Narin Güran cinayetinde 2. duruşma

Narin cinayetiyle ilgili olarak tutuklu yargılanan 12 sanık hakim karşısına çıktı. Salim Güran ve Nevzat Bahtiyar'ın savunmalarının sona ermesinin ardından sanık kürsüsüne Enes Güran çıktı. Güran, gözündeki morluklara yanıt verdi.

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın cinayetiyle ilgili olarak tutuklu yargılanan amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran’ın da aralarında bulunduğu 12 sanık, bugün ikinci kez hakim karşısına çıktı.

yeni-proje-81.png

Duruşmada, cinayetin işlendiği dönemde aile tarafından tehdit edildiği iddia edilen çoban A.A., ağlayarak savunma yaptı. A.A., “Bana neden inanmadıklarını bilmiyorum, tokat attılar. Yemin ederim bir şey görmedim,” diyerek, üzerine atılan suçlamaları reddetti.

Savcı ise mütalaasında, tüm sanıkların cinayetle suçlu olduklarına dair güçlü deliller bulunduğunu belirterek, “Nevzat ve Salim dahil tüm sanıklar suç ortağıdır. İyi hal indirimi uygulanmasına yer yoktur,” ifadelerini kullandı.

Davanın ilerleyişi, cinayetin tüm detaylarının ortaya çıkacağı bir dönüm noktasına gelirken, mahkeme başkanının talimatıyla duruşma bu sabah saat 09.00'da başlamak üzere ertelendi.

Tutuklu sanıklar Diyarbakır Adliyesi'ne getirildi.

Davanın 2. duruşmasında neler yaşandı?

Duruşma salonunda çıkan gerginlik sırasında, sanıkların avukatları ile aile üyeleri arasında tartışmalar yaşandı ve mahkeme başkanı, salona daha fazla aile yakınının alınmaması kararı aldı. Bir süre sonra duruşma 45 dakika süreyle ertelendi.

Duruşma sırasında, Diyarbakır Barosu eski Başkanı Nahit Eren de söz alarak, davanın çeşitli yönlerini ele aldı ve sosyal medyada yayılan bazı yanlış bilgilere karşı açıklamalar yaptı. Eren, suçlamalar ve algı oluşturma çabalarına karşı da sert bir tutum sergiledi.

Duruşma başladı

Gazeteci Rojda Altıntaş adliyeden gelişmeleri paylaştı. "Duruşma başladı. Salim Güran, savunmasını yapacak. Öğleden sonra salona yalnızca 15 aile üyesi alınacak."

Salim Güran, "Narin’in kaybolduktan sonra kızım beni aradı. Köye gittim. Komutanı aradım kardeşimin kızı kayıp dedim. Sonra okul sorumlusuna gittim. Jandarma gelecek okul kamerasına bakacak dedim. Kameralara baktılar.

Kolluk kuvvetleri hep aileyi suçluyor ama kendileri eksik. Narin’in kaybolduğu saatten sonra neden kameralara bakmadınız? Bakmadılar sonra ailenin üstüne geldiler.

Beni medyanın önüne attılar. 'Kusma' dediler, 'kan' dediler. Kalktılar, 'battaniye' dediler. Petrolün kamerası var dedim, beni dinlemediler. Ömrümde cezaevi görmemişim, beni tutukladılar. O zaman cezaevindeydim, haberlerde N.B. adında itirafçı diyorlardı. Kim olduğunu düşündüm. Daha sonra televizyonu da elimden aldılar. Bir medya bu kadar kötü olamaz. Bir aile böyle yok edilemez. Hani kan? Hani kusmuk?

