek istenen bir milletin yeniden dirilişidir.
*Atatürk döneminde; Türk tarihi yüzyıllar sonra ilk kez bir hanedan tarihi olmaktan kurtularak, Büyük Türk Tarihi zemininde bilimsel olarak incelenmeye başlamıştır.
*Hunlar ile başlayıp; Göktürk, Uygur, Karahanlı üzerinden, Osmanlı’ya ulaşan 16 büyük Türk İmparatorluğu adeta yeniden keşfedilmiştir.
*Büyük tarihçi Fuat Köprülü, Osmanlı tarihini yazması için görevlendirilmiştir. Örnekleri çoğaltmak için burada gerekli zamana sahip değiliz.
*Erdoğan’ın Atatürk eleştirileri haksız, temelsiz, asılsız ve bilimsel olarak içi boş iddialardır. Erdoğan’ın, Atatürk dönemine yönelik eleştirilerinin temelinde, Atatürk’ün benimsediği laiklik politikası vardır. Türk Milleti 24 Ocak 1058’de, Tuğrul Bey’in Abbasi Halifesi tarafından, Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı ilan edilmesinden itibaren; tek başına İslam Dünyası’nın, Birleşik Hristiyan Batı Medeniyetine karşı hem kılıcı hem kalkanı olmuştur.
*İnsanlık tarihi boyunca hiçbir millet; Türk Milleti’nin taşıdığı büyüklükte bir yükü taşımamıştır.
*1058’de başlayan bu savaşı; Türk Milleti, 1922’ye kadar tek başına sürdürmüştür.
*Bütün bu süre içinde, Türk Milleti, 1914-1918 arasında, din kardeşlerinden, bu mücadelede, sadece 1 kez destek istemiş; ancak yüzlerce yıl, Osmanlı’nın koruması, refahı ve barışı altında yaşayanların çok büyük bölümü; destek vermediği gibi, Haçlı ordularının yanında yer almıştır.
*Ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmedim.
*Ben, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün politikalarının milletin inancı tarihi ve kültürünü yıprattığı ifadelerini reddederek Erdoğan’ın izlediği politikaların Türk Milleti’nin inancı, tarihi ve kültürünü yıprattığını ifade ettim.
*Erdoğan’ın her türlü desteği verdiğini beyan ettiği FETÖ, 2010 Referandumu ile ihtiyaç duyduğu zemine kavuşmuş ve Erdoğan’ın ifadesi ile Türk istihbaratını, Türk Emniyetini, Türk Yargısını yani Türk Devletini ele geçirmiştir.
*08.06.2018 tarihinde CNN Türk’e vermiş olduğu mülakatta; “FETÖ’yü biz büyüttük, aldatıldık” cümlesini de yine Recep Tayyip Erdoğan kurmuştur.
*Nisan 2025’te iktidarın yarı resmi yayın organı olan Yeni Şafak gazetesinin, ekonomideki başarısızlığın nedeni olarak, ekonomi bürokrasisi içindeki kripto FETÖ’cüleri göstermesi, tehlikenin hala devam ettiğinin göstergesi değil midir?
*Bu kadrolara ve görevlere AKP ve Erdoğan döneminde gelmişlerdir.
*Erdoğan’ın; FETÖ’nün, Türk Devleti’nin harimi ismetine girmesine müsamaha gösterdiklerine ve FETÖ’ye, her istediklerini verdiklerine yönelik itirafları ile 15 Temmuz sonrası yargılama süreçleri ve devlet kurumlarınca yapılan tespitler; bu Haçlı casus örgütünün, Türk Devletine büyük zararlar verdiğini göstermektedir.
*Erdoğan ve resmi makamlar sözlerimi doğrulamıştır.
*Hiçbir Haçlı Seferi, Türk Devleti’nin içine sızamamış, Türk Devleti’nin maneviyatını bozmaya yeltenememiştir.
*Casus FETÖ Terör Örgütü devlet içinde örgütlenip, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk Yargısı ve sonuç olarak Türk Milleti ve Türk Devleti’ne karşı; Ergenekon Balyoz, casusluk, MİT müsteşarının tutuklanması ve MİT tırları operasyonlarını yaparken, Erdoğan Başbakandı.
*Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz sonrasında “Rabbim ve Milletim beni affetsin.” diyerek; FETÖ ile yapılan iş birliğinin, FETÖ’ye, devlet kurumlarını teslim etmenin yanlış olduğunu, bundan pişman olduğunu ifade ve kabul etmiştir.
*Bu yanlış politikaların, bütün Haçlı Seferlerinden daha fazla, Türk Devleti’ne zarar verdiğini söyledim. Çünkü Haçlı Seferleri, Anadolu’ya dışardan, Avrupa’dan geldi.
