İlker Yıldız

İlker Yıldız

Yunus Emre'de skandal bitmiyor

AKP iktidara geldiğinden beri erozyona uğramamış bir kamu kurumu ya da vakıf görmedim. Genellikle bu erozyonun ilk başlangıcı da kadrolaşmayla gerçekleşti. Zaten ülkenin her geçen gün daha geriye gitmesinin nedeni de haksızlık ve hukuksuzluğun normalleşmesinden kaynaklanıyor. Nepotizmin en doğal hak sayılmasından kaynaklanıyor.

3 Y ile mücadele edeceğim diye göreve gelen AKP mücadelenin aksine yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla Türkiye Cumhuriyeti’ni parti devleti haline getirdi. Bugünkü yazıda yine el birliğiyle kalitesizleştirilmek istenen önemli bir kurumdan bahsedeceğim.

Kurumsal hafızası ve teamülleri tel tel dökülen kurumlardan son dönemdeki en popüler olanı Yunus Emre Enstitüsü (YEE)’ndeki garip olaylardan bahsedeceğim.
Benim de yıllardır yurtdışı seyahatlerinde bizzat çalışmalarına şahit olduğum ve çok değer verdiğim bir kurum YEE.

“Almanların Goethe Institut, İngilizlerin British Council’i varsa bizim de Yunus Emre Enstitütümüz var” diye gururlandığım kurumlardan biri olan bu kurumun internet sitesinde vizyonu ve misyonu birer cümleyle karşımıza çıkıyor.

Vizyon: Dünyanın her yerinde Türkiye ile bağ kuran ve Türkiye’ye dost insan sayısını artırmak.

Misyon: Türkiye’nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenilirliğini ve itibarını artırmak.

Böyle tek cümle yazınca anlaşılmıyor belki ama 2009’da faaliyetlerine başlayan çok genç bir kurum olarak YEE 68 ülkede 92 ofiste 90 binin üzerinde kişiye Türkçe öğretti.

YEE başlangıçta yurtdışındaki liyakatli kadrolarıyla ve etkili faaliyetleriyle takdir toplamış bir kurumdu. Ancak geçen yıllar, bu vizyoner kuruluşun yapısal sorunlarını ve yönetimsel zafiyetlerini gün yüzüne çıkardı. Enstitü, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık ve liyakat ilkelerinde güçlü bir kurumsal yapı oluşturamadı.

Zamanında Prof. Dr. İlber Ortaylı gibi toplumun güvendiği isimlerin övdüğü etkinlikler ve liyakat anlayışı bugün yerini bir karmaşaya ve kişisel hesaplara bırakmış görünüyor. Bir AKP klasiği yani. Bu arada unutmadan belirteyim.

Önceki başkan Şeref Ateş’in milyonlarca liralık vurgun yaptığı ve Almanya’ya kaçtığı iddia ediliyor. Vergi Uzmanı Ozan Bingöl’ün sosyal medya paylaşımındaki rakamlar dikkat çekici.

Bingöl Merkezi Yönetim Bütçesinden 2021 yılına kadar ödenek almayan YEE’ne 2024 yılında 1 milyar 554 milyon lira aktarılmış.

Kamuoyu Şeref Ateş’e odaklanmışken yeni bir skandalın üzeri örtülüyor gibi.

YEE mağdurlarıyla yaptığım görüşmeler sonrasında görülen o ki yeni başkan Abdurrahman Aliy altında kurum hızlıca keyfiyetin ve kurum dışı kadrolaşmanın hâkim olduğu bir platforma dönüşüyor.

Nasıl mı?

Gelin yakından bakalım...

YEE’deki mağdurlardan aldığım bazı bilgileri sizlerle paylaşacağım.

Önceki Başkan Şeref Ateş kendi yönetimine ve kamuyu zarara uğratacak projelerine itiraz eden, direnen ehil personeli ya sindirdi ya da haksız yere görevden uzaklaştırdı.

Mağdurların iddialarına göre yeni Başkan Aliy ise haksızlıkları düzeltmek yerine, Ateş tarafından açılan hukuksuzluk kapısını kadrolaşmak için fırsata çeviriyor. Ateş döneminde üstü çizilen uzman kişiler yeni başkan geldiğinde “Tamam artık hakkımızı alacağız” diye düşünürken bir anda kendilerini işten atılmış olarak buldular.

Kadrolaşma iddialarının merkezinde olan yeni başkan ehil vakıf personelini temelsiz nedenlerle işten atarak, işi kurum dışından tanıdıklarına vermeye başladı bile.

Başkan Aliy atamaların daha kolay gerçekleşmesi için Eylül ayında Vakıf Mütevelli Heyetine keyfiyete zemin sağlayacak yönerge değişikliği yaptırdı. Bu durumun Yunus Emre Vakfı’ndaki iç denetim mekanizmalarını gevşettiğini ifade eden mağdurlar, çok kısa sürede vakıf dışından bir sürü alım gerçekleştiğini ifade ettiler. En çarpıcılarından bir tanesi başkan yardımcılığına İstanbul Üniversitesinden arkadaşını atadığı iddiası.

İstanbul Üniversitesi’nden başka tanıdıklarını da önce Enstitü Merkezi’nde işe alıp, ardından da 1 yıllık süreye uymadan, yetkinliğe ve gerekliliğe bakmadan yurtdışındaki Kültür Merkezlerine yolluyor.

Örneğin Pekin, Viyana ve Köln’e akademisyen arkadaşları görevlendirilmiş. Ne güzel iş değil mi? Canın Roma’da mı yaşamak istedi? Rica et Abdurrahman Bey’e göndersin seni bir merkeze.

