Özgür Özel "Aranan ahtapot bulundu" diyerek açıkladı! Ahtapotu kürsüde gösterdi, tek tek skandalları sıraladı

Özgür Özel "Aranan ahtapot bulundu" diyerek açıkladı! Ahtapotu kürsüde gösterdi, tek tek skandalları sıraladı
CHP lideri Özgür Özel, "Erdoğan'a yarın bir ahtapot göstereceğim" demişti. Özel, “İşte Erdoğan’ın gerçek ahtapotu” diyerek bir görsel eşliğinde AKP döneminde ortaya çıkan yolsuzlukları ve usulsüzlükleri iddialarını tek tek sıraladı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturmasıyla ilgili “ahtapotun kolları” ve “turpun büyüğü” açıklamalarına sert yanıt verdi.

Özel, konuşmasının sonunda “işte Erdoğan’ın gerçek ahtapotu” diyerek bir görsel eşliğinde AKP döneminde ortaya çıkan yolsuzlukları ve usulsüzlükleri iddialarını tek tek sıraladı.

AHTAPOTUN KOLLARINI TEK TEK SAYDI

CHP Lideri Özgür Özel, “Bu Tayyip Bey'in ahtapotunda, beşli çete dediğin kırk haramiler. Yaklaşık 43 şirket bunlar. Ahtapotun elinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti soygunu, çadır satan Kızılay, 17-25 Aralık dosyası, ayakkabı kutuları, dezenfektan satan bakan, Türgev ve Ensar var. Gençlerin geleceğini tüketti, memuru, işsizi bitirdi. Al sana ahtapot bu!” dedi.

Konuşmasında AKP’li belediyelerdeki yolsuzluklara da değinen Özel, Sayıştay raporlarına dayanarak Fatih, Bayrampaşa ve Bahçelievler belediyelerindeki kamu zararı yaratacak uygulamaları örnek gösterdi.

Özel, Fatih Belediyesi’ne ilişkin raporda, öğrenci yurdu yapılması şartıyla tahsis edilen bir binanın ruhsatsız otel olarak işletildiği belirtildi. Özel, “Ruhsat yok, yangın çıksa ne olacak? Buna işlem yapmıyorlar çünkü belediye AKP’li” ifadelerini kullandı.

Dönemin AKP'li Bayrampaşa Belediyesi’nde yapılmamış bir spor eğitimi için 1,4 milyon lira ödendiğini, Bahçelievler’de ise temizlik hizmetleri ihalesinin ikiye bölünerek toplamda 843 milyon liralık kamu zararı oluşturulduğunu söyleyen Özel, “Rıza Akpolat ve Ahmet Özer bu yüzden Silivri’de, ama AKP’li başkanlar evinde” dedi.

"ARANAN AHTAPOT BULUNDU"

Erdoğan’a “ahtapot” yanıtını görsel bir sunumla taçlandıran Özel, “Erdoğan’ın tarif ettiği ahtapotu ben gösteriyorum. Aranan ahtapot bulundu!” ifadeleriyle iktidarın uygulamalarını sert biçimde eleştirdi.

whatsapp-image-2025-05-27-at-14-30-40.jpeg

Özel, İmamoğlu resimlerinin İstanbul'da yasaklanmasına karşı Grup kürsüsüne 'Free İmamoğlu (İmamoğlu'na Özgürlük)' pankartı astı. Özel, “Ekrem İmamoğlu’nun resmini metroya asamazsın, belediyeye asamazsın dediler. Biz öyle bir yere astık ki bütün dünya gördü. Hadi gel indir” sözleriyle meydan okudu.

whatsapp-image-2025-05-27-at-14-04-56.jpeg

EKONOMİK KRİZİN İSMİNİ KOYDU

CHP lideri ayrıca, ekonomik krizle boğuşan halkın durumuna dikkat çekerek, Sağlık Bakanlığı'nın temizlik personeli alımına 1 milyon 600 bin kişinin başvurduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

*Eskiden ekonomik krizler bir yıllık oluyordu. Öyle anılıyordu. 94 krizi, 2001 krizi, 2008 krizi gibi. Şimdi tam 7 yıllık bir krizin içindeyiz. Bitecek bitecek bitmiyor, öyle değil mi? Milletin canına tak etti. Emekliyi de bezdirdiler, asgari ücretliyi de bezdirdiler.

*İşsizliği de azdırdılar. 7 yıldır. Saatleri 7 yıl geriye alınca 2018 krizi. Bu krizin adı, vatandaşın canına tak dediği gibi, baş harfleriyle "Tek Adam Krizi" arkadaşlar. Tek adam rejimine geçtiğimiz günden beri ekonomi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Bu tek adam rejiminin memleketi ne hale getirdiğinin bir somut göstergesi. Sadece bir örnek. Sağlık Bakanlığı 3170 temizlik görevlisi almak için duyuru açmış. 3170. Memlekette büyük işsizlik var.

*Sizce kaç kişi başvurmuştur? 10.000 kişi başvurmuştur kesin, 3 katı. Eskiden böyle haberler vardı. Yok ya! 100.000 kişi olabilir mi? 3000 kişilik temizlik görevlisi için 1 milyon 600 bin işsiz başvuruda bulunmuş arkadaşlar. 1 milyon 600 bin kişi. 60 ilin nüfusundan yüksek başvuranların sayısı. Ve öyle bir şey de biliyoruz ki; aslında alınacak 3600 kişi. Nasıl belli kimlerin alınacağı belki. Ama o kime acırım biliyor musun? O 1 milyon 600 bin kişi, kalktı çocuk, tıraş oldu, bu yok zamanda fotoğraf çektirdi, para verdi, evrak aldı, doldurdu, otobüse gitti, şehire gitti, başvuruyu yaptı, postaya verdi. Bir umut! 3700 kişi girecek, 1 milyon 600 bin kişi bu işe başvuruyor. Memleket bu halde.

"Ahtapota huzur yok" diyen Özel, “Bu devir geçecek. Gerçek rüşvetçilerden, milletin kanını emenlerden hesap sorulacak. Bizim arkadaşlarımız tertemiz” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmasına şöyle:

*İstanbul'da tarihi bir toplantıya ev sahipliği yaptık. 81 ülkeden 89 kardeş partimiz, Sosyalist Enternasyonal davetiyle İstanbul'daydı. Onları ağırladık. Değerli yoldaşımız İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in başkanlığında dünyada yaşanan her şeyi ve buna karşı sosyal demokratların, sosyalistlerin neler yaptığını, neler yapabileceğini uzun uzun değerlendirdik.

