CHP lideri Özel, TBMM Genel Kurulu'nda 2025 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında açıklamalarda bulundu.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Geçen sene 2'nci parti olarak karşınızdayken bugün Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanı olarak karşınıza çıkmanın gururu ve sorumluluğu içindeyim.
"İktidar, seçmenin 31 Mart'ta sandıkta verdiği mesajından ders almamıştır. Bu bütçe kalkınmacı değildir, dayanışmacı değildir"
Özel'in konuşmasından satır başları şöyle:
“İktidar, bu Meclis’e getirdiği bütçe ile yine yanlış tarafta durmakta ve yanlış tarafta durmakta ısrar ettiğini 86 milyona göstermektedir. Bu bütçe kalkınmacı değildir, bu bütçe dayanışmacı değildir, bu bütçe refah temelli değildir. Vergi toplarken adaletli değildir. Yine ve ağır vergi yükü yoksulların ve ücretlilerin sırtındadır. Hakça bölüşüm yoktur. Bütçe imkanları bu toplumun büyük bir bölümünü oluşturan yoksulların değil, zengin bir çevrenin lehine kullanılmaktadır. Siyaset öncelik belirleme işidir. İktidar siyasi tercihinin ne olduğunu, önlerinizdeki bütçe teklifinin maddelerinde ikrar etmektedir. 31 Mart akşamı seçim sonuçlarını değerlendirdiğim konuşmamda, ‘Her türlü ayrımcılığa karşı birlik ve beraberliğimize sahip çıkıyoruz. Kibir değil tevazu kazanmıştır’ demiştim. ‘Bizim başarımız kimsenin hezimeti olmayacaktır’ demiştik. ‘Bu sonuçları, bizlere rehavete sevk edecek bir galibiyet olarak değil, seçmenin bize açtığı bir kredi olarak görüyoruz’ demiştik. Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik. Millet siyasete ‘Kavgayı bırakın, benim derdimi çözün’ dediği için anormal siyaseti normale çevirmek için mücadele verdik.”
“Bu sene yeni yıla girerken Türkiye’nin ikinci partisi olarak, Sayın Meclis Başkanımızı ve Meclis’te bizden sonra temsil edilen partilerin genel başkanlarını milletvekili sayılarına göre sırasıyla tek tek aradım ve yeni yıllarını tebrik ettim. O gün Genel Başkan seçildiğimde beni aramayan Sayın Erdoğan’ı aramamıştım. Yerel seçimlerden sonra 10 Nisan’da, Ramazan Bayramı’nda bu kez Türkiye’nin birinci partisi olmanın verdiği sorumlulukla, Sayın Erdoğan dahil 16 genel başkanımızı arayarak, bayramlarını kutladım. 2 Mayıs’ta Sayın Erdoğan’ı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Merkezi’nde ziyaret ettim.
11 Haziran’da kendisini partimizde ağırladık. Aynı zamanda diğer siyasi partilerin sayın genel başkalarını, sayın eş genel başkanlarını partimizde ağırladık ya da talep ettiğimiz randevularla onları genel merkezlerinde, Meclis’teki makamlarında ziyaret ettik. Yaptığım her görüşmede elbette güncel, sıcak siyasi konuları da konuştum ama ısrarla emeklilerin, asgari ücretlilerin, çiftçilerin, atanmayan öğretmenlerin, adalet bekleyenlerin sorunlarını gündeme getirdim. Çünkü normali buydu, normal olan zaten buydu. ‘Normalleşme nedir?’ diye soranlara bir kez daha ifade edeyim. Normalleşme, siyasetin kısır kavgalarından, şahsi tartışmalarından ayrılıp sadece milletin gündemine yoğunlaşmaktır. Normalleşme, anormal siyasetin konforuna kapılarak, ülkeyi kutuplaştırıp yerini sağlamlaştırmak isteyenlere karşı milletin konforunu düşünen bir siyaseti var etmektir. Ancak iktidar bu konfordan kurtulmayı, kendi adına maliyetli gördüğü için attığı her adımda bu konuda bir samimiyet ortaya koymamıştır.”
