Saraçhane’de gözaltına alınan gazetecilerden duruşma sonrası açıklama: Gazeteciliğimizi ispat etmeye zorlandık

Saraçhane’de gözaltına alınan gazetecilerden duruşma sonrası açıklama: Gazeteciliğimizi ispat etmeye zorlandık
Saraçhane’de gözaltına alınan gazeteciler, duruşma sonrası, "Gazeteciliğimizi ispat etmeye zorlandık" diyerek yaşadıkları süreci anlattı.

İstanbul'da, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının ardından Saraçhane'de düzenlenen protestoları takip ederken gözaltına alıp tutuklanan daha sonra serbest bırakılan ve haklarında dava açılan gazetecilerin ilk duruşması bugün görüldü. Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapan gazeteciler, kendilerine yöneltilen suçlamaların mesleki faaliyetlerini hedef aldığını, iddianamenin ise tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirtti. Gazeteciler, sahada görev başındayken gözaltına alındıklarını ve mesleklerini yaptıkları için yargılandıklarını ifade etti.

Foto muhabiri Bülent Kılıç yaptığı açıklamada, “İddianame gerçekten komik. İlkokul öğrencisine yazdırılsa daha düzgün hazırlanırdı. Kamera kayıtlarımızdan sadece belden yukarımız kesilmiş şekilde görüntüler iddianameye eklenmiş. Bu görüntülerde gazeteci olduğumuzun kanıtı olan kameralarımız görünmüyor” dedi.

Kılıç, savcılığın gazetecilik kimliklerine şüpheyle yaklaştığını ve bu nedenle sosyal medya üzerinden bir çağrı yapmak zorunda kaldıklarını da anlattı: “Savcılık gazeteci olduğumuza ikna olmamış. Ben de sosyal medyadan duyuru yaptım. ‘Eylemde bizim görüntülerimiz varsa gönderin’ dedim. Çok sayıda görüntü geldi; kameralarımız elimizde, kayıt alıyoruz, röportaj yapıyoruz. Bunları sunduk. Gazeteciliğimizi ispat etmek zorunda kaldık.”

Gazeteci Hayri Tunç ise şunları söyledi: “Bugün burada biz değil, gazetecilik yargılandı. Biz orada yalnızca işimizi yapıyorduk. Haber takibi yaparken gözaltına alındık. İddianamede ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ ile suçlandık. Oysa biz oraya eylemci olarak değil, mesleğimizi yerine getirmek için gittik. Dosyamız da bu nedenle ayrıldı. Aslında biz değil, haber alma hakkı yargılandı.”

Gazeteciler, duruşma boyunca büyük destek gördüklerini vurgulayarak, “Hem Türkiye’deki meslektaşlarımız hem uluslararası basın örgütleri bize sahip çıktı. Saha arkadaşlarımız ellerinde bulunan görüntüleri paylaştı, bizim gazeteci olduğumuzu belgelemeye çalıştı. Bu dayanışma bizi çok mutlu etti” ifadelerini kullandı.

“Gazetecinin görevi haberi takip etmektir” diyen AFP muhabiri Yasin Akgül ise şöyle konuştu: “Gazeteci bir yangını çeker ama o yangından sorumlu tutulamaz. Biz orada olanları belgelemek için görevimizin başındaydık. Buna rağmen bize yöneltilen suçlama gazeteci değil eylemci olduğumuzdu. Ancak mahkeme de bunun gerçek dışı olduğunu gördü ve dosyamız ayrıldı. Umarım bu ülkede bir daha hiç kimse sadece haber yaptığı için yargılanmaz.”

Gazeteciler, kamuoyuna da şu çağrıda bulundu: “Gazetecilik kamusal bir görevdir. Haber alma hakkı anayasal bir haktır. Bugün bize yapılan, yarın başka bir meslektaşımıza yapılabilir. Bu nedenle kamuoyunun desteği çok kıymetli. Bugün bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyoruz.”