Ölüm var, kabir azabı var. Bu kadar kötü niyet niye? Fuat kardeşim onlara çay veriyordu, jandarmayı dinlemiş dediler, şimdi cezaevinde. Yedi yabancı, iki işçi de cezaevinde. Allah peygamber aşkına, hem kızımızı hem ailemizi yok ettiler. Türkiye’yi parmağında oynatıyorlar. Ben bütün parti başkanlarına ve Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Kolluk kuvvetlerine soruşturma açsınlar. Biz ne yapmışız? Kalktılar, 'Dem partisinin yemek aracını kovmuş' dediler. Evet, kovduk. İhtiyacımız vardı, yine de kovdum çünkü peşlerine gazeteci takıp yemek dağıtıyor, çekim yapıyorlardı. İyiliğinizi Allah için yapın. Bu kadar kolay mı? Vallahi benim yengem çocukları için ölür. Allah peygamber aşkına, kızımızı öldürdünüz, namusumuzu götürdünüz. Allah için yapmayın"

Salim Güran’ın avukatı Onur Akdağ konuştu

thumbs-b-c-0febd2584c4ee0504c4bfa7740af6828.jpg

“21 Ağustos’ta Narin kayboldu, Salim DNA yüzünden 30 Ağustos’ta gözaltına allındı. Nevzat ise 8 Eylül’de gözaltına alındı. Nevzat ilk anda tespit edilebilseydi, yani Salim’den önce yakalansaydı hiçbir kurgusu olmayacaktı. Nevzat’a çalışma, tasarlama ve suçu birinin boynuna bırakma fırsatı verildi. Nevzat iki buçuk hafta sonra gözaltına alındı. O da kendisi itirafçı olmuş değil, kendisi de teslim olmuş değil. Aksine oğlunun evinde yatağın altında bir korkak gibi saklanırken yakalandı. Yakalanmasının sebebi günler sonra Jandarma’nın olay yerini gören Çiftlik kamerasına bakmayı akıl etmiş olmasıdır. Çiftlik kamerasına tam 19 gün sonra bakıldı. Daran 2 ‘ye 19 gün sonra bakıldı. Dönen kameralar silindi. İhmaller zinciri saymakla bitmez. Çiftlik kamerasını incelediklerinde kırmızı arabanın dereye indiğini fark ettiler ve ancak öyle Nevzat yakalandı” “Gözaltına aldıklarında Nevzat bize iki ayrı hikaye anlattı. Daha sonra bu hikayeleri giderek çoğaldı. Birinde dedi ki Anca Salim arabasının ön koltuğunda, --bakın bagajda değil, arka koltukta değil, herkes görecek şekilde ön koltukta-- cesedi taşıyordu. Bunu neden böyle söylüyor. Çünkü soruşturma makamı gizlilik kararı verdiği dosyadan, aleni olarak çarşaf çarşaf kendi eli ile DNA raporları dahil tüm belgeleri aleme servis ediyordu.

Nevzat da 30 Eylül tarihli Van Kriminal’in raporundaki DNA’nın nerde bulunduğu bilgisini medyadan öğreniyor. O yüzden bagaj demiyor, o yüzden arka koltuk demiyor. Ben arabadan indim o da arabadan indi, arabanın ön koltuğunu göstererek bunu ortadan kaldır yoksa seni ve aileni öldürürüm. Yaparsan da sana 200 bin veririm dedi. Arabanın bagajında çuval var mı dedi , bagajdan çuval çıkardım. Birlikte çuvala koyduk. Dere kenarına götürdüm dedi. Hikaye bu kadar. Bir gün sonra savcılıkta hikayeyi değiştirdi. Dedi ki ben aslında hortumumla bahçeyi suluyordum. Bana Salim yukarıdan bağırdı, bekle geliyorum, bir yere gitme işim var seninle dedi. Sonra yanıma arabayla geldi, beni takip et dedi. Biz beraber mezarlık yoluna gittik. Arabalarımızdan indik. Bu kez cesedi orda çuvala koymadığını, Salim’den battaniye içindeki cesedi battaniyeyi sıyırarak teslim aldığını, evine götürdüğünü evinde çuvala koyduğunu, çuvalla dereye götürdüğünü anlatıyor.

