
Suat Özdeş
Yaptıklarının cezasını çekeceksin Mahir Polat
Asap bozukluğu insanı hiçbir şey yapamaz hale getiriyor. Pelte gibi kalakalıyorsun olduğun yerde. Dermansız.
Öyle bir hafta geçirdim, bırakın yazı yazmayı nefes almaya mecalim yoktu. Eskiden anayasanın kale alınmadığından bahsederdik, şimdilerde tamamen yokluğundan dem vurmak gerekiyor herhalde. Bir yerlerde bir anayasa hâlâ olmalı ama umursayan yok, içinde ne yazdığı merak edilmeyen, adeta sadece arşivcilerin ilgilenmesi gerektiği düşünülen bir tuhaf arşiv belgesi muamelesi görüyor.
Bir kıza uçan tekme atılıyor mesela ve hiçbir şey olmuyor. Bir şey oluyor tabii, benim yaşımdakiler bir daha huzur içinde bir gün yaşayıp yaşayamayacaklarının endişesine düşüyorlar; gençlerse umutlarını tümden yitiriyorlar.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat o gençler arasında sayılamaz ise de zamanın izafiliği teorisi dayanarak söyleyebilirim ki, gene de, bana göre tabii, gencecik bir çocuk. Bizim Mert’ten birkaç yaş büyük -bu da Mert’in değil, ebeveyninin yani Narin’le benim kabahatimiz. Ben bu gencecik çocuğun gerçek bir hayranıyım, Mahir Polat’ın İstanbul’un başına gelmiş küçük çaplı bir mucize olduğunu düşünüyorum.
Mahir Polat’ın kim olduğunu ben İBB Miras’la öğrendim -bugüne kadar kendisiyle tanışmış da değiliz. Daha doğrusu, Mahir Polat’ı Narin’le beraber keşfettik demeliyim. Bir arkadaşlarımızın daveti üzerine Moda İskelesi’nde buluştuk, aman yarabbi, ne güzel bir yere dönüştürmüşler. Bir başka zaman Gazhane’ye gittik. Gene muhteşem bir yer gördük. Casa Botter desen öyle. Bizzat gitmediklerimi fotoğraflardan gördüm, onlar da üç imparatorluk başkenti yakışır bir güzelliğe kavuşmuşlar.
İBB Miras, Türkiye’ye uygulamalı bir “restorasyon nedir, nasıl yapılır” dersi verdi. Üstelik, bu tarihi eserleri ihya etme sürecinde hiçbir ayrımcılık yapmadı. Sadece bir kesimin eserlerini ele almadı, müthiş bir kapsayıcılık ve Osmanlı’yı Osmanlı İmparatorluğu yapan çokkültürlülüğün bilinciyle, uzanabildiği her yere uzandı. Aynı cadde üzerinde bir sinagog, bir cami, bir kilise, bir bedesten onardılar mesela. Yetmedi, Feshane, Gazhane, Yerebatan Sarnıcı, Moda İskelesi, Bukoleon Sarayı… İBB Miras elini nereye attıysa orada tarih uyandı, dokuya ve doğaya uygun bir restorasyon anlayışı gördük.
Hatırlar mısınız, Mahir Polat’tan önce Şile’de bir “restorasyon” yapılmıştı; Şile Kalesi’ni güya restore etmişlerdi. Restorasyon değil de yeniden inşa demenin daha doğru olacağı bir garabet çıkmıştı ortaya. Yıkık dökük halinden beter pırıl pırıl bir şey kondurmuşlardı yerine. Bizim torun göstermişti, Şile Kalesi diye yaptıkları -şimdi adını hatırlamam mümkün değil- bir çizgi film kahramanının tıpkısının aynısıydı. Oysa, gidin şimdi İBB Miras’ın elinden çıkan yerlerden herhangi birine, içinizin huzur dolduğunu göreceksiniz. Dedim ya, Mahir Polat, İstanbul için küçük çaplı bir mucizeydi.
Ve, bu adamı yok yere hapse attılar. Suçu sanırım kanunlarda değil de atasözlerinde yazıyor: “Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz.”
Takip ettim, mahalli seçimlerde Fatih’ten Belediye Başkan Adayı olmuştu. Zor bir semtti, kazanmasına hiç ihtimal vermiyordum. Yirmi küsur puan fark vardı. Olağanüstü başarılı bir kampanya süreci yürüttüğü için seçimi kılpayı farklı kaybetti.
Başta kalp, çeşitli rahatsızlıkları olduğunu ben mahpusluğunda öğrendim. Hisli bir insan olduğu belli, başka türlü bu hastalıkların hiçbirine duçar olmazdı.
Kendisine yöneltilen suçlamaları medyaya yansıdığı kadarıyla okudum. Neyle suçlandığını anlayamadım. “Kent uzlaşısı” diye bir lakırdı tutturmuş, Öcalan’ın “umut hakkından” konuşulan günlerde “uzlaşı” çabasından bir suç icat etmeye çalışmışlar. Her seferinde artık hiçbir şey beni şaşırtamaz diyorum, ama öyle yetenekli insanlar var ki bir şekilde şaşırtmayı mutlaka başarıyorlar.
“Tutuklu yargılanma”, “hürriyeti tahdit” anlamına gelir. İstisnai bir uygulama olması şarttır. Yasalarda bunlar yazıyor; gereken tek şey, o metinleri vicdan ve merhamet duygularını yitirmemiş herhangi bir hakim okuyup uygulaması.
Biz de genç olduk. Gençlerin kanının deli aktığını kendimizden biliriz. Ama artık belli bir yaşa geldik. Bize yakışan daha hoşgörülü, anlayışlı, şefkatli, rikkat sahibi olmaktır.
Bir İstanbullu olarak, ellisine varmadan İstanbul’un tarihine ciddi iz bırakmayı başaran ve ne yazık ki ciddi sağlık sorunları olduğunu öğrendiğimiz Mahir Polat’ın bir an evvel tahliye edileceğini umuyorum.