*Aşırı sağın, ırkçılığın yarattığı tehditleri, mülteci yaratan iç savaş kışkırtıcılıklarını, mülteci sorunuyla baş başa bırakılan Türkiye'nin bu meseleyi nasıl aşacağını, Filistin'i, Trump'ın gazze üzerindeki hayallerini ve bu hayallerin esas sebeplerini, Rusya-Ukrayna savaşını, hepsini konuştuk.

*Rusya'nın Ukrayna'daki işgalini ve elbette elbette 19 Mart tarihinde girişilen ve büyük bir direnişle, büyük bir mücadeleyle, bir hafta süren Saraçhane eylemleriyle, milyonların milletin iradesine sahip çıkmasıyla, 81 ilde, bütün demokratların ayağa kalkmasıyla püskürttüğümüz, geleceğe yapılan darbeyi, geleceğimize yapılan darbeyi, Cumhurbaşkanı adayımıza, milletin takdiriyle bir sonraki dönem Cumhurbaşkanı olacağına inandığımız Ekrem İmamoğlu'na hep birlikte sahip çıktık.

"DÜNYA LİDERLERİ İMAMOĞLU'NA ÖZGÜRLÜK DEDİLER"

*Hem Ekrem İmamoğlu'na özgürlük dediler. İmamoğlu'nun afişlerini, İmamoğlu'nun resimlerini taşıdılar, paylaştılar dünyanın liderleri. Hem de bundan sonrası için derhal serbest bırakılması, tutuksuz yargılanması ve İstanbul'un kendisine verdiği görevi yapması için özgürlüğünün ve göreve iadesinin takipçisi olacaklarını, beklentilerinin bu yönde olduğunu, bunun doğrusunun bu olduğunu, aksinin darbe olduğunu ifade ettiler.

*Ben bizi İstanbul'da yalnız bırakmayan, ilk günden beri sahip çıkan ve bundan sonra da sahip çıkacak olan tüm yoldaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi adına bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altından teşekkür ediyorum.

*1960 darbesinin 65. yıldönümü. 65 yıl önce yapılan o darbe, seçilmişleri asker zoruyla görevden uzaklaştırıp seçilmişlerin yerine bir vesayet kurup ülkeyi belli bir dönemde olsa seçilmişlerin yerine askerlerin ve onların görevlendirdiklerinin yönetmesini amaçlıyordu. 12 Mart muhtırası da, 12 Eylül darbesi de, 15 Temmuz darbe girişimi de hep seçilmişleri hedef aldı. Darbeler iktidarlara yapılır ve herkes dönüp muhalefete bakar, ana muhalefetin de gözünün içine bakar.

*Ne 27 Mayıs sabahı, ne 12 Mart'tan sonra, ne 12 Eylül'de, ne 15 Temmuz gecesi gözümüzün içine bakan kimse, milli irade yerine vesayet, asker, demokrasi yerine otokrasi, seçilmiş yerine atanmışlara cesaret verebilecek, yol açacak ya da Cumhuriyet Halk Partisi'nden bu konuda destek bulacak hiçbir işareti görmediler. Biz tarihimiz boyunca her darbeye karşı olduk. Yaklaşan darbe süreçlerinde engel olmak için mutlaka pozisyon aldık. O konularda irade ortaya koyduk.

"SEN CUNTA BAŞI OLARAK SİYASETİ SONLANDIRIYORSUN"

*Bugün birileri, emin olun, birkaç saat sonra devletin imkanlarıyla çıktığı kürsüde, Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyorken, kendisi şu anda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve İsmet Paşa'nın makamında oturuyorken çıkacak 27 Mayıs darbesi üzerinden, ki o darbenin mağduru ailelerle Cumhuriyet Halk Partisi referandum sürecinde, bu tek adam rejimi kurulurken, o darbenin mağdurlarının aileleriyle, torunlarıyla, çocuklarıyla tek adam rejimine karşı, bugün getirilen güya Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı birlikte mücadele ettiğimiz aileler onlar.

*Demokrat Parti, altılı masa sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte tek adam rejimine karşı mücadele eden parti ve o darbe sürecinde, darbenin içinde olanların kurduğu partiler şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ittifak ortakları, kendisini bir kenara çekecek.

*27 Mayıs darbesi, onun yarattığı mağduriyet, başbakanın, bakanların asılması gibi bir utanç üzerinden onu Cumhuriyet Halk Partisi'ne mal etmeye çalışacak ve bunu yaparken ülkenin ikinci cumhurbaşkanına, o teslimiyet, Sevr Anlaşması'nı yırtıp atıp Lozan'ı yapan diplomata, Batı Cephesi'nin kumandanına, namus, ahlak, dürüstlük timsali bir devlet adamına, İsmet Paşa'ya dil uzatacak.

*O İsmet Paşa'ya uzanan dili, İsmet Paşa'yı karalayan o tüm kirli sözleri, seçimi kaybettiği gece oğluna "Ben kaybettim, demokrasi kazandı." deyip tek adam olabilecekken demokrasinin önünü açmış İsmet Paşa'nın hatırası önünde eğilerek o lanetli dili şimdiden kınıyorum, şimdiden kınıyorum.

*İsmet Paşa'ya söylediği her sözü 65 yıl sonra o darbeden bir başka darbeye girişen cunta başına şimdiden iade ediyorum.

*İsmet Paşa cumhurbaşkanı olarak geldi. Seçimlere girdi, kaybetti. Cumhurbaşkanlığını da devretti, cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Sen başbakan olarak geldin, cumhurbaşkanı oldun ama cunta başkanı olarak siyaseti noktalıyorsun.

*Bir küçük hatırlatma. 14 Temmuz günü akşam geç saatlere kadar Meclis çalıştı. Hatta 15 Temmuz gece 2'de, 3'te Meclis salı günü açılmak üzere kapandı. Nöbetçi Grup Başkanvekiliydim. Ankara'daydım ve 15 Temmuz akşamı tanklar harekete geçtiğinde, uçaklar uçarken ve meselenin bir darbe olduğu anlaşıldığında gözümüzün içine baktılar. Bir dakika tereddüt etmeden "Ankara'da olan herkes Cumhuriyet Halk Partisi'ne gelsin." dedim, milletvekilleri.

*Toplandık. Dedim ki: "Genel Başkan'a ulaşamıyoruz, uçakta. Hava sahası kapanmış. İstanbul'a inmeye çalışıyor. Bir şey yapacağız arkadaşlar. Meclis kapalı. Bütün darbelerin bir hedefi vardır ve darbeler seçilmişleri hedef alır. Meclisi açtırmalı, Meclise gitmeli, bu darbeye oradan direnmeliyiz." Hiçbir arkadaşım bir tereddüt etmedi.

