Yazarlar bugün Suat Toktaş'ı yazdı: Adalet bir yağmur gibi başımıza yağmıyor
İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hakkında iddialarda bulunduğu Bilirkişi S.B'ye yönelik haberlerden sonra Halk TV'ye ve çalışan gazetecilerine hukuk sopası çekildi. Önce Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek gözaltına alındı; ertesi gün ise Suat Toktaş ve Kürşad Oğuz ifadeye götürüldü. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklanırken; diğer gazeteciler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Toktaş'ın tutuklanmasına meslek örgütlerinden, gazetecilerden ve ülkede basın özgürlüğünü savunan yurttaşlardan tepkiler yükseldi.
Bugün meslektaşları tutuklanan gazeteciler ve köşe yazarları da tepkilerini yazılarında dile getirdi.
O yazarların bazıları şöyle:
DENİZ ZEYREK/NEFES
"Bu olup biteni normal bir hukuk devletinde izah etmek imkânsız. “İzahı olmayanın mizahı olur” derler ama bu gelişmeler, aynı zamanda mizahı yapılamayacak kadar acı ve trajik. Fikir özgürlüğüne darbe, gazeteciliğe darbe, Türkiye’nin demokrasisine, imajına darbe. Güç ve iktidar sahipleri bugün yargı gücünü kullanarak büyük bir şov yapıyor, devletin gücünü özgür basının üzerine boca ediyor. Onların yanında sıralanmış olanlar bu şova alkış tutuyor. Ancak şunu unutuyorlar: Devran döndüğünde bu günler ülke tarihine kara günler olarak geçecek. Gelecek nesiller, bu günleri anarken bütün antidemokratik günlerinin yanına ekleyecekler."
ÜMİT ZİLELİ/NEFES
"Son olarak, bir meslek ayıbından, bir gazeteci deformasyonundan söz etmek istiyorum; Fatih Portakal’ı çoğunuz tanırsınız, şu sıralar Sözcü TV’nin akşam haberlerini sunuyor… Bu zat, önceki akşam haberlerde bu konuyu anlatırken, şu anda yazmaya bile değmeyecek laflar etti Barış Pehlivan için…
Uzun yıllardır tanırım bu arkadaşı; yıllar içinde enteresan bir değişim geçirdi, egosu giderek yükseldi, o kadar ki, taşıyamadı hafifleşmeye başladı… Ancak anlayamadığım bir şey var: Hangi arada, derede duayen sıfatı kazandı, gazetecilik dersi vermeye kalkışmaya başladı? Korku ve yaranma duygusu hallerine değinmiyorum bile, verdiğim yeri de uzun tuttum hoşgörünüze dayanarak… Birkaç sözcükle bitireyim: Yazık demeyeceğim, sözcüğe ayıp olur…"
Ekrem İmamoğlu, Suat Toktaş'ın tutuklanmasını hatırlattı, erken seçim istedi
CEREN SÖZERİ/EVRENSEL
"Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker salı akşamüstü gözaltına alındı. Gerekçe İmamoğlu’nun işaret ettiği, aynı davalara hep aynı bilirkişinin atanmasını haberleştirmek, bilirkişiyi arayıp sormak: "Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması ve Bilirkişiyi Etkilemeye Teşebbüs" suçu. Bilirkişi, Yeni Şafak gazetesine konuşmuş. Başka gazeteciye konuşamaz mı? Üstelik pek gönüllü olmasa bile cevap vermiş, iddiaları yalanlamış. AKP’li belediyelerle ilgili soruşturmalara bilirkişi olarak atandığını söylerken 2010 yılını işaret etmesi de haber değeri taşıyor. Bilirkişi, görüşmenin izinsiz yayınlanması nedeniyle şikayetçi olabilir, davaya dönüşebilir ama hiçbiri gazetecilerin böyle apar topar gözaltına alınmasının sebebi olamaz. Üstelik gazeteci eğer kamu yararı söz konusuysa kendisine dava açılması riskini de göze alabilir. Türkiye gazetecilikte o kadar geriye gitti ki, kimi gazeteciler bile bunu eleştiri konusu yapabiliyor, mesela Fatih Portakal daha geçen yıl Gökhan Zan’ın ses kaydını yayınlarken “kayıtsız kalamazdık” diye savunuyordu, bugün Pehlivan’ı “Türkiye şartlarında gazetecilik yapmayı bilmek" diye başlayan bir söylevle eleştiriyor. Türkiye’de şartlarında haber yapmak kamu yararına gazetecilikten vazgeçmek mi oldu?"