KAYYUM TEPKİSİ
“İktidar, hiçbir adımdan istediği sonucu elde edemediği için bu kez milletin seçme hakkını elinden alacak, Türkiye’yi yeni bir karanlığa sürükleyecek bir sürece tamah etmektedir. Sandıkta kazanılamayan belediyeler, masa başı operasyonları ile işgal edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e bir şafak operasyonu ile FETÖvari kumpas kurulmuştur. Hiçbir suç, delil olmayan soruşturmada ve elde edilen hukuka aykırı aramadaki belgelerin hiçbir tanesi bir iddianameye temel olacak nitelikte olmadığı için bir gizli tanık üretilmiştir. 200 sanıklı davaya dört günde iddianame yazmakla övünen bir savcı, tek sanıklı davada, 40 gündür iddianame yazamamaktadır. Ardından Ovacık Belediyemize kayyum atanmıştır. 12 yıl önce savcının katıldığı bir cenaze töreninin kılıf yaparak kumpas kurulup ceza verilmiştir. Her iki örnekte de adalet yoktur, demokrasi yoktur. FETÖ taktikleri vardır, kumpaslar vardır, uydurma deliller vardır. Bizim belediyelerimizin yanında DEM Parti belediyelerine de aynı hukuksuzluklar uygulanarak kayyumlar atanmıştır. Bugün, 31 Mart’ta halkın seçtiği 8 belediyeye siyasi hırslarına yenilen, seçim sonuçlarını tanımayan, devlet gücünü kötüye kullanan bir iktidarın işgali vardır. Yani iktidar, yine yanlış tarafta durmaktadır. Milleti karşısına almaktadır. Ama biz kötülüğe teslim olmadık, olmayacağız. Bugüne kadar iktidarın tüm oyunlarını nasıl bozduysak, millet ile birlikte bu oyunları yine yerle bir edeceğiz.
Devletin karşısına diktiğinizde millet kazanmıştı, yine millet kazanacaktır. Kayyum hukuksuzlukları üzerine bu Meclis’in çatısı altında demokrasimiz açısından tarihi bir mutabakata varıldığını ise memnuniyetle kayıtlara geçirmeliyim. Partimiz Cumhuriyet Halk Partisi, DEM Parti, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Yeniden Refah Partisi, Emek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi kayyum düzenlemesinin kaldırılması için Meclis’e ortak bir kanun teklifi verdiler. Milliyetçi Hareket Partisi’nin de bu alanda bir düzenleme talebini dile getirmesini çok önemli bulduğumuz ifade etmek isterim. Kanun teklifine verilecek destek ya da amaca matuf yapılacak ortak bir çalışma, bu hukuksuzluğu ortadan kaldıracak ve Türkiye’nin önünü açacaktır. Artık bu demokrasi ayıbına son vermenin zamanı gelmiştir.”