Narin, 15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor

Narin, 15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor” Salim Güran’ın avukatı konuşuyor: “Şimdi burada ısrarla gözden kaçırıldı. Bu cinayetin ne zaman işlenmiş olabileceğine dair yaklaşık bir zaman bilgisi vardı elimizde. Narin, 15.11’de son kez okul kamerasında görüldü. O yol üzerinde zaten öldürüldü. Kızın içinde ölü halde durduğu araba ise 15.40’ta dereye indi. Yani arada 29 dakika var. Size Narin’in ölüm dakikasını söyleyeyim mi? Narin, 15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor. Geriye 27 dakikalık bir zaman dilimi kalıyor. 5-6 dakikada dereye gidiş süresi... En fazla 21 dakika. 21 dakika içerisinde çocuğun patikaya çıktığını düşüneceksek, 2 dakika daha çıkaralım. En fazla 19 dakikalık bir zaman diliminden bahsediyoruz. 19 dakika içerisinde karmaşık bir olay örgüsüyle, çok sayıda faille bu cinayetin işlenmesini kim bana akıl ve mantıkla izah edebilir? Dolayısıyla sanık sayısının olabildiğince az, olay örgüsünün de mümkün olduğunca basit olması gerekiyor. Yani karmaşık olmaması gerekiyor.

Burada Jandarma’nın çok büyük kabahati oldu. 19 gün boyunca çocuk bulunamadı. Bakılması gereken yerlere bakılmadı, yapılması gerekenler yapılmadı ve Nevzat ilk başta tespit edilemedi. Fail tespit edilemeyince de olur olmaz tutanaklar ihdas ettiler. Fail bulunamayınca fail üretmeye kalktılar. Çok net söylüyorum, Jandarma mesela ilk Ahmet isimli kişiyi tutuklasaydı, Nevzat ifadesini ona göre kurgulama zamanına da sahipti. Salim’den sonra tam 9 günü vardı. Bir de Jandarma Komutanı’nın 3. gün verdiği talihsiz müjdeli haberini unutmayalım. O arada Narin 3 gündür derenin altındaydı. Kolluk, cinayeti çözemeyince agresifleşti. Agresifleşince de hatalar yaptı. Hatanın da ötesinde kasıtlı olarak yani ailenin işkence iddiaları, yalan yanlış tutanakları, yok bunun bununla ilişkisi varmış da bunun yengesiyle ilişkisine yönelik bilgi varmış falan. Neticede, Jandarma 40 yılın başında eline bir cinayet soruşturması geçince bocaladı, eline yüzüne bulaştırdı ve hırsına yenildi. Bu iş polislere verilseydi böyle olmazdı. Jandarma her ifade ile başka bir hikayenin peşine düştü. Kim ne dediyse, çocuğun en son görülme saati ona göre değişti. Saatler değişti, zamanlar değişti, failler değişti, her bir hikayenin peşinden koştu. İş çözülemez hale geldi.

Günün sonunda kamera sayesinde yakalanan Nevzat’ın hikayesi soruşturmanın merkezine alındı. Nevzat ne dediyse ona göre soruşturma yürütüldü, baz çalışması da ona göre yapıldı. Halbuki ortada suçu kesinleşen bir tek kişi var o da Nevzat. Bu nedenle de Nevzat’ın ifadesi doğrultusunda köyde başta Güran ailesi olmak üzere kim var kim yok kolundan tutukları gibi içeri atıldılar.

Maalesef birçok insanın bu dosyada farklı menfaatleri var. Kimisi gündemde kalmak ister, kimisi gündeme oturmak ister, kimisi Narin’in adından para kazanır, kiminin aileyle husumeti vardır elindeki fırsatı değerlendirir, kimi aile kavramının kendisinden, Kürtlerden nefret eder bunu fırsat olarak görür. Ya bir gazeteci nasıl olur da Nevzat’ı ölümüne savunur? Nevzat’ı eleştirenleri hedefine alır? Ne oldu tarafsız gazeteciliğe?

"Arif ve Salim, ilk 'Nevzat olabilir' diyor"

Şimdi deniyor ki, ‘Madem Nevzat yaptı, neden ilk Nevzat demediniz?’ Nevzat, çocuk kaybolduktan sonra rol yapıyor. Arif’in gözüne baka baka kendisini teselli ediyor, ‘Allah büyüktür, üzülmeyin, bulunur’ diyor, sigara ikram ediyor, birlikte namaz kılıyorlar, sırtlarını sıvazlıyor. Tüm aileyi resmen hipnotize ediyor. Doğal olarak kimse şüphelenmiyor. Ama yine de Arif ve Salim, ‘İlk Nevzat olabilir’ diyor. Fakat kolluk dikkate almıyor, ifadelere geçirmiyor.

