İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu: CHP yerel seçim sonrası büyüye kapıldı, siyasi şehvetle hareket etti

İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu: CHP yerel seçim sonrası büyüye kapıldı, siyasi şehvetle hareket etti
İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu normalleşme adımları üzerinden CHP'yi hedef aldı, "Parti yönetiminin 2024 yerel seçimlerinden sonra bir büyüye kapıldığını, o büyünün ortaya çıkardığı siyasi şehvetle hareket ettiğini söyleyebilirim" dedi

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Armağan Çağlayan İle Sorgusuz Sualsiz programına katıldı. Dervişoğlu'nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

"CHP BİR BÜYÜYE KAPILDI"

“Ben de bir muhalefet partisi genel başkanıyım. Dolayısıyla görevim muhalefet ile uğraşmak değildir ama Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin 2024 yerel seçimlerinden sonra bir büyüğe kapıldığını, o büyünün ortaya çıkardığı siyasi şehvetle hareket ettiğini söyleyebilirim. Elbette ki hamleler düşünülmüştür ama normalleşme ve yumuşama denince bizim koymuş olduğumuz tepkinin çok doğru anlaşılması lazım. Çünkü Türkiye'de normalleşmeyi talep edenler anormalleştirenler, yumuşamayı isteyenler de sertlik yanlıları olanlardı. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetim kadrolarının, başta genel başkanları olmak üzere; o gelişmeyi çok doğru okumalı ve buna göre bir yol haritası tanzim etmeyi becerebilmeliydi. İktidarın değirmenine su açığı taşıyacak adımların atılmasına vesile olduklarını söyleyebilirim ama olup bitenden bir ders çıkarmalarını icap ettiğini de ifade etmekte yarar görüyorum. ‘Ben istediğim zaman sertleştirir, istediğim zaman yumuşatırım’ opsiyonunu muhataplarınıza tanırsanız, o zaman onların kullanım alanlarına dahil olursunuz.”

“GEÇMİŞTEKİNE BENZER BİR AÇILIM SÜRECİNİ YAŞAMA GEÇİRECEKLERİNİ TAHMİN ETMİYORUM”

“Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi de tarif edilebilir. Türkiye'nin bu zamana kadar atmış olduğu adımlara bağlı alabildiği mesafe herkesin malumu. Geride bıraktığımız süreç içerisinde açılım dedikleri, sonra çözüm süreci diye tarif ettikleri, sonra milli birlik ve çözüm süreci diye vatandaşa anlatmaya çalıştıkları şeyin; sonuçlarının ne olduğunu hem devlet hem de millet biliyor. Dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir süreçte geçmiştekine benzer bir süreci yaşayacağı kanaatinde değilim. Çünkü bunun ağır sonuçlarının Türkiye'de neye mal olduğu herkesin malumu. Bir de bölücü terör örgütüne neler kazandırdığı herkes tarafından biliniyor. Bölücü terör örgütü, çözüm secimi münasebetiyle siyasallaştı, kurumsallaştı, derinlik kazandı, uluslararası alanda kendisine taraftar temin edebilme imkanı yakaladı. Orta Doğu coğrafyasında atılan yanlış adımları münasebetiyle de ülkemizi ve milletimizi ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla böyle bir hataya bir daha düşeceklerini, geçmiştekine benzer bir açılım sürecini yaşama geçireceklerini tahmin etmiyorum.”

“İKTİDAR SİYASİ ALAN AÇMAYA GAYRET SARF EDİYOR OLABİLİR”

“İktidar, bütün bunların tartışma zeminine taşınmasıyla kendisine siyasi bir alan açmaya gayret sarf ediyor olabilir” diyen Dervişoğlu, “Bu alandan beslenerek önümüzdeki seçimin şartlarında tanzime uğraşabilirler. Oysa Türkiye'nin bunu kaldırabilecek bir pozisyonu yok. Böyle adımlar atmayı, gerginlikler üzerinden siyaset tanzim etmeyi yerinde ve uygun bulmuyorum. Ama ifade ettiğim gibi; bu bir beslenme alanı yaratıyor ve bu alandan yararlanma konusunda bugün iş başında bulunan hem iktidar çok mahir hem de sayın Cumhurbaşkanı bu alanda oldukça becerikli.”