“BU SİYASİ HAZIMSIZLIK”
“Belediyelerimize yapılan saldırıların en ağırı şüphesiz kayyumlardır ama bununla sınırlı değildir. Milletin gönlünden düşen iktidar, belediyelerimize karşı her alanda topyekun bir saldırı başlatmıştır. Seçim gecesi, 22 yıl sonra ilk defa kaybeden Sayın Erdoğan, balkona çıkıp ‘Dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz’ dese de milletin bu beklemediği davranışı ile dikleşmeden bir an bile durmamaktadır. Bu bir siyasi hazımsızlıktır. İktidar bu hastalığını tedavi etmek yerine kendine oy vermeyen seçmenleri cezalandırmayı, millete adeta meydan okumayı tercih etmektedir. Milletin gönlünden düşerseniz geri kazanmanın yolu çalışmaktır. Milletin gönül kapısı, kendini anlayana, çalışana, anlamaya çalışana açıktır. Ama milleti yok sayarsanız, onun kararlarına direnirseniz, gözünden düşersiniz. İşte bunun çaresi yoktur. AK Parti bu yaptıkları ile milletin gözünden düşmüştür. Geçen hafta Tayyip Bey, ‘Cumhuriyet Halk Partisi nasıl oluyor da bu kadar oy alabiliyor, bu kadar belediye kazanabiliyor?’ demekteydi. Nasıl bu kadar belediye kazandığımızı söylerken derin bir sorgulama içinde olduğunu samimiyetle ortaya koymuştur. Haksız da değildir. Sayın Erdoğan da ölçmektedir, biz de ölçmekteyiz. Tayyip Bey’in şaşırdığı 31 Mart sonuçları değil, 31 Ekim sonuçlarıdır. Vatandaşın belediyelerimizden ortalama memnuniyeti, 7 ayın sonunda yüzde 58’e yükselmiş durumdadır. Çünkü Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları, iyi hizmet ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi, son seçimlerin birincisi olduğu gibi Sayın Erdoğan’ın önündeki anketlerde de bizdeki anketlerde de açık farkla Türkiye’nin birinci partisidir. Sayın Erdoğan esas buna isyan etmektedir. Bu isyanın arkasında iktidarın durduramadığı icraatlarımız vardır. 81 ilde sayısı 653’e çıkan, 2025’te bine yükseltme hedefini koyduğumuz kreşlerimiz vardır. Bu kreşler; şehit, gazi çocuklarına ücretsiz, yoksul ailelerin evlatlarına özel sektörün onda biri fiyata hizmet vermektedir. Bunu görüp o kreşleri kapatmak isteyenler suçüstü yakalanmıştır. ‘Hodri meydan’ dedik. Kadınlar, çocuklar, aileler tepki gösterince, ‘Kreşleri kapatın, yoksa gelip biz kapatırız’ diyenler gönderdikleri yazıları inkar edip, geri adım atmak zorunda kaldılar. Buradan bir kez daha söylüyorum: Biz kreş yapmaya devam edeceğiz. Gelin bir garibanın evladını o kreşlerden çıkarın da görelim.”
"ERDOĞAN'IN İSYANININ ARKASINDA KENT LOKANTALARI VAR"
“Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında elbette sadece kreşler yoktur. Sayın Erdoğan’ın isyanın arkasında, yurt genelinde dört çeşit yemeği yarım çorba fiyatına sunan, sayısı 76’ya yükselen kent lokantalarımız vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında, sayıları 70’i bulan öğrenci yurtlarımız vardır. Çünkü iktidar Türkiye’deki öğrencilerin sadece yüzde 13’üne yetecek kadar yurt yapmıştır. Bu rakam İstanbul özelinde yüzde 2.6’dır. Yurt yapma sorumluluğu iktidardadır. Ama belediyelerimiz evlatlarımız tarikatların, cemaatlerin kucağına itilmesin diye sorumluluk almış, ellerini taşın altına koymuştur. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında ‘CHP gelirse sosyal yardımlar kesilir’ kara propagandasına karşı, belediyelerimizin sosyal yardımları tam 4.8 kat artıran şefkatli sol elleri vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında, üreticilere her türlü desteği veren, tarlada kalan ürünleri satın alıp yoksul vatandaşlara dağıtan belediyelerimizin hizmetleri vardır. Sayın Erdoğan’ın isyanının arkasında temelde bir düzenin sona ermiş olması vardır. Sayın Erdoğan, Ankara‘yı parsel parsel satanların, İstanbul’da helikopterle kupon arsaları bulup Arap şeyhlerine pazarlayanların, İstanbul’a ihanet edenlerin düzeninin sona ermiş olmasına isyan etmektedir.”