"PSA meselesine kısaca değinecek olursak, 12 Eylül tarihli Adli Tıp Raporu'nda Narin Güran'a ait olduğu bildirilen vajen-1 sürüntü örneğinden, külot dış kısım ön sürüntü örneğinden, külot üzerinde tespit edilen lekelerden, mor renkli etek üzerinden tespit edilen lekeden ve yazma üzerinde tespit edilen lekeden hazırlanan preparatların mikroskobik incelemelerinde sperm hücresi görülmedi. Ancak menide ve idrarda bulunan Prostat Spesifik Antijen (PSA) tespit edildi.

“Raporda her ne kadar PSA tespit edildiyse de bunun kadınlarda da bulunabileceği belirtiliyor. Çocuk dere yatağında bulunduğu için dereye akan kirli sular, insan dışkıları bulaşmış olabilir deniyor. Yani ihtimaller dahilinde bir belirsizlik var. Ama eğer bir istismar ihtimalinden bahsedeceksek, faili ilk amca olarak mı, abi olarak mı düşüneceğiz? Yoksa aileye düşman olmuş, babaya kinlenmiş, belki de öç alma duygusuyla hareket eden ve psikolojisi analiz edildiğinde pedofili geçmişi olabilecek olan Nevzat’ı mı görmeliyiz? Hangisi daha yakın ihtimal?

"En korkunç algı da DNA konusu oldu"

“Bu dosyada Salim hakkında yapılan en büyük, en korkunç algı da DNA konusu oldu. Herkes çok iyi hatırlar, canlı yayında spikerler ağızlarını doldura doldura, gözlerinden timsah gözyaşları akıta akıta, 'Amcanın aracında direksiyon kısmında kusmuk bulunmuş, ölü sıvısı bulunmuş, yok efendim Narin’in dışkısı araçta bulunmuş' diye hafızalara kazınan haberler yaptılar. Ancak neticede bunun da yalan olduğu ortaya çıktı.

Salim’in aracında sadece Narin’in DNA’sı bulunmuş algısı da tamamen yalan. Bazı kişilerin DNA’larının araçtaki sürüntülerle uyumlu olup olmadığına dair 6 Eylül tarihli Van Kriminal Raporu’na göre, Muhammed Kaya, Devran Güran, Salim Güran ve Kurtuluş Güran’ın DNA’ları da Salim’in kullandığı araçta çıkıyor.

Salim Güran'ın avukatı mahkemeden süre istedi: Geçmişi şaibelerle dolu Ulusal Kriminal’e bel bağlamadık

“Ulusal Kriminal, Narin’in kıyafet unsuruyla patikaya çıktığını ve bunun takip edilebildiğini söylüyor. Peki, Narin’i tespit ettiğini iddia eden bilirkişiler, neden Nevzat’ın tepeye çıktığını ya da Salim’in tepeden seslendiğini tespit edemiyor? Bu durumda, cüssece Narin’den 2 kat büyük Nevzat’ı nasıl tespit edemiyorsunuz? Doğru, onlar da haklı. Zira Nevzat, Narin’in kocaman yüreğinin tırnağı bile etmiyor, o yüzden görememişler. Ulusal Kriminal’e göre Narin, 1 dakika içinde patikayı çıkmış. Ben iddia ediyorum, bir yetişkin bile depar atsa 2 dakikada çıkar o dik yokuşu. Bu yöndeki tespitler tamamen asılsız.