NAZIM ALPMAN/BİRGÜN
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisinin şahsında CHP’ye karşı başlatılan “operasyonel süreci” sergileyen basın toplantısı yaptı.
Bu konu üzerine habercilik yapan meslektaşlarımız gözaltına alındılar. Halk TV programcıları Barış Terkoğlu, Haber Müdürü Serhan Asker ve Seda Selek emniyet müdürlüklerinde sabahladılar. Bu satırlar yazılırken de Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Halk TV Program Müdürü Kürşat Oğuz polis tarafından kanaldan alınıp ifade vermeye götürülüyordulardı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, arkadaşlarımızın gazetecilik faaliyetleri yüzünden gözaltına alınmadıklarını açıkladı. Tunç’un gazete okumak dışında bir gazetecilik faaliyetinde bulunduğuna ilişkin bilgiye rastlanmaması bu şekilde konuşmasına engel değil tabii. Ama isterse gazetecilik nedir, ne değildir konusunda sağlam bilgilere ulaşabilir. Mesela Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”ni okuyabilir. Gazetecinin Temel Görevleri bölümünün 17. Maddesinde mesleğimizin özünü görebilir:
“Gazeteci, DEVLETİ YÖNETENLERİN BELİRLEDİĞİ ulusal ve uluslararası politika konularında önyargılara değil HALKIN HABER ALMA HAKKINA riayet eder!”
BARIŞ TERKOĞLU/CUMHURİYET
"Adalet bir yağmur gibi başımıza yağmıyor. Dava dava, mahkeme mahkeme, savunma savunma mücadeleyle kazanılıyor. İki gündür, beş gazeteci arkadaşımıza yapılan zorbalık nedeniyle adliyedeyiz. Barış Pehlivan’ı, Seda Selek’i, Serhan Asker’i, Suat Toktaş’ı, Kürşad Oğuz’u; ahtapotun kollarından almaya çalıştık. Haliyle bugün adaleti yazmanın değil onun için mücadele etmenin zamanı. Bir yazı izin istiyorum. Pazartesi günü görüşmek üzere."
MUSTAFA KARAALİOĞLU/KARAR
"Herbiri kendi alanlarında isim yapmış, başarılı ve toplumun severek takip ettiği gazetecilerin böyle bir takibata uğraması kabul edilemez. Gördükleri muamele hukuki değil, demokratik hiç değil. Savunmalarında söylediklerine ilave edecek bir şey yok, sadece gazetecilik yaptılar. Barış Pehlivan haber peşinde koşan bir gazeteci ve bir atlatma haber yapıyor. Herkesin merak ettiği isimle ilgili ilk bilgeleri kamuoyuna aktarmak için mesleki çaba içinde…Bu çaba sayesinde o gün herkesin önüne geçmeyi başarıyor. Bu asla suç değildir.
Seda Selek, nezaketi ve sağduyusuyla bilinen iyi bir sunucu. Her zaman ne sorması gerektiğini bilen tecrübeli bir gazeteci. Bizim meslekte bir suçun parçası olabilmesi düşünülecek son isim… Canlı yayın temposu içinde, kendisine o an ulaşan bilgiyi abartıya kaçmadan, ustalıkla izleyicisine yansıtmış. Suç işlemek şöyle dursun, örnek gösterilecek bir canlı yayın performansı sergiliyor. Serhan Asker ise, daha çok politika dışı programlarla tanınıyor; Türkiye’yi dolaşarak yerel renkleri ekrana yansıtıyor. Kanalın sorumlu müdürü olsa da o gün izinli. Yani, böyle bir vakada suç isnat edilebilecek son isim.