"İKTIDARIN BAHSETTİĞİ PARA ÇOCUKLARIN RIZKIDIR"
“Bugün SGK borçları tartışması adı altında yıllarca AK Partili belediyelerin yediği ve hesaplarını ödemedikleri bu yemeğin faturasını faiziyle ve bir seferde CHP’li belediyelere ödetme gayretinin girişimidir. Belediye şirketlerinin borçlarını, sözde kaynağında kesecek bir işe tenezzül edilmektedir. Cümle alem bilmektedir ki, bu gelirler kesildikten hemen sonra Plan ve Bütçe Komisyonu’na sevk edilecek bir kanun teklifi ile şirketlerin faizleri affedilecek, anapara borçları taksitlere bölünecektir. Burada yapılacak düzenlemeden belediye şirketleri yararlanamasın diye belediyelerin birikmiş, kendi döneminizde de yükseltilmiş, yüksek faizli borçları bir seferde kaynağından kesilmeye çalışılmaktadır. Milletimiz bilsin ki, iktidarın kastettiği para, belediye işçilerinin çocuklarının rızkıdır. Kastedilen para yoksulların kent lokantasında yedigi yemek, kastedilen para kreşlerde hizmetlerimizdir. Öğrencinin bursu, garibanın sosyal yardımıdır. Yani kastedilen para, milletin parasıdır. Bugün karşımıza milletin parasını milletten kesip millete zulmetmeye çalışan bir anlayış dikilmiştir. Bizim iktidarımızın bütçesinin görüşüldüğü günlerde bırakın var olan kreşlere, yurtlara, kent lokantalarına saldırmayı bunları genel bütçeden yatırım planını alacak ve her mahalleye yayılacak bir büyük dayanışmacı ve kalkınmacı bütçeyi bu salonda hep birlikte görüşeceğiz.”
"AKP'NİN ZAAFI SEÇİM KAYBETMEKTİR"
“Evet AK Parti yıllarca seçim kazanmış ve kazanmaya alışmıştır. Ama AK Parti’nin zaafı, alışık olmadığı, bilmediği şey seçim kaybetmektir. Kaybetmek aslında hazmetmektir. Bir sonraki seçimi kazanmak için hatayı kendinde aramaktır. Rakibine çelme çakmak, tuzak kurmak, belediye hizmet aracının tekerini geceleyin sinsice indirmek değildir. Bugün yapılan iş siyasi hazımsızlıkla millete meydan okumak, yine milletin karşısında durmaktır. Millet bunu asla affetmeyecektir. İktidar tüm bu hukuksuzlukları hem muhalefeti sindirmek hem de ülkenin gerçek gündemini konuşturmamak için yapıyor. Ama biz gerçek gündemi konuşmaya inatla devam edeceğiz. Bugün Genel Kurul’da bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz. Ancak asgari ücretle çalışan milyonlar, yarın başlayacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına kilitlenmiş durumdadır. Asgari ücretlilerin Avrupa Birliği ülkelerindeki toplam çalışana oranı yüzde 9’dur. Almanya’da bu oran yüzde 6‘dır. Çünkü asgari ücret, çalışanın bir yıl kıdem aldıktan sonra hızla uzaklaşması gereken bir ücrettir. Oysa ülkemizde 10 yıl önce asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 38’ken, bugün yüzde 57’ye yükselmiştir. Asgari ücret, kıdemle hızla uzaklaşılması gereken bir ücretken, maalesef tüm emekçileri yutmaya çalışan bir canavar haline gelmiş, asgari ücret temel ücrete dönüşmüştür. Bugün 17 bin 2 lira olan asgari ücret vatandaşın girdiği 1 Şubat gününde, açlık sınırı 16 bin 257 liraydı ve asgari ücret açlık sınırından sadece 745 lira fazlaydı.