“TARTIŞMALAR CHP TARAFINDAN DOĞRU OKUNMADI”

“Anayasa değişikliği ya da yeni anayasa talepleriyle ilgili ortaya atılan düşünceler ve yaratılan tartışmaların, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından çok doğru okunduğu kanaatinde değilim. O tartışmalardan iktidara bir beslenme alanı yaratmış olduklarını ve bundan da başta Erdoğan olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi'nin son derece memnun olduğunu gözlemliyorum. Ayrıca söylem değil, kutuplaşma zemininin oluşturulmasına da bazı olumsuz katkılar getirdi. Siyasetçilerin ne söyleyeceklerini bildikleri kadar, ne söylememeleri gerektiğini de idrak etmek sorumluluğu vardır. Bu süreçte söylenmemesi gereken birçok şey muhalefet partileri tarafından sarf ediliyor. Doğru düşünceler marjinalleştiriliyor. Bu siyasi tartışmaların arasında da doğrular boğuluyor. O boğulan doğrulardan da iktidarın yararlanabileceği bir siyasi zemin ortaya çıkıyor. Gündem gelip belirleme halkını iktidara yeniden iade etmiş oluyorsunuz ve iktidar sizin hatalarınız üzerinden siyaset tanzim edebilme imkanına kavuşuyor.”

“CUMHURBAŞKANI’NIN ERKEN SEÇİM YAPABİLME YETKİSİ VAR AMA…”

“Mevcut anayasa ile Cumhurbaşkanı adayı olamıyor ise Anayasa’nın ya yeniden yapılması ya da değiştirilmesi lazım. Bunlar gündeme geldiğinde toplumun bütün kesimlerini uyardık. Anayasa değişikliği olmazsa, erken seçim yapmak suretiyle Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığının önünün açılması söz konusu olabiliyor ve erken seçime de telaffuz eden kontrolsüz beyanları ile muhalefet oluyor. O zaman bugün iş başında bulunanların iştahı kabarıyor. Muhalefet yeni anayasaya ve anayasa değişikliğine kapalı olduğunu ifade ederse, Türkiye'de ihtiyaç duyulan şeyin bir anayasa değişikliği değil, iktidar değişikliği olduğu hususunda ısrarla söylemler geliştirirse, Türkiye şayet yönetilemiyor da bunun için erken seçime ihtiyaç duyuluyorsa, Sayın Cumhurbaşkanı’nın erken seçim yapabilme ya da yeniden seçim yapabilme yetkisi var. Ama o yetki de Cumhurbaşkanı’nı yeniden aday olmaktan alıkoyuyor. Dolayısıyla muhalefetin elinde bu denli imkanlar varken; şövalye kültürüyle onu düelloya davet etmesi, seni buradan yenerek göndermek istiyorum diyerek Anayasa’nın arkasına dolanma eğilimi sergilemesi meseleye farklı boyutlardan bakmayı icap ettiriyor. Çok yönlü düşündüğümüzü söyleyebilirim.”

“ERKEN SEÇİM VADEYE ÇEK KESİLİR GİBİ TALEP EDİLMEZ”

“Erken seçime bir ihtiyaç varsa bu vadeye çek kesilir gibi talep edilmez. Bir temel ihtiyaçsa bunu doğrudan söyleyebilirsiniz ama ana muhalefet partisinin genel başkanı bir vade oydu. Dolayısıyla bu, Erdoğan’a seçimin takvimini siz belirleyin demektir. Oysa seçimin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 bölü 5’lik bir nitelikli çoğunluğa, yani 360 milletvekiline ihtiyaç var. Adalete Kalkınma Partisi'nin şayet muhalefeti kontrol edebilme imkanı yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden kendi istediği zamanda bir erken seçim kararı kaldırılabilmesi mümkün değil. Aynı zamanda bu yapılan stratejik hataların sonrasında, iktidar erken seçim yapabilecek Meclis çoğunluğunu elde edebilmek için başka siyasi manevralara tevessül edebilir. Konuşurken bunlara vesile olabilecek dilden uzak durulması gerekir. Yeni anayasa değişikliğine kapalıyız, erken seçim eğer ihtiyaçsa, Sayın Cumhurbaşkanı’nın zaten böyle bir yetkisi vardır, ne zaman isterse yapabilir ve Recep Tayyip Erdoğan elimizdeki anayasaya göre bir daha Cumhurbaşkanı adayı olamaz denilir. Bu denildiği zaman bir daha Cumhurbaşkanı adayı olmak için yapılmış bütün stratejik planlamalarda akamete uğrar. Ama ‘Ben bu boşluğu sana veriyorum, siz istediğiniz planlamayı yaparsanız’ derseniz, bu iktidar; Sayın Cumhurbaşkanı’nı ömrünün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında oturtmak için her türlü müdahaleyi meşru hale getirebilir.”