Suat Toktaş, televizyon dünyasındaki en aklı başında, en makul adamdır. Gazetecilik dışında bir şey yapmaz, yapamaz. Problemleri daha doğmadan kaynağından önleyen özel bir tecrübeye sahiptir. Haberde bir yanlış hissetse elini sürmez… Kürşad Oğuz da bilinen, sevilen, entelektüel bir gazeteci. Son olarak onu da ifadeye götürdüler. O da suçlular listesine eklenmiş. Oysa ortada suç yok, gazetecilik var. Yayından zarar gören biri olsa şikayette bulunabilir ama onun soruşturma yöntemi de adresleri, işleri belli olan; çağrıldığında zaten hemen gelecek insanları evden, işten, yoldan toplamak değildir. Ama beş gazeteci üzerinden bir mesaj verildi…"
AKİF BEKİ/KARAR
"Yine de Barış Pehlivan, Halk TV'den gözaltına alınarak ifadeye götürülmüş. Programın moderatörü Seda Selek ile kanalın sorumlu müdürü Serhan Asker de gözaltına alınmış. Biri, polisin gelip sorduğunu öğrenince hızla döndüğü evinin önünde; diğeri ise TBMM çıkışında "yakalanarak". Kaçak, aranan azılı suçlularmış gibi...
Yetmemiş; ertesinde Halk TV Program Müdürü Kürşad Oğuz'la Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gözaltında savcılığa sevk edilmiş. Bilirkişiyi etkilemek ve konuşmayı kaydedip yayınlayarak haberleşme mahremiyetini ihlâlden... Ne delil karartma ne kaçma ne de çoktan yazılıp sunulmuş bilirkişi raporlarını etkileme ihtimali varken...
Yeni Şafak'tan ne beklenirdi? AK Parti'nin kurmayı vaat ettiği o güçlünün haklı olmadığı, haklının güçlü olduğu düzen böyle bir şey miydi, diye sorması. Fakat bu sorgulamayı bir kenara atmakla da kalmamışlar. Halk TV için şu tarifeyi uygun görmüşler: "Bilirkişiyi canlı yayında ifşa eden ve izinsiz görüşme kaydı alan CHP yandaşı Barış Pehlivan gözaltına alındı."
Aynı gün kendilerine çıkardıkları paye ise şu olmuş: "İBB Başkanı İmamoğlu’nun hedef gösterdiği bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın, Yeni Şafak'a konuştu." Nerede kaldı demokrasi ve basın özgürlüğü mücadelesi, nerede kaldı yayın çizgisi ayırmadan meslek dayanışması, nerede kaldı AİHM'e ve Avrupa'ya rezil olma korkusu! Ayna ayna, söyle Yeni Şafak'a; kim demokrasi ve basın özgürlüğünü sadece kendine istiyor, kim alnının akıyla çıkmış sınavdan?"
LEYLA ALP/T24
"İnsanların konforlarından vazgeçmek istememesi eleştirilebilir lakin aynı zamanda anlaşılabilir. Ve fakat konforlarından vazgeçmek istemeyen insanların başkalarını konforlarından vazgeçebildikleri için eleştirmesine dünyanın her yerinde ya edepsizlik ya da aymazlık denir. Barış Pehlivan gözaltına alındıktan hemen sonra Fatih Portakal’ın haber sunduğu ekrandan ‘gazetecilik etiği’ dersi vermeye kalkışmasını tanımlayacak en berrak ifade bu. İşin kötü yanı Portakal bunu tek başına yaşamıyor. Ona bu cüreti veren toplumsal çürüme. Bir gazetecinin apar topar gözaltına alınmasını hem de ‘muhalif’ olarak adlandırılan bir medya kurumundan böyle iştahla savunmayı başka türlü açıklamak ne yazık ki mümkün değil."
Kaynak:Haber Merkezi