Yenidoğan Çetesi duruşmasında 5. gün

İstanbul'daki "Yenidoğan Çetesi" davasının 5. gününde, bebek ölümlerine neden oldukları iddia edilen sanıkların savunmalarına devam ediliyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu da davayı takip etmek üzere duruşma salonunda bulundu.

İstanbul’daki "Yenidoğan Çetesi" davasının 5. gününde, bebek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla yargılanan sanıkların savunmalarına devam ediliyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, tutuklu sanıklardan hemşire Tuğçe Toptemel, 6 aylık bir bebeğin ölümüne müdahale etmesini anlatırken, pişman olmadığını ve ihmalde bulunmadığını söyledi.

"Vİcdanım rahat"

Toptemel, savunmasında, gece nöbetinde olan bir hemşire olarak, bebekle ilgili ciddi bir durumu fark ettiğini ancak hastane ortamındaki eksiklikler ve talimatlar doğrultusunda müdahaleye başladığını belirtti. “Bebeğin nabzını hissedemediğimde, Hakan Doğukan Taşçı’yı aradım. Benden bebeğin videosunu istedi. Sonrasında kan şekerine bakılması gerektiğini söyledi” diyen Toptemel, müdahaleyi sürdürdüğünü ve 15 dakika boyunca kalp masajı yaptığını aktardı. Ancak, Taşçı’nın kendisine "Hayır" cevabı vermesinin ardından, müdahaleyi kendi başına sürdürdüğünü ve vicdanının rahat olduğunu ifade etti.

"Doktorsuz nöbet"

Toptemel, hastanede gece doktoru bulunmaması nedeniyle Hakan Doğukan Taşçı ile iletişim kurduklarını ve ondan talimat aldığını belirtti. “Bebeğin 6 aylık olduğunu ve kuvöze alınmasının yasal olmadığını söyledim, ama o zaman kabul eden kişinin Hakan Doğukan Taşçı olduğunu öğrendim” dedi. Toptemel, aynı zamanda hastanede doktor ve hemşire eksikliği nedeniyle sıkça zorluklarla karşılaştığını, ancak talimatlara uymak zorunda kaldığını ifade etti.

"Her talimata uymadığımı söylemedim"

Savcı, Toptemel’e “Eğer bir talimat çocuğu öldürmek olsaydı, buna da uyar mıydın?” sorusunu yöneltti. Toptemel, “Talimatlara uymazsak işten atılırız, bu yüzden bazen zorunlu olarak uyuyoruz” diyerek, kendini savundu. Ancak, sanık hemşire şunları da ekledi, “Her talimata uymadım, sadece bu anlarda mesleki baskılar nedeniyle zorunlu kaldım.”

"Hep susmak zorunda kaldık"

Toptemel’in ifadesi, duruşmada önemli bir dönüm noktasıydı. Toptemel, 6 aylık Michelle Nwandı Opara’nın ölümünü duyduktan sonra hastane yönetimine ya da savcılığa başvurmadığını söyledi. “Ölümler tabii ki oluyordu, Opara bebeğin ölümü beklenmedik bir durumdu. Biz hep susmak zorunda kaldık. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, yoğun bakımda doktorların müdahalesini görmedim” dedi.

Duruşma sırasında, sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik’in avukatının yanında oturarak, Toptemel’e soru sormasını talep etti. Bu durumun fark edilmesinin ardından Çelik, avukatının yanından kalkarak sanık sırasına geçti. Avukatlar, bu duruma itiraz etti ve savunmalarının geçerli olup olmadığını sorguladı.

TBMM Heyeti duruşma salonunda

Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmaya devam edilmesi için 09.30'da tekrar başlayacak. Bu davada, organize suç örgütünün elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, bebek ölümlerini organize ettikleri ve haksız kazanç sağladıkları suçlamasıyla yargılanıyor. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu da duruşmayı takip ediyor. Komisyon Başkanı AKP Osmaniye Milletvekili Derya Yanık ve komisyon üyeleri, Saadet Partisi Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk ve AKP İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım, duruşmayı salonda takip

Yargılamaya 5'nci günde devam ediliyor. Duruşmada şu ana kadar toplam 18 sanık savunma yaptı. Davada savunma sırası gelmemiş 29 sanık bulunuyor.

"Para kazandım kabul ediyorum"

22'si tutuklu 47 sanığın teker teker savunma yapıp, çapraz sorguya çekildiği duruşmada örgütün liderlerinden olduğu düşünülen 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, hasta yönlendirip para kazandığını itiraf etti. Çetenin organize olduğu hastanelere, hasta sevk eden kişi olarak bilinen Özdemir, "Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum: İstanbul'da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor" dedi.

"Zinciri biz kırdık"

Sevk zincirini kendilerinin kırdığını ifade eden Özdemir, "Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor. Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi'nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum. Şunu da belirtmek isterim: Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112'ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz. İstanbul Avrupa Yakası'nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor" şeklinde konuştu.

Kime ne kadar ceza isteniyor?

Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında, "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından toplamda 10 kez suçlama yöneltiliyor. Ayrıca, her iki sanık için "resmi belgede sahtecilik" suçundan 11 kez dava açılmış olup, toplamda 177 yıldan 582 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi" gibi suçlamalarla 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Özdemir'in suçları arasında "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" da yer alıyor.

Gündem Haberleri