12’nci Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali başladı
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından düzenlenen 12’nci Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali başladı. Bu yıl festivalde 31 oyun, kentin 13 farklı salonunda sahnelenecek. Festivalin bu yılki teması ise “gelecek” olarak belirlendi. 9 Aralık’a kadar sürecek festivalin açılış töreni Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Festivalde; ödül töreni ve sonrasında piyona dinletisi gerçekleşti. Bu yıl Onur Ödülü Şebnem Sönmez’e, Emek Ödülü Tomris Çetinel’e, Tema Ödülü ise İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Köy Tiyatroları Projesi’ne verildi.
12’inci Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali’nin açılış konuşmasını gerçekleştiren TAKSAV Yönetim Kurulu Başkanı ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, “Bu yıl festivalimizde 4’ü yurt dışından olmak üzere 30 civarında oyun sergilenecek. İzmirlileri geçmiş dönemlerde olduğu gibi tiyatroyla buluşturmaya çalışacağız. Festivallerimizin en önemli fonksiyonlarından birisi hayatında tiyatroya gidememiş, tiyatronun tozunu yutamamış insanlarımızı ücretsiz bir şekilde tiyatroyla buluşturmak. Belediyelerimizin de katkısıyla şimdiye kadar 60 bine yakın Ankaralıyı ve İzmirliyi tiyatroyla buluşturduk” dedi.
12 yıldır İzmir’de ve 27 yıldır Ankara’da düzenlenen festivallerin geniş kitleleri tiyatroyla buluşturduğunu belirten Koramaz, “Hepinizin bildiği gibi oldukça zor günlerden geçiyoruz, ülkemizde yıllardır bitmeyen ekonomik kriz bir yandan oyun hazırlamanın bedelini artırırken, tiyatro salonlarının fiyatlarını yükseltirken diğer yandan da halkımızın tiyatroya olan ilgisini azaltıyor. 12 yıldır İzmir’de ve 27 yıldır Ankara’da düzenlediğimiz festivaller aslında geniş halk kitlelerini tiyatroya taşımak açısından önemli bir fırsat da sunuyor. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken elbette bütçelerinden kısabilecekleri kalemler tiyatro, konser, sinema gibi sanatsal faaliyetler oluyor” diye konuştu.
Sanatçıların ve tiyatronun sıkıntılarının yalnızca ekonomik olmadığını vurgulayan Koramaz, şunları aktardı: “Ülkemizde yıllardır hüküm süren baskıcı, yasakçı ve gerici zihniyet tüm toplum kesimleri gibi sanatçıları da kuşatmış durumda. Üzülerek izliyoruz ülkemizde sanatsal etkinliklerin yasaklanmasını. Sanatçılarımızın sözlerinden, düşüncelerinden, eleştirilerinden dolayı soruşturmalara tabii tutulmalarına, gözaltına alınmalarına tutuklanmalarına şahit oluyoruz. Tıpkı biz meslek odası yöneticileri gibi, tıpkı muhalif belediyeler gibi, tıpkı muhalif siyasetçiler gibi sanatçılarımız da ülkedeki baskıcı ortamdan, otoriter ortamdan, hukuk tanımaz rejimden üzerlerine düşen payı alıyorlar. Öylesine bir ülke olduk ki ekonomisi tamamen çökertilmiş, bürokrasiden dış politikaya kadar her alanda harabeye döndürülmüş bir ülke olduk.”