(Sosyal medyada yapılan o paylaşımı gösteriyor) Bu arada, Ulusal Kriminal, bir şey başarmış gibi, kendi PR çalışmasını yapması yetmemiş gibi, bir de başkanı kalkmış, patates hatlarla Güran ailesinin kendilerini arayıp tehdit ettiklerini iddia ediyor. Senin tarafsızlığına ne oldu? Buyurun o paylaşım” Geçmişi şaibelerle dolu Ulusal Kriminal’e tabili tek başına bel bağlamadık. Biz kendi imkânlarımızla ulusal ve uluslararası kuruluşlara dosyayı gönderdik. Bu bakımdan da sizlerden süre istiyoruz

Nevzat’ın minik kızımızı soğukkanlılıkla nasıl dere yatağına götürdüğüne ilişkin yer göstermesini tüm Türkiye izledi. Yer göstermede Nevzat, aracını bıraktığını söylediği stabilize yoldan dere yatağına tam 5 dakikada ulaştı. 5 dakika git, en az 5 dakika da iddia edildiği gibi çocuğun üzerine 2 taş koy, 5 dakikada geri dön. Bu iş için en az 15 dakika gerekiyor. Gecenin karanlığında, köydeki o kadar Jandarma personeline rağmen Salim’in oraya gittiğini düşünsek, sanki kendisi gömmüş ve nokta olarak yeri biliyormuş gibi kabul etsek bile mantıken zamanlar uyuşmuyor. Bakın, cesedi ilk kez bulan Jandarma personeli Cazim Buğra Gör, cesedin bulunduğu yeri nasıl tarif ediyor: ‘Üç ayrı taş ile bastırılmış şekilde ve etrafı çalılarla kaplanmış.’ Ve ben bunu gece gidip bulabiliyorum. Kamera kaydı, baz raporları ve ses kaydı karşılaştırıldığında müvekkilim Salim, mütalaada belirtildiğinin aksine, olay günü gece vakti kesinlikle Narin’in bulunduğu yere gitmiyor.

"Bilirkişi olarak atanan kişilerin tarafsızlığına inanmıyoruz"

3 Aralık tarihli baz raporuna göre, köy içinden baz çalışması yapıldığında en az 22 bazdan sinyal alındığı ve bu yüzden tespitlerin kesin olduğu iddia ediliyor. Peki, o halde köyde olan birinin baz sinyali köyün 2-3 kilometre dışında nasıl çıkıyor? Madem en az 22 bazdan sinyal aldığını iddia ediyorsun, Salim’in 22.48 ile 22.55 arasında baz sinyali nasıl köy dışına atıyor? Aynı rapor, müvekkilimi 22.47’de mısır tarlası civarında konumlandırmış. Tam koordinat neden belirlenememiş o halde? Eğer bilirkişiler koordinatı dosyada görememişse, 9 Eylül tarihli tutanakta zaten yazılı. 3 Aralık tarihli raporda sonuç kısmında şöyle bir şerh düşülmüş: ‘Narin Güran cinayeti ile ilgili olarak dosyada bulunan HTS kayıtları ve Salim Güran’ın ilk ifadesi dışında herhangi bir delile temas edilmemiş, ifadelerden örnek alınmamış ya da kamera kayıtları ile ilgili tutanak, rapor alınmamış olup sadece sahada yapmış olduğumuz çalışmalar sonucu elde edilen veriler raporlanmıştır.’ Neden buna ihtiyaç duydunuz? Kim sordu bunu? Kendinizden bir şüpheniz mi var ki bunu belirtmek zorunda kaldınız?

13 Eylül’de Salim’in ek ifadesi alındığında odada yaklaşık 12-13 kişiydik. Bilirkişilerden biri savcının odasındaydı ve ifadenin sonuna kadar orada kaldı. Müvekkile ve bize dik dik bakıyordu. Bu noktada taşlar yerine oturdu ve tarafsızlık konusunda ciddi şüphelerimiz oluştu. Sayın Başkan, bu saatten sonra bilirkişi olarak atanan kişilerin tarafsızlığına inanmıyoruz. Bir üniversiteden bilirkişi raporu aldırılmasını talep ediyoruz.”

dchgfnj.jpg

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun da duruşma salonunda olduğu öğrenildi.

Nevzat Bahtiyar ve avukatı konuştu

"Taşıma cezam neyse ben razıyım. İnkar etmiyorum ama ben Narin’i öldürmemişim. Ben taşımışım oraya bırakmışım. Ama onlar mecburen bana kabul ettirdiler, suçu benim üzerime atıyorlar. Ben öldürmediğim kişi için neden suçu üzerime alayım?