*Ancak son Haçlı Seferi FETÖ, Anadolu’dan bir beşinci kol olarak ülkemize saldırdı. Erdoğan, son Haçlı Seferi olan FETÖ’ye karşı önlem almakta çok gecikmiştir.
*2003 yılında, MGK’da, FETÖ’nün bir Haçlı Seferi casus örgütü olduğu konusunda yapılan uyarıyı ciddiye almayan Erdoğan; 2015’e kadar, Türk Devleti’nin ve sonunda Ak Parti iktidarının, en yakın mesai arkadaşlarının hedef alınmasının önünü açmıştır.
*FETÖ, Haçlı Seferi olduğunu da gizlememiştir. Haçlı Seferlerini olumlu gören FETÖ terör örgütü elebaşı Fettullah Gülen, 20 Ağustos 2016 tarihinde “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir.
*Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınlarınıza, kızınıza ilişmezler, mabedinize ilişmezler, ilişmemiş haçlılar...” demiştir.
*AKP ve Erdoğan’ın bütün istediklerini vermesi sayesinde, devletin imkanlarını kullanan FETÖ, benzeri propagandalarla, Türk Milletine inkültürasyon projesini uygulamıştır.
*Bin yıldır malıyla, canıyla Haçlı Seferlerine karşı mücadele eden bu milletin çelik zırhına, imanına saldırarak inançsızlaştırmaya çalışmıştır.
*Resullullah Hz. Muhammed’e olan her türlü sevgiyi din dışı addeden Vehabiliği, ajanlarıyla kurdurarak, Osmanlı’nın sonunu getiren Batı; aynı inançsızlaştırma araçlarıyla ve FETÖ eliyle Türk gençlerini inançlarından uzaklaştırmıştır.
Erdoğan, son Haçlı Seferi FETÖ’nün, devletin içinde devlet kurmasına, Erdoğan’ın ifadesi ile “paralel devlet” kurmasına izin vererek; Türk Devleti’nin, bütün Haçlı Seferleri’nden fazla zarar görmesine yol açmıştır.
*Yaptığım bu tespit, düşünce hürriyeti kapsamında ifade edilmiş bir siyasi eleştiridir.
*Erdoğan, savunmamın başında bahsettiğim ve benim verdiğim cevap sebebiyle yargılandığım konuşmasında; Atatürk döneminde izlenen politikaları, Türk Milleti’nin kültür ve tarihine zarar verdiğini ifade etmiştir.
*Oysa Erdoğan döneminde, Türk Milleti’nin geniş kesimleri, Allah ile Türk milletinin manevi değerleri ile milletimizi aldatanlardan dolayı, dinlerinden soğumaya başlamış ve Erdoğan döneminde deist, ateist sayısı yüzde on altıyı aşmıştır.
*2011 sonrasında 5 milyon kayıtlı ve 2 milyon kayıtsız Suriyeli, 2 milyon Afgan, 2 milyon Afrikalı ile İranlı, Pakistanlı, Rus, Ukran ve sair 2 milyon sığınmacı ve kaçak Anadolu’ya sokulmuştur.
*Bu durumun milli dokumuzu bozmasının yanında; gelenlerin içerisinde yüksek sayıda Selefi cihatçı zihniyette kişiler mevcuttur. Selefiler, Bektaşilik dahil ehlisünnet geleneğinden gelen cemaat ve tarikatların baş düşmanıdır.
*Emperyalizm tarafından kullanılmaya en yatkın gruplardan birisi olan Selefilik’e örnek olarak İŞİD ve El-Kaide verilebilir. Maalesef ki milyonlarca sığınmacı ve kaçağın kontrolsüzce ülkemize akın ettirilmelerinin sonucu olarak, Selefilik de Anadolu içerisinde hızla yayılmaktadır.
*Anadolu’nun demografisinin bozulması, Türk Milleti’nin kültür ve inancının bozulmaya çalışılması, Türk Devleti’ne casusların sokulması, Erdoğan’ın beyanlarıyla devlet kurumlarının resmî açıklamalarıyla doğrulanmaktadır.
*Sözlerimde Erdoğan’ın kişiliğini hedef alan hiçbir hakaret unsuru yoktur. Eylem ve politikalarının eleştirisi vardır.
*Bunları Erdoğan’ın kendisi söylemekte, kabul etmekte ve hatta “Rabbim ve Milletim beni affetsin” diyerek, pişmanlığını dile getirmektedir.
