Üniversiteden korkutan Santorini açıklaması: Uygarlık dağıtan felaket
Ege Denizi'nde birbiri ardına olan depremler komşu Yunanistan'da alarm verdi. Sismik aktivitelerle birlikte ülkede alınan olağanüstü halin ardından, benzer tehditlerle karşı karşıya olan Yamurgi ve Anafiya adalarında da aynı önlemler alındı. Bu gelişmeler, adaların volkanik patlama riski nedeniyle büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor.
ÜÇ BİN 600 YIL ÖNCEKİ VOLKANİK PATLAMALAR VE GÜNÜMÜZ
Tarihteki en yıkıcı felaketlerden biri olan 3 bin 600 yıl önceki Santorini volkanik patlaması, sadece Yunanistan'ı değil, Türkiye ve Mısır'a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı etkileyerek yaşamı adeta durdurmuştu. Bugün yaşanan deprem fırtınası, tarihsel bir paralellik taşıyor. Tarih uzmanları, geçmişteki felaketi anımsatan bu sismik hareketliliğin, adada benzer büyük bir patlamanın habercisi olabileceğini vurguluyor. Bu benzerlikler, hem adanın sakinlerini hem de bölgedeki yetkilileri tedirgin ediyor.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Dr. Araştırma Görevlisi Nihan Öz Nalezen de Santorini Adası'nda 3 bin 600 yıl önce meydana gelen yanardağ patlaması ile milattan sonra 79 yılındaki Pompei yanardağı patlamasını kıyasladı ve "Santorini Adası'nda 3 bin 600 yıl önce meydana gelen patlamada, Pompei'deki gibi kül tabakası içinde bulunan insan cesetlerine rastlanmamasının en temel sebebi, belki de insanların Santorini patlaması öncesindeki yaşadıkları ufak sarsıntılar. Bunun üzerine insanların kendilerince adayı terk etmek üzerine aldıkları tedbirden kaynaklanıyor olabilir. Yaşananlar, bugünkü senaryoyu anlatıyor." dedi.
Milattan önce 1600 yıllarına tarihlenen Santorini Adası'ndaki yanardağ patlamasına dair bilgileri Mısır medeniyetine ait kaynaklardan elde ettiklerini ifade eden
Nihan Öz Nalezen Mısır medeniyetine ait kaynaklardan edindikleri bilgilerden hareketle Santorini Adası'ndaki yanardağ patlaması için "Antik Yunan'da Thera diye geçiyor. Büyük Thera patlaması için insanların yaşadığı felaketi nasıl değerlendirdiği ve sonuçları hakkında derin izlere rastlamak mümkündür. Hava sıcaklığının düştüğünü, gökyüzünün karardığını, Santorini Kalderası'nın çökmesinin dev dalgalara sebep olduğunu ve bu dalgaların kıyılara nasıl ulaştığına Mısır verilerinden ulaşıyoruz. Tarihsel olarak baktığımızda özellikle tarımsal faaliyetlerin düşüşe geçtiğini deniz ticaretiyle ün salan Minos Uygarlığı'nın maalesef sekteye uğradığını görüyoruz. Bu, Minos Uygarlığı'nda büyük bir ekonomik çöküntüye neden oluyor. Bu durum, halkın, tanrıların onların yanında yer almadığını düşünmelerine sebep olduğu için insanlar siyasi olarak otoriteye karşı inançlarını yitirmeye başlıyor. Dolayısıyla Minos Uygarlığı'nın Miken Uygarlığı'na karşı savunmasız hale geldiğini söyleyebiliriz." açıklaması yaptı.
"MİNOS UYGARLIĞI'NIN ÇÖKÜŞÜ İLE İLİŞKİLENDİRİLEBİLİR"
Nalezen, o dönemde meydana gelen patlamanın Minos Uygarlığı'nın çökmesine sebebiyet verdiğini, Yunan anakarasında yaşayan; bugünkü Batı medeniyetinin kurucu unsuru olarak değer gören Miken Uygarlığı'nın güçlenmesini sağladığını belirtti ve, "Santorini patlaması modern tarihçilik açısından bakıldığında Minos Uygarlığı'nın çöküşü ile ilişkilendirilebilir. Minos Uygarlığı'nda büyük ekonomik çöküşe yol açtığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak bizim bugünkü Batı uygarlığı dediğimiz, Mikenlerin, onların yerine geçmesiyle oluşan yeni bir batı uygarlığının oluşmasına da etki etmiştir." dedi.