*Kimi "Evde silahım var, gidip alsam mı? Bunların ne yapacağı belli olmaz." dedi. Herkes kendi kullandığı arabalarla Meclise doğru geldik ve teker teker o dönemin Meclis Başkanı, o dönemin Meclis Başkanvekilleri, Grup Başkanvekilleri, bulabildiğimiz herkesi arayıp "Meclisi açalım, darbeye oradan direnelim." dedik. İsmail Kahraman, küs olduğumuz İsmail Kahraman, gırtlak gırtlağa geldiğimiz İsmail Kahraman bu tutumdan dolayı "Büyük bir demokrasi örneğidir, dayanışmasıdır." deyip sarıldı diye günlerce, günlerce gündem oldu.

*Kot pantolon üstüne emanet gömlekle kürsüye çıktım. Dedim ki: "Biz yeni bir seçim yapılıp millet başka bir görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Milletin iradesinin, seçilmiş parlamentonun, demokrasinin arkasındayız. Bütün darbecilerin sonuna kadar karşısındayız. Seçilmişin arkasındayız, darbenin karşısındayız."

"BİZ DEMOKRASİNİN RAYLARINI DÖŞEYENLERİZ ERDOĞAN"

*O gün Ayşe Keşir Hanımefendi AK Parti milletvekiliydi, halen öyledir. Düzce milletvekili diye hatırlıyorum. Cep telefonundan yayın yapıyor. "Yayın yapabilir miyim?" dedi. "Ne demek." dedim. Nereye duyuruyorsak sesimizi. A Haber canlı yayında bunu Türkiye'ye veriyor. A Haber'deki spiker, isteyen YouTube'dan arasın, hala var.

*A Haber spikeri Özgür Özel, 15 Temmuz. Bugüne kadar çok eleştirdik. Özgür Özel'e çok laf söyledik ama bu gece inanılmaz bir demokrasi dersi veriyor Türkiye'ye ve dünyaya. Özgür Özel için şimdi övme zamanı. Özgür Özel'in arkasında durma zamanı. A Haber söylüyor bunu o gece. Çünkü biz öyle birileri gibi konjonktürel demokrat değiliz.

*Çünkü biz demokrasiyi "İşimize geldi, bindik demokrasi tramvayına. İşimize gelmeyen yerde ineriz." diyen Recep Tayyip Erdoğan değiliz. Biz demokrasiyi...

ERDOĞAN'IN 16 TEMMUZ MESAJINI AÇIKLADI

*Recep Bey, Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, demokrasiyi bir tramvaya benzetiyorsan biz raylarını döşeyeniz ha. Bu memlekete tramvayın rayını döşeyeniz.

*Şimdi aynı Erdoğan 15 Temmuz'un ertesi günü, 16 Temmuz, bak böyle, ne bu? CHP'nin kapısını çalıyor. Yanımda Sayın Genel Başkan'a diyor ki: "Dün akşamki Meclis grubunuzun tutumundan dolayı takdirlerimi iletin." Allah var, Kemal Bey dedi ki: "CHP her zamanki gibi darbelerin karşısında." "Teşekkürlerimi iletin." Dedi ki: "Teşekküre, darbeye teşekkür edecek bir şey yok. Telefon bağlıyorlardı. Cumhurbaşkanı görüşecek." Aramızda değerlendirdik. Dedim: "Teşekkür edecek, teşekkürünü kabul etmeyelim bunun." Çünkü biz teşekkür edilecek bir iş yapmıyoruz. Biz 100 yıldır yaptığımızı yapıyoruz. Sandığa sahip çıkıyoruz, demokrasiye sahip çıkıyoruz.

*Bugün teşekkür kabul etmek birisini demokrasinin ev sahibi, seni orada misafir yapar. Biz bu demokrasiden istifade eden herkesin bu makamlara gelmesinin teminatı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikrinin sahipleriyiz.

*Vuruyor kapıya. "Sizin dünyayla bağlantılarınız güçlü. Bu darbeyi dünyaya birlikte anlatabilir miyiz? Sosyalist Enternasyonel'e sizinkiler anlatabilir mi?" "Hay hay." dedik. Şimdi bana diyor ki: "Sosyalist Enternasyonel'e bizi şikayet etme." Sana darbe yapılınca şikayet edeceğiz de, anlatacağız da 15,5 milyon oyla milletin aday gösterdiği İmamoğlu'na sen darbe yapınca mı susacağız?

"BU DARBE KORKAKLARIN DARBESİDİR"

*1980 darbesini yapanlara Amerika "Bizim çocuklar." diyordu, bizim çocuklar. 19 Mart darbesini yapanlar Amerika'dan icazet aldı dedim. Üç gün sustular. Sonra bir iki kınama mınama yaptılar. Şimdi o konulara girmiyorlar ama Gazze'yi güya turistik kent yapacağım deyip önündeki doğalgaza sökmek isteyen, çökmek isteyen, deli numarasıyla orada oyun kurgulayan Trump'a susan, diğer taraftan Filistinlileri başka ülkelere yollayacağız deyince itiraz etmeyen, Kuzey Kıbrıs'ı tanıması gereken Türki Cumhuriyetleri'ne Güney Kıbrıs'ı tanıttıran bir plana sessiz kalan Erdoğan 12 Mart tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile Trump'ın petrol baronunu, Harold Hamm, sözleşme imzalıyorlar.

*Güneydoğu ve Trakya'daki petrol aramaları için. Trump yolluyor. "Adamımı yolladım ona." diyor. "Çok güzel anlaşmalar yaptılar." diyor. "Bizim çocuklar" diyen, darbeden tam bir hafta önce, "Sen önce bizim petrol baronuyla Türkiye'deki bütün petrol aramaları için bir anlaşma yap bakalım. Ondan sonra işine bakarsın." Bakın, bu kişiye gazeteci soru sordu. "Türkiye'de bir huzursuzluk var. Bu durum petrol işinizi nasıl etkiler?" Bu adam diyor ki, bakın bu adam, Trump'ın Erdoğan'a yolladığı adam, Erdoğan'ın Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'yla imza attırdığı adam, diyor ki: "Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi.

*Üçüncü dünya ülkelerinde böyle işler olur. Muhalifleri hapse tıkarsınız, icabına bakarsınız. Yaptıkları işe yarayacak Erdoğan'ın." diyor. "Yaptıkları işe yarayacak. Muhalifi" bakın, teröristi demiyor, yolsuzluk yapanı demiyor. "Muhalifleri içeri tıkarsınız, icaplarına bakarsınız. Erdoğan'ın yaptıkları işe yarayacak.

