Yeni Yol Partisi Grup Toplantısı'nda ortak gündem: İsrail'in saldırıları

Yeni Yol Partisi Grup Toplantısı'nda ortak gündem: İsrail'in saldırıları
DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin kurduğu Yeni Yol Partisinin TBMM Grup Toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda partilerin genel başkanları, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, son iki yılda ve özellikle son bir haftada yaşananların D-8'in önemini gösterdiğini söyledi.

İsrail'in "hiç olmadığı kadar zayıf" olduğunu belirten Arıkan, İsrail'in, yumuşak bir lokma haline getirmek istediği İran'dan hiç beklemediği bir direnç gördüğünü anlattı.

İsrail'in tek başına İran'la mücadele etme yeteneği olmadığını ve savaşı ABD'siz 15 gün dahi sürdüremeyeceğini dile getiren Arıkan, "Bu savaş İran ile İsrail arasında gibi gözükebilir fakat bu savaş İran ile küresel siyonizm arasındadır." dedi.

Yaşananların istihbarat, siber güvenlik ve dijital altyapıların, modern savaşların en stratejik cephesi olduğunu yeniden ortaya çıkardığına dikkati çeken Arıkan, devlet kurumlarında yerli ve milli yazılım kullanılmasının önemini "Bu bir teknoloji meselesi değildir. Bu, bir beka meselesidir." sözleriyle vurguladı.

TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarına inanmadıklarını, emekli ve memura verilecek zamları da yetersiz bulduklarını söyleyen Arıkan, "TÜİK rakamlarını bir kenara bırakın, asgari ücret de dahil olmak üzere tüm çalışanlara hak ettiği zammı verin." ifadesini kullandı.

Kamu işçileri için yapılan yüzde 24'lük zam teklifini eleştiren Arıkan, işçilerin enflasyona ezdirilmeden mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.

"İSRAİL'E KARŞI CAYDIRICI VE SOMUT ADIMLAR ATILMALI"

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, aklı başında her devlet adamının, aydının, kanaat önderinin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gereken olağanüstü kritik bir eşikten geçildiğini dile getirdi.

Bölgede yaşanan tablonun tek sorumlusunun İsrail ve arkasındaki ABD başta olmak üzere küresel güçler olmadığını belirten Davutoğlu, "Onları bu derece şımartan bizim, bu toprakların asli sahibi olan halkların bölünmüşlüğü, liderlerinin kısır, kısa dönemli çıkarcılığıdır. Kürt'ü Türk'e, Türk'ü Arap'a, Arap'ı İran'a düşman yapan kör saplantılardır." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin, İsrail'e karşı caydırıcı ve somut adımlar atması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, son gelişmeler ışığında milli güvenlik stratejisinin yenilenmesi ve bütün kurumların buna uyum sağlamak üzere bir eylem ve reform planı geliştirmesini talep etti.

Savunma sanayisi tesislerinin korunması için özel bir güvenlik yapılanması geliştirilmesini isteyen Davutoğlu, "Türkiye'deki NATO ve ikili anlaşmayla kurulan ABD üslerinin Türkiye'yi savaşta İsrail yanında konumlandıracak şekilde kullanılmasına asla izin verilmemeli, Kürecik gibi istihbarat anlamında kritik tesisler ya kapatılmalı ya da tamamıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetimine ve denetimine devredilmelidir." diye konuştu.

Davutoğlu, Türk hava sahası ve limanlarının, İsrail'e giden uçak ve gemilere tümüyle kapatılması, ticaret ve yakıt akışının tam ve mutlak anlamda kesilmesi gerektiğini bildirdi.

"ABD'NİN SAVAŞA KATILMASI TÜM BÖLGEYİ ATEŞİN İÇİNE ATMAKTIR"

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da İsrail'in bölgede sürdürdüğü katliamlara işaret ederek, "şımarık, arsız, hadsiz, hukuksuz bir terör devleti" ile karşı karşıya olduklarını kaydetti.

İnsan haklarını, uluslararası hukuku dillerinden düşürmeyenlerin "bu arsızlığı" sadece izlediğini vurgulayan Babacan, "İsrail hükümetine 'dur' demediğiniz her gün bölgemizde yaşanacak başka katliamların önü açılacak, milyonlarca masum insanın hayatı tehlikeye girecektir." sözlerini sarf etti.

Nükleer sorunların nihai çözümünün masada ve diplomasiyle olacağını belirten Babacan, İsrail yönetiminin ABD'nin siyasi ve lojistik desteğini almakla yetinmediğini, ısrarla ABD'yi de bizzat saldırılara katılan taraf olmaya zorladığını anımsattı.

"ABD'nin saldıran taraf olarak savaşa katılması tüm bölgeyi ateşin içine atmak demektir" diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail'in İran'a saldırısı, Gazze konusunda dünya kamuoyunun tam da kendi aleyhlerine döndüğü bir dönemde başlamıştır. Başta Avrupa'daki bazı ülkeler olmak üzere pek çok ülke Gazze'deki vahşete ve açlığa sesini yükselttiği bir anda İsrail İran'a saldırmış, dikkatleri Gazze'den İran'a doğru çevirmiştir."