Milattan sonra 79 yılında Pompei'deki yanardağ patlamasına dair çalışmalarda kül tabakası içinde insan cesetlerine rastlanıldığını ancak Minosların en önemli kentlerinden biri Santorini Adası'nda bulunan patlamanın izlerini taşıyan Akrotiri kentinde benzer bir manzara bulunmadığını söyleyen Nihan Öz Nalezen,
Nihan Öz Nalezen sözlerinin devamında, milattan sonra 79 yılında Pompei'deki yanardağ patlamasıyla ilgili çalışmalarda insan cesetlerine rastladıklarını, bu cesetlerin kül tabakası içinde bulunduğunu ama Minosların eksendeki kentleirndne olan Santorini Adası'nda bulunan patlamanın izlerini taşıyan Akrotiri kentinde benzer bir manzara bulunmadığını söyledi ve ekledi, "Akrotiri kenti neredeyse 6 ila 11 metre kül tabakasının altında kalmış. Santorini patlaması meşhur Pompei patlamasıyla kıyas edilir. Pompei'nin 79 yılında yaşandığını düşünülürse aslında Santorini ile karşılaştırılmasının sebebi, Santorini'nin büyüklüğünü ortaya çıkartmak açısından değerlendirilmiştir. Santorini Adası'nda 3 bin 600 yıl önce meydana gelen patlamada, Pompei'deki gibi kül tabakası içinde bulunan insan cesetlerine rastlanmamasının en temel sebebi, belki de insanların Santorini patlaması öncesindeki yaşadıkları ufak sarsıntılar. Bunun üzerine insanların kendilerince adayı terk etmek üzerine aldıkları tedbirden kaynaklanıyor olabilir. Yaşananlar, bugünkü senaryoyu anlatıyor. Tıpkı o patlamadan önce adanın boşaltılması gibi terk edilmesi, bu tahliye günümüzde de aynı şekilde yaşanıyor." dedi.
OSMANLI DÖNEMİNDE DE DEPREM FIRTINALARI YAŞANMIŞ
Aynı bölümde Doğu Akdeniz çalışmaları yapan Dr. Öğretim Üyesi Orçun Nalezen de Ege coğrafyasında yaşamış insanların toplu şekilde göç ettiklerinin izlerine rastlanıldığını, bu göçün doğal afetler yüzünden olup olmadığının tespitinin henüz yapılmadığını söyledi. Orçun Nalezen konuyla ilişkili olarak şunları vurguladı, "Ege Denizi'nin çok büyük bir depremselliğe sahip olduğu konusunda uzun süren Türk hakimiyeti dönemine ait hatırı sayılır miktarda elimizde veri mevcut. Hatta buradaki depremselliğin bölgedeki politik gelişmeler üzerine son derece belirleyici etkiler uyandırdığını düşünmemize yetecek kadar da veriye sahibiz. Bununla birlikte bugünkü yaşadığımıza benzer deprem fırtınalarıyla ilk defa karşılaşmıyoruz. Hemen Türklerin kaderinin Ege ile buluştuğu 14'üncü yüzyılda benzer bir deprem fırtınasıyla karşılaşıyoruz. Özellikle 1354-1417 yılları arasında bir dizi deprem yaşanıyor. Bunlar Batı Anadolu'da da Rodos, Midilli gibi önemli adalarda da hissediliyor ama eldeki kayıtlar spesifik olarak depremlerin merkezinin Santorini mi yanardağ mı olduğunu söylemeye yetmiyor. Benzer bir deprem fırtınasını 15'inci yüzyıl sonları ve 16'ncı yüzyıl başlarında da görüyoruz. Bu dönem Osmanlı hakimiyetinin Ege Denizi'nde kalıcı şekilde kurulduğu döneme tekabül ediyor. Bilhassa 1463- 1520 yılları arasında bir dizi deprem yaşandığını biliyoruz. Bunlardan bir kısmının Santorini merkezli olması son derece olası. Bu depremlerin Kahire'ye kadar, Girit'e kadar etkileri olduğunu söylemek mümkün. Osmanlılar bu dönemde depremlerle mücadele veya deprem öncesinde alınan tedbirlere ilişkin etkin kurumlar tabii ki geliştirememişlerdir. Fakat bilhassa kamu binalarının onarımı, deprem sonrasında ya da hakimiyetin müdafaası için çok kritik kalelerin tamiri ve tadili için hatırı sayılır miktarda çabayı ortaya koyduklarını ve bunu belgelediklerini ifade etmek mümkün."