*O yüzden petrol aramada şey yok." Yani 12 Eylül'deki bizim çocuklar şimdi Trump'ın icazetiyle bu işlere karşı çıkacak, ses yükseltecek, örneğin Trump'ın Gazze'yi işgaline evet demeyecek bir sonraki cumhurbaşkanının içeri atılmasına mevcut cumhurbaşkanıyla yol yürünmesine karar vermişler. Bu darbe, bütün darbelerden farklı olarak iktidara yapılan bir darbe değildir. Bu darbe iktidar tarafından geleceğe, geleceğin iktidarına yapılan korkakların yaptığı bir darbedir.

"HAKİM YOK ARTIK DEDİ"

*Değerli milletvekilleri, konuklar, değerli milletimiz, 19 Mart darbesinin üzerinden 69 gün geçti. Dün 5. dalga operasyonu yaptılar. 5. dalga operasyonla birlikte 46 kişiyi gözaltına aldılar, 25 kişiyi tutukladılar. Bunların içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin özel kalem müdürü Kadriye Hanım, koruma müdürü Ekrem Başkanımızın ve en yakın çalışma arkadaşları teker teker gözaltına alındılar, dört gün içeride tutuldular ve ardından tutuklandılar. Dün televizyon kanalları, merkez medyanın, ellerine çubukları almışlar. "Ekrem Başkan'ın arkasında, bakın bakın, Kadriye hemen arkasında. Bu yanındaki, nerede olacak özel kalem müdürü? Nerede olacak? Bak bak, koruma müdürü hemen arkasında." diyor.

*"Çok yakın çalışıyorlar." diyor. Bu kadar edepsizliğin sonunda olana bakın. Kadriye Hanım ilk gözaltına alındığında dört gün tuttular. Soru: "Araban üç yıl önce iki kez İpsala'dan çıkmış. Rüşvet parası vardı da İmamoğlu sana teslim etti de onu mu kaçırdın yurt dışına?" Demiş ki: "O araba bende üç yıldır yok ki. Aralık'tan beri var. O dediğiniz tarih üç yıl öncesi. Araba bende değil, ne bileyim niye gitti? Nereden aldın?" "Bir şirketten aldım." "Allah Allah!" Sonra soruyor: "Bu para neyin parası? 1 milyon 60 bin lira." Diyor ki: "Arabanın parası." Arabanın parasını verdim.

*O tarihteki dekontu gösterince, "Kusura bakmayın." Götürdüler. Bu ifadeye rağmen savcı tutuklanmasını istedi. Oradaki hakim, Sulh Ceza Hakimi, "Yok artık." dedi ve Kadriye Hanım'ı saldı. 14 yaşında evladı var, Çınar. Bugün yaş günü, bugün yaş günü.

*Bugün Çınar'ın yaş günü. Annesini dört gün önce bir daha aldılar. Dört gün tuttular. Dün gece götürdüler. Soru: "Ekrem Bey'in kayıp telefonu..." Diyor ki: "O telefonu hiç elime almadım ama o telefonu Ekrem Bey İBB'ye seçildiğimizde o telefondan eski numaramın kayıtlı olduklarından... Bende de o numara kayıtlı.

*Kartvizitinde var Ekrem Başkan'ın." Elinde Ekrem İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı'yken kartvizitini verdiği kim varsa çekmecesinden çıkarsın, üstündeki telefon gizli telefon dedikleri. Demiş ki: "Beylikdüzü'ndeyken arayınca açıyordun, şimdi kapalı." derler.

*"Bu telefonu alın, özel kaleme yönlendirin. Önemli talepler varsa çözebildiklerinizi çözün. Önemli görüşmeler gerekiyorsa benim bu yeni telefonumu verin ya da bana bağlayın." Bu kadar iyi niyetle yönlendirilmiş, altı yıldır bir çekmecede duran bir telefondan bahsediyoruz. Telefonu yönlendiren "Ben yönlendirdim." diyor. Telefonun kendi evinden çıkan, yönlendirildi. "Ben evde buraya koydum." diyor. Kadriye Hanım'a diyorlar ki: "Bu telefon üzerinden gelen aramaları cevaplamışsın." Özel kalem müdürü ne yapacak? Telefon oraya yönlü, ne yapacak? Ekrem Başkan'ın bilmesi gereken bir aramaysa onu söylüyor, bağlıyor, görüştürüyor, ne yapacak? Dört gün tutup tekrar götürdüler.

*Tekrar tutuklama istediler ve bu sefer tutukladılar. Bakın, Türkiye'deki "Ben hukukçuyum. Türkiye'de bir hukuk var. Türkiye yasalarla yönetilir." diyen herkese söylüyorum: CMK, Ceza Muhakemeleri Kanunu, ifade alma ve sorguda yasak usuller, 5. madde: "Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır." Türkçesi: Aynı meseleden hakim saldıysa bir daha gözaltı yapamazsın. Dört gün tutamazsın. Poliste sorgu soramazsın. Çağırırsın, ilave ifade alırsın, diyor.

*Bu burada yazarken ikinci kez gözaltı, dört gün zulüm ve yeniden tutuklama talebi. Niye biliyor musunuz? Sade zulüm olsun diye değil. Sulh Ceza Hakimlikleri var. Kaç tane Ali Mahir Başkan? Kaç Sulh Ceza? 12 Sulh Ceza Hakimliği var o adliyede. Bir Sulh Ceza Hakimine düştü. O baktı, tutuklamadı ya. Turnikeyi kaçırmış basketçi gibi antrenmanda topu alıyor, bir daha geliyor, bir daha turnikeye giriyor. Başka birine denk gelirse basketi atacak. Kafaya, savcı, tutuklamayı takmış, o talimatı almış. "Özel kalemini al, en yakınındakileri al." Götürdüğü şeyde bir şey yok. O 12 Sulh Ceza Hakiminden düştüğü, ayarlanmamış, sisteme entegre edilememiş, bu suçu işlemeye ikna edilememiş namuslu bir hakim "Hadi canım!" deyip tutuklamıyor. Bu, topu alıp bir daha turnikeye giriyor ve, bakın, daha önce Sulh Ceza Hakimliğinde...

"...son tedbirdir. Adli kontrolle salıyorum." diyen bir hakimi görevinden alıp İcra Mahkemesi'ne hakim yaptılar. Yani hakimlere şunu söylüyorlar: "İstediğimiz..." Bakın, savcı talep edecek, hakim karar verecek, değil mi? Avukat da savunacak.