Bu arada eş ve dost atamalarının tek sorumlusu yeni başkan Aliy değil. Kültür Bakanlığı’daki bazı Bakan Yardımcılarının da atamalarda etkin rol oynadığı iddia ediliyor. Görevlendirilenlerin bir kısmının sanat ve kültür alanıyla alakası olmayan bürokratlar olduğu söyleniyor. Örnek olarak da Berlin, Roma ve Bakü kooridinatörlerinin atamaları gösteriliyor.

Dahası yeni başkan 10 yılı aşkın süredir görevli olan personeli “tasarruf tedbiri gerekçesi” ile haksız yere işten çıkarıyor. Ne gariptir ki işten çıkarılan bu personeller 16 yıllık bu genç kurumun neredeyse tüm kurumsal hafızasını oluşturan insanlar.

Bugün itibariyle Roma, Viyana, Köln, Pekin, Madrid, Kahire, Cezayir, Umman, Baku Kültür Merkezlerinin yöneticileri tasarruf tedbiri ile görevden alındı.

Tasarruf tedbiri uyguladığınız bir yerde ya personel sayısını düşürürsünüz ya da daha düşük maliyetle iş süreci yönetmeye çalışırsınız.

Bu kişilerin yerine çift maaşlı kurum dışı eş dost atamalarının yapıldığı iddia ediliyor. Yasaların öngördüğü harcırah miktarının üzerinde ikinci bir kazanç sağladıkları da bir başka iddia. Mağdurların bireysel mağduriyetleri bir kenara kamu kaynaklarının israfı ve kurumu zarara uğratacak personel değişiklikleri yetkili mercilerin araştırması gereken ciddi iddialar.

Nitekim ücret kısmı işin sadece bir kısmı. Yeni gelenlerin adaptasyonu, eğitimi ve verimlikleri için de zaman gerekiyor.

Burada bir not da üniversite rektörlüklerine düşmek istiyorum.

Üniversite yönetimlerinin önlerine gelen her görevlendirme yazısını imzalamadığını gayet iyi bilen biriyim.

Konu YEE olunca nasıl bu kadar kolay imzalar atılıyor?

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. Maddesi öğretim elemanlarının diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilmelerini düzenler. Bu maddeye göre, öğretim elemanları, ilgili kurumların talebi ve kendi muvafakatleriyle, üniversite yönetim kurulunun uygun görmesi ve rektörün onayı ile ihtiyaç duyulan konularda geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenlerin, kadrosunun bulunduğu yükseköğretim kurumlarındaki aylık ve diğer ödemeleri ile diğer hakları devam eder.

Fakat buradaki durum tam olarak böyle değil. Bu kişiler kağıt üzerinde geçici görevlendirme olarak görevlendirilseler bile aldığım bilgilere göre geçici gibi davranmıyorlar. Zaten yaptıkları iş bir kaç aylık geçici bir iş olamayacak kadar kapsamlı bir sorumluluk gerektiriyor.

İşten çıkarılan çalışanlar gereksiz dış görevlendirmeler yapılarak kurumsal güven ortamının yok olduğunu, çalışanlar arasındaki dayanışmanın ortadan kalktığını yetkin vakıf personelinin yetişmesinini sekteye uğratıldığını söylüyorlar.

Elbette ihtiyaç duyulduğu takdirde dışarıdan personel alımı yapılabilir ama mağdurların iddiaları içeride bu süreci yönetebilecek insanlar varken nepotizm yoluyla personel alımı yapıldığı. Zaten araştırılması gereken de bu.

Çifte maaş ile ballı hayat yaşanıyor mu, yaşanmıyor mu? Denetim merciilerini göreve davet ediyorum. Son 1 yıl içerisindeki görevlendirilmeler incelensin ve haksızlık varsa ortaya çıkarılsın.

Ayrıca gidişat böyle giderse tecrübeli ve yetkin vakıf personelinin işten atılması kurum içi huzursuzluğa yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda kurumsal hafızayı daha da zayıflatacak.

Peki kimdir bu yeni başkan derseniz, Başkan Aliy hakkında çok fazla iddia gözümüze çarpıyor.
Geçmişte JETPA ve yeşil sermaye ile olan ilişkisi, Almanya’da görmeye alışık olmadığımız şekilde kısa tamamlanan doktora süreci ve kariyerinde büyük bir yeri olan merhum Fuat Sezgin ile davalık olduğu iddiaları da biraz mide bulandırıyor. Aliy’nin İstanbul Üniversitesine alım sürecinin de siyasi iltimaslı olduğu iddia ediliyor.

Bir köşe yazarı sorumluluğu ile bana gelen bilgileri ve kontrol ettiğim bazı atamaları kamuoyu ile paylaşmak istedim.

Umarım Yunus Emre Enstitüsü nepotizm nedeniyle daha fazla zarar görmez ve umarım kurumun bu iddialara elle tutulur bir açıklaması vardır.

Ancak ben yine de kayda geçmesi açısından aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

⦁ Yunus Emre Enstitüsü’ne atanan başkan Abdurrahman Aliy hangi yetkinlik ve tecrübe ile başkanlığa atanmıştır?
⦁ Yeni Başkan Aliy’in YEE’ye atadığı uzmanların kaç tanesi Aliy’in tanıdığıdır? Bu uzmanlardan yurtdışına gönderilenlerin kültürel diplomasi yetkinliği bulunmakta mıdır?
⦁ YEE’ye işe girmek için illa ki birinin tanıdığı mı olmak gerekmektedir?
⦁ Atanan bu kişiler usulsüz bir şekilde çifte maaş alıyorlar mıdır?
⦁ Görevlerinden alınan tecrübeli kişilerin çıkarılma nedenleri nedir?
⦁ Görevden alınan kişilere özlük hakları verilmiş midir?

Umarım kamuoyu olarak bu sorulara cevap alabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İlker Yıldız Arşivi