Ben sadece cesedi taşıdım, başka bir suç işlemedim. Salim tüm suçu bana yıkmaya çalışıyor. Salim’in avukatı bana 'vahşi papağan' dedi. Ben papağan değilim, öyle olsaydım ormanda yaşardım. Ailem güvende olmadığı için yalan söyledim. Cezaevine geldiklerinde her şeyi anlatmaya hazır olduğumu söyledim. Cezaevinde ne televizyon var ne radyo; bilgileri nereden bilebilirim? 'Patlıcan' dedim, herkes güldü. Sadece espri yapmıştım."

Nevzat Bahtiyar'ın avukatı: Yapılacak tek şey var, itiraf etmek

"Bütün sanıklar, benim müvekkilim de dahil, bu davada şüpheli. Müvekkilime katil olarak ithamda bulunmamalarını rica ediyorum. Biz filmin sonuna yetiştik. Dosyaya baktığımızda cinayetin sebebine ilişkin bir neden yok, ama içeriklere bakınca insanlar ihtimaller üzerine konuşuyor. Eğer toplumun susmasını istiyorlarsa yapacakları tek bir şey var: çıkıp itiraf etmeleri. Önce Allah’a, sonra size havale edelim.

Maddi durumu iyi değil, karnını zar zor doyuran bir adam. Bu suça da onu soktular. Peki neden Nevzat? O gün köyde düğün için kimse kalmadıysa, Salim’in en yakın arkadaşı Nevzat ise... Salim’in çağıracağı ilk insan tabii ki Nevzat olacaktı. Başka kimi çağıracaktı?

Nevzat’ın bu davada farklı bir önemi daha var. Davanın başladığı ilk günden bugüne kadar diğer sanıkların yaptığı tek şey, birbirlerini suçlamak oldu. 'Katil odur' demekten başka bir şey yapmadılar. Ancak değişen ifadelerin içerisinde birkaç önemli unsur vardı. Nevzat her zaman, 'Bana cesedi Salim verdi' dedi. Nevzat’ın beyanlarının farklı olması, birçok şeyi değiştiremiyor.

Raporlara samimiyet ve ciddiyet anlamında bakıyorum. Elinizde iki ayrı rapor var ve her iki raporda da ayrı ayrı sayfalarda paraflar var. Ancak paraf, imza yerine geçmez. Üstelik her paraf birbirinden farklı, hiçbiri birbirini tutmuyor. Belki de imzalar sahte. Bu konuda şikayette bulunduk.

"45 adımda cinayet"

Bu adımsayarlarla ilgili çok güzel bir roman ismi olur: 45 Adımda Cinayet. Bu davanın özeti de bu olabilir. Salim Güran ya soğukkanlı bir katildir… Nevzat için öyle bir profil çiziyorlar ya, asıl Salim!

Narin’in o tepeye çıktığı bizim için kesindir. Kriminal rapora bakarsanız, girişin sağ tarafını geçmiş ve ahıra doğru gidiyor. Ölümüne sebep olan şey neyse, ahırda oluyor. Dolayısıyla olay ahırda gerçekleşiyor."

Yüksel Güran: Erkek çocuklarım evdeyken kızımı Maşallah’a bırakıyorum

Nevzat Bahtiyar’ın savunmasını üstlenen ikinci avukatı Adnan Ataş konuştu.

Ataş, "Bir istismardan bahsedildi. Güran ailesinden yaklaşık 39 tanık dinlendi, 25’i aileden. Baba dahil kimse Nevzat’ı şüpheli olarak göstermedi. 8 Eylül’den önceki tarihteki 50 bin TL’lik alacak-verecek meselesi de inandırıcı bulunmadı. Müvekkilimle ilgili hiçbir dayanağı olmayan bir iddia ortaya atıldı. Enes Güran ile ilgili bir jandarma tutanağı var, annesi 'Erkek çocuklarım evdeyken kızımı Maşallah’a bırakıyorum,' diyor. Dolayısıyla bu iddiayı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz, iğrenç bir iddia olarak görüyoruz.