*Hakime diyor ki: "Benim dediğimi yapmazsan Sulh Ceza'dan seni icraya sürerim." Bu şartlarda İstanbul'da yargılama sürüyor ve bir Cumhuriyet Başsavcısı, üç savcı, üç hakimle, bunların arkasına sığınarak güya turpun büyüğünü arıyorlar. 12 taneden ayarladıkları üçüne düşmezse bir kez daha gözaltı yapıp başka bir bahaneyle, başka mahkemeye düşürttürüp oradan tutuklama yapıyorlar.

*Bu kadar vicdansızlık, bu kadar insafsızlık... Türkiye'nin, bakın, AK Partili olup gerçekten Türkiye'de hukuk devleti var deyip bu usulü savunacak bir kişi çıksın karşımıza. Türkiye'nin namuslu hukukçularına söylüyorum: HSK burada daha ne duruyor? Bu utancı daha ne kadar taşıyacağız? Böyle iş olur mu? Kendine ait olmayan arabadan tutuklayamayınca açmadığı telefondan tutuklama talebi ediyor.

*Neye yenileceksiniz biliyor musunuz? Neye? Doğum gününde babası yok, annesi babası ayrı. Sabahın köründe alıp götürdüğünüz anasını, dört gün daha zulmettiğiniz, denk getirdiğiniz yerden tutuklayıp doğum gününde anasından ayrı bıraktığınız Çınar'ın gözyaşlarında boğulun inşallah!

"GEL BUNU DA İNDİR"

*Darbeciler, darbeciler panik evresindeler. Boş dosya dolmadıkça sağa sola saldırıyorlar. AK Parti'nin içindeki bazı vicdanlı sesler, aslında bazı akıllı sesler, partinin geleceğini düşünenler buna rıza göstermediler. Şimdi homurdanmalar başlamış darbeciler arasında. "Hani dosya doluydu? Kandırıldık mı? Neden bulamıyorlar?

*Ekonomi dibe vurdu, artık nasıl toparlanacak?" Tayyip Bey bir yandan geçmiş sefer kumpas davalarında Zekeriya Öz'e sahip çıktığı gibi şimdi sürece sahip çıkmaya çalışıyor ama bir yandan da kazan kaynıyor. Öyle bir hale gelmiş ki Ekrem İmamoğlu İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı.

*İddia var, iddianame yok. Olsa ne yazar, yargılama yok. Başlasa ne yazar, karar yok. Alınsa ne yazar, kesinleşme yok. Yani suçsuz. İspatlanana ve kesinleşene kadar suçsuz, öyle mi? Ekrem İmamoğlu'nun resmini belediyeye asamazsın. Metroya asamazsın. Oraya asamazsın, buraya asamazsın. Niye? Başsavcılık. Ya bir kere böyle bir karar alsa hakim alacak. Kendisini hakim yerine koymuş. Başsavcılık abuk subuk işler yapıyor.

*Sağ olsun arkadaşlar, o asamazsın deyince İstanbul'da hiçbir yere, "Biz İstanbul'da öyle bir yere asarız, bütün dünyanın haberi olur." dediler. Gittiler Boğaz Köprüsü'ne astılar. Aha da söylüyorum, aha da. Buydu. Buna deliriyorlar, buna. Hadi gel indir. İndir, gel indir! Gel indir! Bir başsavcıya, üç savcıya, üç hakimin arkasına saklanan korkaklara söylüyorum: Ekrem İmamoğlu masumdur. Gelecekte de bunun hesabını sizden hukuk önünde soracaktır.

*Yok arkadaşlar, gün gelip devran dönünce "AKP" deyince bütün AK Partililer korkar. 12 milyon üyeleri var. Biz namus, namuslu, temiz, iftiracı olmayan partiye ikna olmuş, üye olmuş, bilmeden üye olmuş, şu sebeple olmuş, mülakata girecek çocuğu varmış, zorlamış olmuş, gönlünden olmuş, bu ülkenin hiçbir vatandaşından bu süreçle ilgili hesap sormayacağız. Biz darbecilerden hesap soracağız!

*Olmayan ahtapotu varmış gibi göstermeye çalışanlardan hesap soracağız. Biz gerçek rüşvetçilerden, yolsuzluk yapanlardan, milletin kanını emenlerden hesap soracağız. Gün gelecek, devran dönecek, haksızlık yapanlar, hukuksuzluk yapanlar, darbe yapanlar hesap verecek. Yoksa bugünün AK Partilisi yarın Cumhuriyet Halk Partisi'nden ₺14.000 değil, ₺30.000 emekli maaşını alınca "Geçmişte ne yanlış yapmışım. Helal olsun Ekrem oğluma." deyip iki eliyle birlikte bize oy verecek.

*Bundan sonra Ekrem İmamoğlu'nun pankartından, resminden korkanlar korkmaya devam etsin. Göreceksiniz ki İmamoğlu her yerde. İmamoğlu her yerde.

*Şimdi biraz hızlanalım çünkü sonda ahtapotu göstereceğim. Mutlaka görün. Geçen hafta söyledim. Birden bir panik, bir panik. Meydan okuyan mı ararsın, haber yollayan mı ararsın. İstanbul'da Cumhuriyet Başsavcısı'na söylüyorum: Bu kadar belediye var. İstanbul Büyükşehir'de...

*9'a ait, öncesine ait 37 dört başı mamur yolsuzluk dosyası var. Dosyaya geldi Süleyman Soylu, el koydu, örtbas etti. O 37 dosyanın örnekleri İBB'de duruyor. Süleyman Soylu aldı, yanında götürmediyse İçişleri Bakanlığı'nda duruyor. Hiçbir işlem yapmadınız. Ankara'da 97 yolsuzluk dosyası var.

*El koydular, hiçbir işlem yapmadılar. Bakın, bugün Türkiye'de yaşananı şöyle özetleyeyim: Belediyeyi Sayıştay denetler, iç denetçi denetler, mülkiye müfettişi denetler. Bilhassa bu Meclis adına Sayıştay denetler. Raporu düzenler.

*Bir suç unsuru bulduysa ve uyarıp da düzelmediyse, suç olduğuna inanıyorsa suç duyurusunda bulunmasını da karara bağlar. Dedim ki: "İstanbul'dan, AK Partili belediyelerden başlayacağım. Fatih'ten başlayacağım." Şimdi Fatih Belediye Başkanı isyanda. "Ya niye benden başlıyor? Esenler dururken..." diyormuş. Ya ben zaten Fatih'ten başlamamın sebebi "Esenler'i bırak, daha Fatih'te neler var, onu görün." demek için yapıyorum da şimdi...