ASLA SUSMAYACAĞIZ
Herkesin her geçen gün daha güç koşullarda yaşadığını aktaran Koramaz, şöyle konuştu:
“Artık kendi günümüzden değil, çocuklarımızın geleceğinden de feragat ederek yaşıyoruz. Ama biz onurlu bir yaşam istiyoruz. Biz onurlu bir gelecek istiyoruz. O nedenledir ki bu yılki festivalimizin konusunu ‘gelecek’ olarak belirledik. Bütün bu yaşanan olumsuzlukların nedeni olan, sorumlusu olan siyasal iktidar ise bu olumsuzlukları gidermek için bir çaba harcamak bir yana art arda getirdiği baskı yasalarıyla, art arda tamamen siyasallaştırdığı hukuk sistemiyle bizleri susturmaya çalışıyor. Fakat şunu bilsinler ki, bizler, bu ülkenin aydınlık beyinleri, asla susmayacağız. Ne mutlu bize, bu ülkenin onurlu bir halkı var. Ne mutlu bize, sözün bir anlamı olduğu müddetçe konuşmaya devam eden, hiçbir zaman doğruları söylemekten geri adım atmayan aydınları var. Ne mutlu bize, kalemini asla satmayan, sarayın kapıkulu olmayan gazetecilerimiz var. Ne mutlu bize ki hiç bir zaman hiç bir koşulda eğilip bükülmeyen yakın zamanda kaybettiğimiz Genco Erkal gibi sanatçılarımız var. Onların şahsında bu ülkenin gelişmesi, kalkınması, halkımızın çağdaş ve mutlu bir yaşam sürmesi için bedel ödeyen tüm aydınlarımızı, tüm sanatçılarımızı minnetle anıyorum. Onları asla unutmayacağız. Anılarının önünde saygıyla eğiliyorum.”
İZLERİNDEN AYRILMAYACAĞIM
Onur ödülünün sahibi tiyatrocu Şebnem Sönmez ise ödül konuşmasında şunları ifade etti:
“Çok etkilendiğim bir şey söylemek istiyorum izninizle. Ben 5 yaşındayken ilk tiyatro oyunumu izlediğimde, ne olduğunu hiçbir şekilde hatırlamadığım ama hafızamda kalan bir şey var. Annemle babama sahnedeki aktrist için demişim ki, oyundan sonra, “Anne, bu kadın çok iyi bir insan değil mi?” Annem de, “Evet, evet o çok iyi bir hanımdır. Nereden anladın” demiş. Yıllar yıllar sonra konservatuara gir ve kazan. Sonra okul oyunuyla bir kostüm ve başladım. Bir gariplik, bir tanıdıklık hissi. Nisa Serezli'ymiş o izlediğim hanım ve ben onun rolünü oynuyormuşum. Haberim yok. Aynı rol ve onun ayakkabılarını giymişim. Bana o verilmiş. Ben 5 yaşında, Nisa hanım 25 yaşında. Bu beni çok etkiler. O yüzden bütün kalbimle söylemek istiyorum ki gerçekten, ustalarımın ayak izinden hiç ayrılmadım, ayrılmayacağım asla ve asla. Mesleğime hiç ihanet etmedim ve etmeyeceğim, asla.”
KADİR BİLENİN KADRİ BİLİNİR
Emek Ödülü'nü alan Tomris Çetinel ise, ödül konuşmasına usta tiyatrocu Maral Üner’in ifadeleriyle başladı. Üner’in, “Ödüle kalma, ödülsüz de kalma” ifadelerini aktaran Çetinel şunları söyledi:
“Yaş ilerleyince, giderek emek ödülleri, onur ödülleri… Çünkü gençlere yer açmamız lazım ve çok doğru bir şey bu. Bu nedenle de ben önce biraz şaşırmıştım açıkçası. Sonra şöyle mutlu oldum, fark edilmek güzelmiş. Unutulmamak güzelmiş. Biz bu mesleği yaparken bizi görsünler, bizi duysunlar, aman herkes bizi tanısın diye yapmadık. Devlet okullarında okuduk ve demokrat ve laik düşünceyle büyüdük. Ülkemizi sevdik ve borcumuz olduğunu düşündük. Onun için de verilen her görevi, her şekilde yaptık. Zor demedik, gece gündüz demedik. Sadece bu ülkede değil, dünyanın her yerinde sanatımızı tanıtmaya çalıştık ve işimizin en güzel yanı neydi biliyor musunuz? Turneler sayesinde biz ülkemizi en doğusundan en batısına, kuzeyinden güneyine, ilçelerini, köylerini tanıdık. İnsanımızı tanıdık, onların yüreğini tanıdık. Onların ne kadar sevgi dolu olduklarını bildik. Çok sevdiğim bir laf daha var. Kadir bilenin kadri bilinir.”