"Güranların çocuğu dışında Güranlar'a karışabilecek kimse yok"

O köyde, Güranların çocuğu dışında Güranlara karışabilecek kimse yok. Birsen Güran’ın ifadesi bu dosya açısından sadece bir beyan değil, aynı zamanda bir delildir ve bu beyana itibar edilmelidir. Hediye Güran, saat 13.00 ile 13.40 arasında olay yerine, yani Arif Güran’ın evi ve çevresine gittiğini söylüyor.

Enes Güran'ın vücudundaki izler

Tüm bu delil karartmalar, çelişkiler, Nevzat Güran için mi yapıldı? Mümkün değil. Dün Nahit Bey değindi, tekrara düşmek istemiyorum. Enes’in vücudundaki izler sadece mısır koçanıyla açıklanabilecek şeyler değil. Peki, gözündeki morlukları neye bağlayacağız?"

Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Adnan Ataş: Benim müvekkilim açısından cinayet ve cinayete iştirak suçu oluşmamıştır. Müvekkilim korktuğu ve tehdit edildiği için hareket etmiştir. Olay yerine giden en son kişidir. Ancak Güran ailesi, müvekkilimi katil olarak göstermektedir. Çoban ise, 'Allah hakkımı bırakmasın,' diyor ama korkudan savcılığa gidemiyor.

“Tahliyesini talep ediyoruz”

Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Adnan Ataş: Müvekkilim açısından beraatini isteyeceğiz, ancak kendisinin bazı kabulleri de bulunmaktadır. Bu nedenle tahliyesini talep ediyoruz.

Duruşma aranın ardından başladı

Enes Güran: Evdeyim diye bir şey biliyorum diye bir şey yok. HTS kayıtlarına kimileri yalan olduğunu bile bile hala burada konuşuyor. Olay günü evdeyim, evet. İl jandarma bana 'Konuş,' diyor. 'Bildiğim bu kadar,' diyorum, yok hala konuş diyorlar. Ne konuşayım? Bana 'Cezaevine gireceksin,' dediler. Psikolojim bozulmuş, kardeşim, yok, ben cezaevindeyim. Nezarethanedeyim, zile bastım, gittim, ifademi verdim. Sonra bana 'Kendi götünümü kurtarmaya mı çalışıyorsun?' dediler. 'İfademe geçirmeyecek misiniz söylediklerimi?' dedim, 'Geçirmeyeceğiz,' dediler.

Enes Güran, gözündeki morluklara yanıt verdi

Sayın hakim, gözümdeki morluk konusuna değinmek istiyorum. Ben kimsenin yanında kendime zarar vermem. Memorial Hastanesi’nin kamerası iyi çekmemiş. Oraya gittim, eğer gözüm mor ise neden öyle dolaşayım? Kimse öğrenmesin diye gitmezdim. Avukatlarıma da söyledim, 'Kameralara baktıklarında gözümün mor olmadığını göreceksiniz,' dedim, ama kameralar maalesef bunu çekmemiş. Kolumdaki morluğa gelince, ben kendim ısırdım. Hakkımı helal etmiyorum, zehir zıkkım olsun. Onlardan çıkmasa da çocuklarından çıkacak. Gerekirse kafamı koparın ama beni Narin’in ölümüyle suçlamayın. Baro başkanı bir elbiseden bahsetti. Ömrümün sonuna kadar cezaevinde kalabilirim, ama vicdanım rahat.

Bugün bana dediler ki, 'Kardeşin geri gelecek, kafana sık. Sıkmazsan namussuzsun.' Ali Bey diyor ki, 'Nevzat Bahtiyar sizin köpeğiniz bile olamaz.' Evet, köpeğimiz bile olamaz, ama o bir katil. Gözümdeki morluktan bahsediyorsunuz, ama bir kanıt var mı? Yok. Kolumdaki ısırığı merak ediyorlardı ya, annem benim çene ve diş yapılarımı almıştı. Türkiye’de kaç diş profesörü var, söylesinler.

Sayın hakim, kolumdaki ısırığı ben gösterdim, onlar tespit etmedi. Kendim gösterdim. Komutan görünce, görümce cennet görmüş gibi oldu. İl jandarmaya götürdüler, pantolonuma bakıp 'Burada kan var,' dediler. 'Ne kanı ya?' dedim. Kan değil dedim. Hatta kendisi burada, bu salonda. Orada kendisine bir şey söylemedim ama burada yüzüne söyleyeyim. “Senin hiçbir şeyden anladığın yok” O il jandarmada kimse bir şeyden anlamıyor."