AKP'Lİ AHTAPOTLARI AÇIKLIYOR

*Sayıştay kararı, 4 Temmuz 2024, 2024'e 74 no'lu karar. İstanbul Fatih Belediyesi'nde bir önceki yılın işlemlerinde "Belediye başkan yardımcılarının birden fazla belediye şirketinden huzur hakkı alması" başlığıyla bunun yasak olduğu, suç olduğu, bütün uyarılara rağmen bu paraların ödendiği, oy birliğiyle görüldüğünden, 7. Daire Başkanı ve dört üyenin imzasıyla suç duyurusunda bulunulmasına. Savcılığa, İstanbul Fatih Belediyesi.

*Raporda "Reklam alanlarının ihalesiz olarak kullanıldığı anlaşıldığından..." Reklam panoları. İstanbul Büyükşehir'in bütün reklam panolarına, panoları kiralayan bütün şirketlere, şirketlerin mal varlıklarına el koydular. İhaleler var. Sayıştay incelemiş, usulsüzlük bulamamış. Gizli tanık, "Usulüne uygun yapıldı ama mutlaka rüşvet verildi." dedi diye hepsini almışlar.

*Burada Sayıştay incelemiş ve diyor ki: "Reklam panolarının 2886 sayılı kanuna aykırı olarak ihale edilmeksizin kiraya verildiği anlaşılmıştır." İhalesiz, istediği birine. "Büyük kamu zararı vardır." Oy birliğiyle 7. Daire'nin kararı, Fatih Belediyesi. Sadece örnekler sunuyorum. "İdare tarafından spor kulübüne taşınmaz tahsisi yapılmaz." Yapmış.

*Yandaşlar orayı işletiyor, tesislerden para kazanıyor. Yapamazsın, diyor bunu. Yapılmasının yolu belli, nasıl yapılacağı. Belediyeden vermiş. Adam da orada kafe işletiyor, kiraya veriyor falan. Zarar var, diyor, suç duyurusunda bulunmuş. Fatih açısından türbün büyüğüne geldik. İstanbul Fatih Belediyesi. Raporda, "İdarece öğrenci yurt binası yapılması ve işletilmesi şartıyla üst hakkı tesis edilen arsa üzerine yapılan binanın yüklenici tarafından turistik otel olarak işletildiği, bu otelin 2015'te yapıldığı, 10 yıldır işletildiği, mevcut Fatih Belediye Başkanı'nın altı yıldır bunu sürekli eleştirilmesine rağmen bu konuda işlem yapmadığı, otelin nokta nokta adıyla..." Bir şey söyleriz, orada birine bir şey olur. "...adıyla ruhsatsız bir şekilde..." Ruhsat yok. Yangın çıksa... Yangın çıksa... "...ruhsatsız bir şekilde turistik otel olarak işletildiği, internet ortamında yapılan aramada Basra Konağı Oteli'nin web sitesinin olduğu..." Yazıyor. "Söz konusu otelin adının birçok otel rezervasyon sitesinde yer aldığı, otel hakkında son beş yıl öncesinden günümüze değin kullanıcıların yorum yaptığı, halen daha otelin müşteri kabul ettiği anlaşıldığından ve defalarca uyarılmasına rağmen öğrenci yurdu diye yapılan yerin otel de işletildiğinden Fatih Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına..." Meydan okuyor. Bunlarla, bunlarla, tespit edilen bu suçlarla gelip Fatih Belediye Başkanı'nı almıyor. Almasın zaten. Davet etse gider.

*Bunları sormuyor, soruşturma açmıyor. Tut ki Fatih Belediyesi bizimdi. Neydi şimdi? Oraya reklam veren herkes, şirket, belediye başkanı, bütün bürokratlar Silivri'de miydi, değil miydi? Ben bunu söylüyorum: Fatih Belediye Başkanı'nın bunlara bir açıklaması varsa bağımsız yargı önünde tıkır tıkır anlatırdı ama belediye AK Parti'nin olunca, her belediye hakkında var onlarca, hiçbir şey yapmayanlar Cumhuriyet Halk Partisi'ne gelince bunları yapıyor. Benim anlatmaya çalıştığım bu. Bir tek Fatih olmasın. Fatih Belediye Başkanı demiş ki: "Canım benim, Bayrampaşa dururken Fatih'i anlatacakmış." diyor.

*Bak şimdi. Ama hakikaten doğruymuş. Ne diyormuş diye baktım. Mart 2024 öncesi AK Parti'nin yönettiği Bayrampaşa Belediyesi.

*Belediye tesisinde Ocak-Haziran 2024 döneminde spor eğitimi verecek eğitmenler için ihale açılmış. Yani geçen seneki seçimden üç ay önce ve seçim bittikten üç ay sonrasına kadar. Nasılsa belediye kendinde ya, kaybedeceği düşünmeden ihaleyi açmış.

*₺1,4 milyona bir şirkete vermiş. Buraya eğitimci öğretmenler getireceksin altı ay boyunca. Belediye bize geçmiş. Bizim arkadaşlar gitmiş, dolaşmış. Tesiste kimseler yok. Sorumlu kaçmış. Tesise bizimkiler yeni bir sorumlu atamış. Sorumlu bakmış ihale dosyasına ve demiş ki: "İhale kapsamında orada aylardır çalışıyor gözüken personellerden hiçbirisini hiç kimse hiçbir zaman görmemiş." Belediye Bayrampaşa, AK Parti'de olsa, hiç yapılmamış eğitime ₺1,4 milyon ödenmiş. O ana kadar da paranın ₺1 milyona yakınını ödemişler.

*Bunun üzerine, bunun üzerine soruşturma açılmış, 19 Eylül'de kaymakamlığa teslim edilmiş. Tık yok. Bayrampaşa Belediyesi'nin önceki başkanı ortalıkta geziyor. İhaleyi yapanlar, ihaleyi alanlar, parayı ödeyen, parayı alan ortalıkta geziyor. Niye? AK Partili. Bir kör kuruş para alışverişi yok. Bizimkilerin hepsi içeride. Neyle? Yalancı şahidin iftiralarıyla. Sonra İstanbul İl Başkanımıza dedim ki: "Fatih tek başına olmasın. Orayı yapalım, başka nereyi yapalım?" "Vallahi Genel Başkanım, nereyi seçersen seç." Dedim: "Sen nerede oturuyorsun?" "Bahçelievler." Oradan bir tane çektim.