Seçimden önce ‘Asgari ücrete yılda 3-4 kez enflasyon ayarlaması yapacağız’ diyenler bir yılda bir kuruş zam yapmadılar. Bugün asgari ücretin alım gücü, verildiği güne göre 6 bin lira düşmüş, Ocak ayının 11 bin 4 lirasına gerilemiştir. Bugün asgari ücret açlık sınırının 3 bin 500 lira altındadır. Bir işçinin açlık sınırında maaş alabilmesi için 30 gün değil, ayda 40 gün çalışması gerekmektedir. 11 ay önce asgari ücret 42,5 kilo dana kıyma alırken şimdi 26 kilo almaktadır. Yapılmayan zam nedeniyle her ay 16,5 kilo kıyma asgari ücretlinin sofrasından çalınmaktadır. 11 ay önce asgari ücret 5.5 çeyrek altın alırken, bugün 3 çeyrek altın almaktadır. Hele hele iktidarınızın başına dönersek 2002’de 7 çeyrek altın alan asgari ücret şimdi 3 çeyrek altın almaktadır. Bir emekli bir sefer bir çeyrek altını cebinden düşürse, dönüp bütün gün altını arayacak durumdadır. Ama iktidarınızın 22 yılının sonunda bir emekli değil her emekli, bir kez değil her ay, bir altın değil 5.5 altın kaybetmiştir. Bir şey kaybedildiği yerde bulunur, emekliler kaybettiklerini bir sandıkta, 3 Kasım 2002 sandığında kaybettiklerini bilmekte, önlerinde bulacakları ilk sandıkta kaybettiklerini geri alacaklardır.”
"BİZİM ÖNERİMİZ 30 BİN LİRADIR"
“Diğer yandan asgari ücrete adaletli bir zam talebi, üç büyük işçi sendikalarının konfederasyonun ortak talebidir. DİSK’in, TÜRK-İŞ’in, HAK-İŞ’in söyledikleri, artık alın terinin daha fazla sömürülmemesine yöneliktir. Bugün için asgari ücretlinin gerçek enflasyonu yüzde 80’i aşmışken, yani bir asgari ücretlinin standart harcamaları bir yıl öncesine göre yüzde 80 artmışken, TÜİK enflasyonuyla bile yüzde 47’yken, işçiye yüzde 25-30 zammın makul olduğunu ifade eden insafsızlar vardır. Aç kalan asgari ücretli, bu rakamlara alıştırılmaya çalışılmaktadır. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2025 yılının sadece ilk yarısı için asgari ücret önerisi 30 bin liradır. Bizim asgari ücret teklifimiz 30, bunun altında yokuz demekteyiz.”
"EMEKLİ ENFLASYONA EZDİRİLDİ"
“Asgari ücretle ilgili 2016 yılından bugüne, yani toplumdan bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen dengesiz, denetimsiz sisteme bahane olan süreçten bugüne, dünyada asgari ücret ne olmuş, bugün ne olmuş diye bakarsanız: 2016’dan 2024’e kadar Euro bazında Yunanistan’da asgari ücret 693 Euro’dan 969 Euro’ya çıkmış, yüzde 41 zam almıştır. Almanya’da 8 yıllık asgari ücret zammı yüzde 42’dir. Estonya‘da asgari ücret zammı yüzde 91’dir. Savaştaki Ukrayna’da yüzde 250, asgari ücrette en çok kazanç yaşayan Moldova‘da yüzde 474’tür. Almanya gibi sistemi tam oturmuş bir ülkede yüzde 42’lik asgari ücret Euro bazında artarken, Türkiye’deki artış yüzde 6.8’dir. Euro’nun nasıl baskılandığı düşünülürse gerçek anlamda asgari ücretin dünyada Euro bazında gerileyen tek asgari ücret olduğunu utançla ifade etmek durumundayım. Bir de yıllardır ‘Asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik hamdolsun’ propagandasını yapanlara soruyorum: Hangi enflasyona ezdirmediniz? 2021-2024 arası sadece son üç yılda, asgari ücretin brüt artışı yüzde 459’ken, dana etinin enflasyonu yüzde 738. Kuzu eti enflasyonu yüzde 719. İlaç enflasyonu yüzde 669, kira enflasyonu yüzde 580. Ve bu üç yıldaki karma gıda enflasyonu yüzde 509’dur. Bu durumda sizin asgari ücretliyi hangi enflasyona ezdirmediğinizi TÜİK verilerinden bulup çıkarmanızı bekliyoruz. Benim gördüğüm sadece pinpon topu vardır. Pinpon topu dışında tüm enflasyonlara emekli ezdirilmiştir.”