“HERKES MİLLETVEKİLLERİMİZE GÖZ DİKMİŞ”

“Bunlar üretilen şeyler de olabilir. Bu tür gidiş gelişleri meşrulaştırmak adına, stratejik planlamayla ortaya atılmış tevatürler de olabilir. Bu sadece İYİ Parti'den bir yere gidecek olan milletvekillerini kapsamıyor. O iştahı kabartırsanız muhataplarımıza o stratejileri oluşturma imkanı tanırsınız. Herkes İYİ Parti’nin milletvekillerine gözünü dikmiş. Bu zamana kadar partimizden ayrılan bir tek milletvekili için dahi olumsuz bir şey söylemedim. Kişilerin siyasi tercihleridir. Biz ülkemiz için siyaset yapıyoruz. Dolayısıyla kendi geleceklerini ve ikbal kaygılarını, ülkenin önüne taşımış insanların irade beyanlarıyla uğraşacak bir durumumuz yok. Ama bu imkanı kullanılabilir hale getirmekten azami ölçüde uzak durmaya gayret sarf ediyorum. Dediğinizden çıkan sonuç şu; biz muhalefet olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın manevra alanlarına tıkadıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde meclis aritmetiği ile oynayabilecek ve o nitelikli çoğunluğu yakalayabilecek bir takım planlamalar yapılabilir diyoruz. Bunu düşünüyor olmamız demokrasimiz açısından son derece kötü bir durumdur, geleneklerimiz açısından çok kötü bir durumdur, milletvekillerinin onur ve şahsiyetleri açısından son derece kötü bir durumdur. Çünkü bu olup ve bitenler bütün değerlerimizi tartışmaya açar. O sebeple biz sorumlu bir dil kullanarak doğruları, doğru bir biçimde kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyoruz. Doğruyu yanlış birisi telaffuz ederse doğru eğilir ve bükülür. Yanlış bir durumu da doğru bir adama söyle ettirirseniz ve o doğru kişilik yok olur. Biz bu pencereden bakarak, doğruları doğru bir üslupla doğru bir pencereden ifade etmeye gayret sarf ediyoruz. Ve söylemlerimizin de bir gerginlik yaratmasından azami ölçüde uzak durmaya çaba sarf ediyoruz.”

“SARAY, UZATILAN ELİN NEYE MAL OLDUĞUNU GÖRÜMÜŞ OLABİLİR”

“DEM’e uzatılan elden sonra zannediyorum ki saray değişimi, o uzatılan elin neye mal olduğunu görmüştür. Dolayısıyla bir mesaj vermek ihtiyacı hissetmiş olabilir. Bu niyetlerinin farklılaştığı anlamına da gelmez. Bu alanı doldurabilecek yeni stratejiler düşünceden eyleme elbette ki geçirilebilir. Dolayısıyla o duruma bakıp böyle bir sonuç çıkarmanın çok doğru olduğu kanaatinde değilim ama hem ben hem partim kayyuma karşıyız. Demokratik hak ve hürriyetlerinin doğru bir biçimde kullanılmasının önünü kesen bir şey. Ama bu hükümetin iş başına geldiği günden beri de sürekli yaşanılan bir durum. Eğer bir belediye başkan adayını Kandil'de belirler, seçime sokarsınız; ondan sonra da bunun terörle iltisakına istinaden onu görevden alır, yerine hukukun yapması gerekeni yapmayıp işin idareye bırakarak, belediye meclisinin içinden bir belediye başkanı seçme imkanı dururken; vali atamak, kaymakam atamak ya da işte bir idari görevliyi o makama atamak çok doğru bir şey değil.”