*AK Partili Bahçelievler Belediyesi, Temmuz 2024, temizlik hizmetleri ihalesi. İhaleyi bütün şirketler giriyorlar içeriye temizlik için. Temizlik aracı var. Şoförünü düşünüyor, mazotunu düşünüyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor. Herkes teklif veriyor. Bir tanesi ₺565 milyona ihaleyi alıyor. Diğer şirketler "Kaybettik." deyip çekiliyor. Bu şirket daha sonra bir bakılıyor, bir ihale daha açılıyor. Bu şirketin arabalarına şoför alımı ihalesi. Öncekiler şoförü de hesap edip yüksek para koymuş. Bu düşük koymuş. Diyor ki içimde şoförü yok. Yeni bir ihale açıyorlar ve bu sefer ₺278 milyon şoför parası koyuyorlar. Bunu da bu şirket alıyor. ₺843 milyona çıkıyor. Bunu görünce diyorlar ki: "İki ihale var. Tek ihale yapılmalıydı.

*Araçla şoför aynı firmadan sağlanmalıydı. Bu firmaya böyle bir imtiyaz verilmemeliydi." diyor ve bunun üzerinden, bunun üzerinden Bahçelievler Belediyesi'ne hiçbir işlem yapılmıyor. Şirket kim? Şirket Bilginay Temizlik. Beşiktaş Belediyesi'ndeki bir ihaleyi aldığı için Rıza Akpolat 130 gündür içeride. Silivri... Esenyurt Belediyesi'nde ihale aldığı için 126 gündür bu dosyadan dolayı ikinci tutukluluğu var Ahmet Özer'in. Bu şirketin Türkiye'de almadığı ihale yok. Bir tek Bahçelievler'de ihale ikiye bölünmüş, belediyenin kusuruyla, hiçbir işlem yapılmıyor. Rıza Akpolat'ın suçu CHP'li olmak, Silivri'de. Bahçelievler Belediye Başkanı'nın avantajı AK Partili olmak, belediyede, akşamları evinde.

*Adalet mi bu? Ben bunları anlatacağım deyince bir de tepki gösteriyorlar. Siz çıkın benim belediye başkanlarımın haklılığını savunduğum gibi bunların böyle olmadığını anlatın. Bizim alnımızı öne eğdirecek, birbirimizin gözüne bakamayacağımız hiçbir kusurumuz yok. Sizin ise bir taraftan tutulacak bir tane belediyeniz yok. Bu devir geçecek. Kumpası kuranlar da hesap verecek. Milletin malına el uzatanlar da teker teker hesap verecek.

"3 BİN KİŞİLİK KADROYA 1 MİLYON 600 BİN KİŞİ BAŞVURDU"

*Eskiden ekonomik krizler bir yıllık oluyordu. Öyle anılıyordu. 94 krizi, 2001 krizi, 2008 krizi gibi. Şimdi tam 7 yıllık bir krizin içindeyiz. Bitecek bitecek bitmiyor, öyle değil mi? Milletin canına tak etti. Emekliyi de bezdirdiler, asgari ücretliyi de bezdirdiler.

*İşsizliği de azdırdılar. 7 yıldır. Saatleri 7 yıl geriye alınca 2018 krizi. Bu krizin adı, vatandaşın canına tak dediği gibi, baş harfleriyle "Tek Adam Krizi" arkadaşlar. Tek adam rejimine geçtiğimiz günden beri ekonomi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Bu tek adam rejiminin memleketi ne hale getirdiğinin bir somut göstergesi. Sadece bir örnek.

*Sağlık Bakanlığı 3170 temizlik görevlisi almak için duyuru açmış. 3170. Memlekette büyük işsizlik var. Sizce kaç kişi başvurmuştur? 10.000 kişi başvurmuştur kesin, 3 katı. Eskiden böyle haberler vardı. Yok ya! 100.000 kişi olabilir mi? 3000 kişilik temizlik görevlisi için 1 milyon 600 bin işsiz başvuruda bulunmuş arkadaşlar. 1 milyon 600 bin kişi.

*60 ilin nüfusundan yüksek başvuranların sayısı. Ve öyle bir şey de biliyoruz ki; aslında alınacak 3600 kişi. Nasıl belli kimlerin alınacağı belki.

*Ama o kime acırım biliyor musun? O 1 milyon 600 bin kişi, kalktı çocuk, tıraş oldu, bu yok zamanda fotoğraf çektirdi, para verdi, evrak aldı, doldurdu, otobüse gitti, şehire gitti, başvuruyu yaptı, postaya verdi. Bir umut! 3700 kişi girecek, 1 milyon 600 bin kişi bu işe başvuruyor. Memleket bu halde. Ve dünyaya demokrat görünen Mehmet Şimşek, masaya hazırlattığı raporla...

...ve dünyaya demokrat görünen Mehmet Şimşek masaya hazırlattığı raporla "Biz bu rezervleri bu günler için biriktirdik." diyordu. "Bu günler için biriktirdik." Rezervi 1 milyon 600 bin işsiz için biriktirmemiş. 14.000 lira verdiği emekli için, 22.000 lira verdiği asgari ücretli için biriktirmemiş. "Bu günler için" biriktirmiş. Ve bunu darbenin mali ayağı olarak ifade etmiştik. Yurt dışında iş baktığını, istifasının cebinde olduğunu söylemiştik. Biz eleştirmiştik. Mehmet Şimşek "Niye bana vuruyorlar anlamıyorum." diyordu.

*Yani "Başkalarına vur, bana niye vuruyorsun?" diye. Bak! Biz sana siyasi bir dille vurduk. Yeni Şafak odunla vurmuş, odunla. Bu Yeni Şafak gazetesi. Yeni Şafak, o kadar bereketsizsin ki, adın geçti diye alkış sönümlendi yani. Dur bunu indireyim. Önce bir alkışı yapın. Yeni Şafak nasıl bir gazete? Yeni Şafak hani eski Sovyetler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Pravdası var ya, iktidarın sesi. Yeni Şafak Tayyip Bey için hakaret eder, hedef gösterir.

*Tayyip Bey 2 kere 2, sabahaleyin kalksa Tayyip Bey, "2 kere 2, 5 eder." dese Yeni Şafak manşet atar: "Reis, kerrat cetvelindeki tarihi hatayı düzeltti!" diye. 2 x 2 = 5. Bakın ne diyor Yeni Şafak: "Ekonomide rasyonel çöküş." Bereketsiz adamlar! Alkışın bile bereketini kaçırıyorlar. "Ekonomide rasyonel çöküş." Mehmet Şimşek "rasyonel politikalara geçtik" dedi ya, "Ekonomide rasyonel çöküş." Bak Cumhuriyet değil ha, Yeni Şafak.