*Erdoğan’ın kendisinin kabul ettiği, benimsediği fikirlerinin tarafımca dile getirilmesi, Hakaret fiilinin TCK kapsamında tanımlanan unsurlarına uygun düşmediği için isnat edilen fiilin sübuta erdiğini kabul etmek mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamında oturan herkesten, Erdoğan dahil, İstiklal Harbimiz Başkomutanı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı duyulmasını beklemek de bizim milli namusumuza düşen görevdir.
*Cumhurbaşkanı bilmektedir ki Ümit Özdağ gerek 15 Temmuz gerek 15 Temmuz sonrasında gerçek ve muhtemel saldırılara karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında, FETÖ gibi yapılanmalara karşı durmuştur.
*Dün olduğu gibi bugün de; PKK’ya güvenmenin doğru olmadığını söylüyorum, Zafer Partisi söylüyor.
*PKK’yı tatmin etmek için Anayasamızı değiştirmeyelim. Milli üniter ve laik devletten vazgeçmeyelim.
*PKK, gerçekten şartsız teslim olacak ise kimse buna karşı çıkmaz. İşte bugün, benim burada olmamın nedeni; PKK ile müzakere değil, mücadele edelim dememdir.
*İktidarın çok sevdiği bir propagandist gazeteci vardır. İsminin baş harfleri ROK’tur. ROK, Öcalan ile müzakerelerin de gayrı resmi sözcüsüdür. ROK, İmralı süreci başladığı zaman; “Bu süreçte Türk Milliyetçiliği yapana, bedel ödetecekler.” demiştir. Ben şimdi Silivri’de tutuklu olarak, Öcalan için rehin tutularak, bu bedeli ödüyorum.
*Allah, Türk Milletini ve Türk Devletini korusun. Ben bu bedeli, hayatım boyunca güvenliği için mücadele ettiğim, Türk Milleti ve Türk Devleti için elbette öderim.
*Ben burada bulunarak; şehitlerimizin aziz anılarına, gazilerimizin değerli varlıklarına saygı duruşunda bulunuyorum.
*Adalet mülkün temelidir” düsturunu, sadece duvarda yazan bir yazı olmaktan çıkarıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli yapacak olan husus; sizin, Anayasaya, yasalara, hakkaniyete ve hukukun diğer kaynaklarına uygun olarak ve Türk milleti adına, milletin vicdanına uygun ve bağımsız olarak vereceğiniz hükümdür.
*Tüm Türk Milletine ve bağımsızlığını koruma mücadelesi veren Türk yargı mensuplarına saygılarımı sunarım.
AVUKATLAR İÇERİ GİRMEK İÇİN SLOGAN ATIYOR | 10.44
Duruşma salonu önünde avukatlar içeri girmek için slogan atmaya başladı. Avukatlar, hep bir ağızdan, "Avukat içeri" demeye başladı.
ÖZDAĞ'IN İLK SÖZLER | 10.35
Gazeteci Dilek Yaman Demir'in aktardığına göre; Özdağ, ‘Bu sözlerim siyasi bir polemiktir. Cumhurbaşkanının şahsına değil, AK Parti genel başkanlığına yöneliktir’ dedi.
ÇEVİK KUVVET BARİKATLARLA KAPATTI | 10.20
Çevik kuvvet, duruşma salonunun önünü barikatlarla kapattı. Çok sayıda CHP'li ve Zafer Partilinin duruşma salonuna da alınmadığı söylendi.
Adliyede, "Ümit Özdağ yalnız değildir" sloganları atılıyor.
DURUŞMA BAŞLADI | 10.00
Özdağ, ilk kez hakim karşısına çıkmadan önce sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Özdağ, "Ben kendimi değil, Türk Milleti ve Türk tarihini savunuyorum! Az sonra…." dedi.
Özdağ, tutuklu bulunduğu "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasından değil, Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Özdağ, tutuklu bulunduğu dava nedeniyle 11 Haziran'da hakim karşısına çıkacak.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de grup toplantısı dahil tüm programlarını iptal edip, Özdağ’a destek için Çağlayan Adliyesi’ne geldi.
Katledilen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş de destek için adliyede.
Özdağ, 20 Ocak’ta Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla gözaltına alınmış, fakat "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Özdağ, Antalya’daki konuşması nedeniyle Ankara’da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözaltına alınmıştı.
Özdağ’ın soruşturmasında "yargıda yetki" tartışması ortaya çıkmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkisiz bir şekilde Özdağ hakkında soruşturma açtığı söylenmişti.
Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, Çağlayan’daki adliyeye şu sözlerle çağrı yapmıştı:
*Biz orada olacağız. Vatandaşlıktan doğan haklarına ve hukukuna sahip çıkmak için, sevgili suskun vatandaş, sıra sana gelmeden Çağlayan’a gel.