Herkes 'Annesi Enes’i koruyor,' diyor. Annem beni korumuyor. Eğer öyle olsaydı, ikimiz de o saatte evdeyiz derdik. Ama biz böyle bir şey söylemedik. Bugüne kadar hep doğruyu konuştuk. Bir gerçek var: O saatte gerçekten evdeyim. Baro başkanının söyledikleri birbiriyle uyuşmuyor. Kardeşim bulunduğundan beri herkes 'bakkal kapalı' diyor. Aile Bakanlığı’na sesleniyorum: Artık biraz gelişin, somut delil bu değildir. Bugün Eren kardeşimi herkes izledi, 6 yaşındaki bir çocuğu nasıl ikna edebilirsiniz ki? Eline çikolata verseniz bile gerçeği anlatır. Bugün televizyona çıkan birisi kendisine profesör diyor, hiçbir şey bilmediklerini anladım.

Millet benim telefonumu arayıp şerefime küfür ediyordu, ben de onlara küfür ediyordum. Komutana gidip 'Arayıp küfür ediyorlar,' diyordum, adam çay içiyordu. Be adam, bir kalk, nedir bu? JASAT hiçbir şey yapmadı. Düşünün, babanız size gelip 'Sen mi yaptın?' diyor. Allah’a havale ediyorum hepsini. Bugün konu bizim namusumuz değil, konu Narin. Kardeşimin üzerine taş bırakan kişinin tahliyesini istiyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi işe gidip gelen adam! 'Neden şüphelenmediniz?' demekte haklısınız. Nevzat’ın oğlu her gece bizimleydi, hatta zorla yemek veriyordu bize.

Keşke kalbim dursaydı da...

Nevzat Bahtiyar’ı bir kere camide gördüm. Keşke kalbim dursaydı da onun elini tutmasaydım. Bana bakıp 'İnşallah bulursunuz,' demişti. Size neler demesin.

Ben eğer müebbet yiyorsam, yüzlerine konuşurum. Kralına konuşurum. Cezaevinde kendini öldüren insanların sesi size gelmiyor, bana geliyor. Dışarıyı biraz görmek için kendini kesen insanları ben görüyorum, siz görmüyorsunuz.

Cezaevinde gardiyanlar bana güvenliğim için Ahmet ismini koydular. Müebbet yiyen tutuklular dosyadan dolayı gelip, 'Enes’i tanıyor musun?' diyorlar. Benim Enes olduğumu bilmiyorlar. 'Ne yapacaksınız?' diyorum, 'Sadece konuşacağız,' diyorlar. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz.

İnsanlar para için ölüyor. Bugün fen lisesine nasıl gittiğimi sorarsanız, özel okuldur. Ama benim ayakkabım yoktu, elbisem yoktu. Diyorsunuz ya, '400 dönümü satınca her şey olur.' Tarlayı konuşup duruyorsunuz. Lanet olsun o tarlalar, sizin olsun.

"Vallahi hepiniz cehennemde yanacaksınız"

Ahirette siz bu yaptıklarınızın hesabını nasıl vereceksiniz? Vallahi hepiniz cehennemde yanacaksınız. Ben de insanım, hatalarım vardır, ama bu konuyla ilgili hatam yoktur. Üzerime atılan iftiraların boş olduğunu herkes görüyor. Keşke ben Narin’e bunu yapanı görseydim, onu öldürürdüm. Keşke annemi üzmemek için yaşamak zorunda kalmasaydım. 18 yıl boyunca beni büyüttü, onu üzmeye hakkım yok.

YARINA ERTELENDİ

Duruşmada son savunmasını yapan amca Salim Güran ''Eğer beni tutuklamasalardı, Nevzat itiraf edecekti, beraatimi talep ediyorum'' dedi. Mahkeme karar aşamasının alınacağı duruşmayı yarın saat 10.00'a ertelediğini açıkladı.

Kaynak:dha-haber merkezi