Yakın gelecekte deniz altında mı yaşayacağız?

Yakın gelecekte deniz altında mı yaşayacağız?
Okyanus teknolojisi üzerine uzmanlaşan DEEP adlı İngiltere merkezli şirket “insanları suda yaşatma” misyonunu duyurdu.

2022’nin başlarında, İngiltere’nin Bristol kenti yakınlarındaki sular altında kalan bir taş ocağındaki dalış merkezi aniden kapatıldığında, amatör tüplü dalgıçlar büyük bir şaşkınlık yaşadı ancak, yaklaşık iki yıl sonra bu durumun ardında yatan bazı yanıtlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Okyanus teknolojisi üzerine uzmanlaşan DEEP adlı İngiltere merkezli bir şirket, bu dalış noktasını araştırma merkezi ve şirket kampüsü olarak satın aldı ve Eylül 2023’te “insanları suda yaşatma” misyonunu duyurdu.

NE KADAR SÜREYLE SU ALTINDAKİ YAŞAM ALANINDA YAŞANABİLECEK?

d7.webp

Fotoğraf: Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin 1970 ile 1985 yılları arasında kullanılan SUV büyüklüğündeki Hydrolab'ı dört kişinin günlerce veya haftalarca su altında kalmasına izin veriyordu ancak sadece üç ranzası vardı, bu yüzden yolcuların uyumak için dönüşümlü olarak hareket etmesi gerekiyordu.

DEEP’in planının temelini, insanların bir aya kadar 200 metre derinlikte yaşamasına ve çalışmasına olanak tanıyacak Sentinel sistemi oluşturuyor.

SU ALTI YAŞAM ALANININ AMACI

d4.png

Birbirine bağlı modüllerden oluşan bu su altı yaşam alanı, okyanusların kimyası hakkında veri toplamaktan tarihi gemi enkazlarını kazmaya kadar birçok amaç için kullanılabiliyor. DEEP’e göre, Sentinel sistemi, altı kişilik bir görev için de, 50 kişilik bir araştırma istasyonu için de uygun şekilde yapılandırılabiliyor.

Wolpert, yaşam alanlarının, Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) gibi, su altında kalıcı bir insan varlığına olanak sağlamasını umuyor. Geçtiğimiz hafta, DEEP; Sentinel’in sistemlerini geliştirmek için kullanılacak ancak ayrı bir ürün olarak da piyasaya sürülecek daha küçük bir yaşam alanı olan Vanguard’ı tanıttı. Bu 12 metreye 7,5 metre boyutlarındaki alan, üç kişinin bir hafta boyunca su altında kalmasına olanak tanıyor ve 2025’in başlarında İngiltere'de suya indirileceği planlanıyor.

Wolpert, Vanguard’ın hızlı bir şekilde konuşlandırılmasının gerekli olduğu durumlarda önemli kullanımlar sunabileceğini belirtti. Örneğin, Sicilya açıklarında batan bir süper yatın kurtulanlarını arama görevinde dalgıçlara üs görevi görebilir.

Günümüzde yalnızca bir adet operasyonel su altı araştırma laboratuvarı bulunuyor. DEEP, Sentinel’i 2027 yılında kullanıma sunmayı hedefliyor ve bu yaşam alanlarının dünya genelinde çeşitli konumlarda konuşlandırılmasını hayal ediyor ancak, bu hedeflere ulaşmanın büyük bir çaba gerektireceğini kabul ediyor.

YENİ KARİYERLER İÇİN BİR KATALİZATÖR

d6.webp

Sentinel modülleri, aşırı koşullara dayanıklı Inconel adlı bir süper alaşım ile güçlendirilmiş çelikten 3D yazıcılar tarafından üretilecek. Bu modüllere, yaşam alanına entegre edilen denizaltıyla veya dalgıçlar tarafından erişim sağlanabilecek. Ayrıca, yüzeydeki destek şamandırası, bağlantı için Starlink arayüzü ile donatılacak ve yaşam alanı, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beslenebilecek.

Wolpert, yaşam alanlarının okyanusla ilgili yeni kariyerler ve yatırımlar için bir katalizör olabileceğini, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun uzayı yeniden çekici hale getirmesi gibi bir etki yaratabileceğini ifade etti. Diğer potansiyel kullanımlar arasında deniz altı altyapısının izlenmesi, turizm, uzay eğitimi, mercan restorasyonu ve tıbbi araştırmalar yer alıyor. İhtiyaç kalmadığında, yaşam alanları yeni bir konuma taşınabilecek.

DEEP’in çalışmaları, okyanus kaynaklarının değerlendirilmesine olan ilginin arttığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Wolpert, insanların okyanuslarla olan bağlantısının zayıfladığını ve bu projeyle bu bağı yeniden kurmayı hedeflediklerini belirtiyor.

Sentinel projesi, bilim kurgu gibi görünse de, bilim dünyasında ilgiyle takip ediliyor. Eski NOAA yetkilisi Craig McLean, DEEP’in çalışmalarını olumlu buluyor ve “İyi bir grup insan bir araya gelmiş. Bu girişim, okyanuslara olan ilgiyi artırabilir” diyor.

Sonuç olarak, DEEP’in Sentinel projesi, su altında yaşam alanları oluşturarak okyanusların derinliklerinde yeni bir keşif ve araştırma çağı başlatmayı hedefliyor. Wolpert, "İnsan ırkı ile okyanus arasında çok büyük bir kopukluk var" diyerek, bu projeyle insanlığı denizle yeniden birleştirmeyi amaçladıklarını vurguluyor.