*Sözcü değil, Nefes değil. "Şirket iflasları katlandı." Yeni Şafak, dünkü sayı, hepsi birden. Böyle bir mizah anlayışı, muhteşem! "Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı." Ben söylemiyorum, kim söylüyor? Yeni Şafak. "Üretim düştü, sanayi duruyor." Yeni Şafak. "Yatırımlar durdu." Yeni Şafak. "Enflasyon zirve yaptı." Yeni Şafak. Başkanım böylesini görmemişsinizdir, yakından bak. Dur, indirdim alkış. Millet konuşmayı alkışlayacak, bereketsiz sizsiniz de alkışın da bereketi kaçıyor.

*Bir de diyorlar ki: "Cumhuriyet Halk Partisi karışır mı?" Öyle bir umutları falan var ya, uğraşıyorlar. Parti içi karışıklık sevenler için AK Parti'yi tavsiye ederim. Takip etmek için en güzel mecra Yeni Şafak. Parti içi karışıklık arayanlar Yeni Şafak'a abone olsunlar. Orada daha çok yazacak. Ahtapot da gelmedi...

*Önümüz bayram. Memlekete gitmek lazım. Otobüs biletleri alınacak. Emeklinin otobüs bileti. Para mı yok? Bayram ikramiyesi veriyoruz. Kaç para? Önce şunu hatırlayalım. Bu bayram ikramiyesi, bu bayram ikramiyesi ilk verildiğinde ₺1.000'ydi. O zaman o bayram ikramiyesiyle, o bayram ikramiyesiyle, biliyor haftayı yapacağız onu, o bayram ikramiyesiyle koçun boynuzundan tutup çekip eve getiriyordun.

*Şimdi bu bayram ikramiyesi koçun bir butunu alamıyor. ₺4.000, ₺4.000 bayram ikramiyesi var. İstanbul'dan Mersin'e gidiş, iki kişi ₺2.600, dönüş, gidiş-dönüş ₺5.200. İkramiye ₺4.000. Ahmet amca ile Fatma teyze İstanbul'dan memleketi Mersin'e gitse, Ahmet amca dönüyor, Fatma teyze Mersin'de memlekette kalıyor.

Sivas daha da berbat. İstanbul'dan Sivas'a gitseler, gidiş ₺3.200. Zaten Sivaslılar memleketi çok seviyor, dönüş yok, kaldılar Sivas'ta ikisi birden. Şimdi bu ahtapotu...

AKP'Lİ AHTAPOTU AÇIKLADI

*Bu ahtapotu, sürekli Tayyip Bey kendi kendine bir ahtapot görüyor. Sürekli ahtapot anlatıyor. Ahtapotun kollarını arıyorsan, işte Fatih Belediyesi, işte Bayrampaşa Belediyesi, öbür kolunda Bahçelievler Belediyesi, pek yakında büyük kol Esenler Belediyesi, kafaya yakın, kafadan çıkıyor en büyük kol. Ama ben Tayyip Bey'in esas ahtapotunu göstereyim, bakın. Bu Tayyip Bey'in ahtapotunda, beşli çete dediğin kırk haramiler.

*Yaklaşık 43 şirket bunlar. Kırk haramiler, ahtapotun elinde. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti soygunu, özel kalem müdürü Serim'in gencecik oğlunu önce dışişlerinde özel kalem yapıp, Kıbrıs'a büyükelçi yapıp hem kaset toplatıp hem oradaki büyük vurgunlar, gemiler, gemilerde yakalananlar, KKTC soygunu. Çadır satan Kızılay'ın, çadır satan depremde Kızılay'ın vurgunu. 17-25 Aralık, dört bakan, devrin başbakanının "hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu keserim" dediği dört bakan.

*Ayakkabı kutuları, çikolata kutuları, elbiseler, kıyafet askıları. Buraya kadar pislik. Sıfırladın mı oğlum paraları? İşte ahtapotun öbür ucu. Yunus Emre Vakfı soygunu, ahtapotun milliyetçi kolu. Dezenfektan satan bakan da ahtapotun bir kolunda, Türgev ve Ensar'ı, kol yetmedi, ayrı ayrı yazamadık. İkisi birden ahtapotun bir kolunda.

*İşte ahtapotun besledikleri. Aha bu da ahtapotun canından bezdirdikleri, boğazını sıktıkları. Bir elinde işçi, bir elinde esnaf, bir elinde emekçi, bir elinde çiftçi. Gençlerin geleceğini tüketti ahtapotun ta kendisi. Memuru, işsizi, bitirdiniz memleketi! Al sana ahtapot bu! Al sana ahtapot! Ahtapot meraklılarına gösterilir. Yeni Şafak, hazırla manşeti, en güzel sen yapıyorsun mizahı. Hadi! Hadi Yeni Şafak! Hadi A Haber! A Haber son dakika yaz! Aranan ahtapot bulundu! Reis'in tarif ettiği ahtapot Özgür Özel'in ellerinde! 17-25 de burada. Açlıktan sefalet çeken emekli de...

*Son sözümüz, son sözümüz, yollara düşüyoruz. Bu hafta öncelikle Perşembe günü Devrimci İşçi Sendikaları DİSK'e, ardından Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK'e, ertesi gün Türk-İş'e, ardından Hak-İş'e, sendika konfederasyonlarına. Haftaya işçinin, emeklinin, esnafın temsilcilerine. Adım adım gezeceğiz. Öyle bir kişilere sorup değil. Esnafı nasıl koruyacağız? KOBİ'ye ne destek vereceğiz?

*Sanayiciye ne katkı sağlayacağız? Ve söke söke alacağız ki asgari ücrete ara zam alacağız. Emekliye seyyanen zam alacağız! Tut ki, tut ki asgari ücreti zamlamadılar. Tut ki emekliye seyyanen zammı vermediler. Emeklinin de, emekçinin de iki eli değil, bu ahtapot gibi sekiz eli sizin yakınızda. Huzur vermeyeceğiz. O ara zammı söke söke alacağız. Yarın akşam Esenler'e bekliyorum İstanbul'u. Esenler'e bekliyorum.

*Gelecek hafta sonu için tartışma büyük, karar veremedik. Düzce "Biz istiyoruz." diyor mitingi Düzce'de. Antalya "Havalar ısınmadan milyonlar meydanda." diyor. Karar veremedim Düzce'ye mi, Antalya'ya mı? Cumartesi Düzce'ye, Pazar Antalya'ya! Ahtapotta huzur yok. Yolumuz açık, cesaretimiz tam, arkadaşlarımız tertemiz, mücadelede varız, gerisini onlar düşünsün. Gerisini onlar düşünsün. Yürüyelim arkadaşlar, yürü! Birleşimi kapatıyorum.

Kaynak:Haber Merkezi