Yazarlığa ısınmanın güçlükleri

Değerli gazeteci dostum Bengü Şap Babaeker bana Haber240’ta bir köşe açmayı önerdiğinde nedense hayır diyemedim. Aslında doğru davranmadığımın farkındayım, zira biz iş ortamında kendimizi ağırdan satmayı öğrenmişizdir. Mesela, biri görüşmek mi istiyor, çok yoğun olduğunu söyleyip öteleyeceksin. Bir terfi imkânı mı var, en ilgilenmez tavrı takınacaksın. Bir prim mi dağıtılacak, en son giden sen olacaksın. Böylesi hep daha makbuldür.

Gelgelelim, bu teklife balıklama atlamamın ve heyecanıma ket vuramamamın sebeplerini düşünmeden edemedim. Beni adeta nikâh memurunun sorusuna coşkuyla “Evet!” diyen bir güveye dönüştüren güç neydi?
Şimdi itiraf edeyim, benim bir yazarlık geçmişim yok. Dolayısıyla, bu benim hayatımdaki ilk köşeyazım. Gerçi yazıdan büsbütün uzak değildim. Dikkatli okur fark edecektir, yukarıda damat yerine güvey yazdım mesela. Neden? Güvey, imzayı attıktan sonra damat olur da ondan. İşte böylesi nüansların hep farkında oldum.


Yazıyla ilişkime geçeyim; uzun uzun anlatacak bir şey yok, bu yaşıma kadar tam anlamıyla platonikti. İlk defa bana güvenen biri çıktığı için belki artık karşılık bulma ihtimalim de var. Bu yaştan sonra olmaz demeyin, hayatın kime, kaç yaşında gülümseyeceği hiç belli olmaz. Bakarsınız, bunca değerli gazeteci arasında benim de bahtım açılır, kendimi bir anda basının aranan simalarından biri olarak bulurum. Eh, insan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.


İlkgençliğimin uçarı günlerinde hayalim simyager olmaktı. Alelade bir taşı altına çevireceğim ve böylece büyük servet edineceğim. İçten içe herkesin bu mesleğin sırrına vakıf olmak istediğine eminim. Neyse, bazı deneylerde bulunmadım değil ama pek muvaffak olamadım. Simyager olamayınca belki ileride becerebilirim diye kimya okumaya niyetlendim ve kimyager oldum. Hiç yapmamış olsam da sorulduğunda kimyager olduğumu söylemekten garip bir haz alıyorum.


Bu yakınlarda da bankadan emekli oldum. EYT herkese vurduğu gibi bana da vurdu. Tam emekli hayatımda neye tutunacağımı düşünürken işte yıldızımı parlatan bu yazarlık teklifini aldım. Eğer burada dikiş tutturabilirsem, bir vesileyle bana yeniden sorulduğunda olanca vakarımla yazar olduğumu söyleyeceğim. Gazeteci desem, hem eksik kalır -çünkü ne muhabirlik yaptım ne de herhangi bir mesleki bilgiye sahibim- hem de, ne yalan söyleyeyim, yazar olmak daha fiyakalı.


Teklifi kabul etmemin bir diğer sebebi de Amerika’daki Başkanlık seçimleriydi. Böylece, bu haftanın bir değil iki büyük olayı olduğunu düşünmek beni mutlu ediyor. Amerika’da Turuncu, Siyah’ı yendi -çokça yapılmış bu basit şakayı yinelemekten kendimi alamıyorum- ve ben de eşzamanlı olarak gazeteciliğe başladım. İkimiz de mutlulukla dans ettik -ben onun kazanmasından memnun olmadığım için YMCA ile dans etmedim. Evet, bu iki gelişmeden hangisinin daha büyük bir haber olduğu nereden baktığınıza göre değişir. Mesela, Başkan değişti diye Amerika’nın politikasında radikal değişiklikler olmayacağını düşünüyorum. Ama benim de bir parçası olduğum Haber240’ın yayın hayatına başlaması böyle olmayabilir. Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek.


Şu yazarlığa başlayış konusunu da biraz açayım istiyorum: Evet, Bengü Şap Babaeker ile çok eskiden tanışırız. Peki, hiç yazı yazmamış birine böylesine iddialı mecrada yer vermesi nepotizm örneği midir? İşte bu da baktığınız açıya göre değişir. Ayrıca, bu soruya “Evet!” diyecekler varsa -bu yazıda sürekli birileri bir şeye yüksek sesle evet diyorlar nedense- onları Allah’a havale ettiğimin bilinmesini istiyorum. Unutmayın ki, bana Amerika’da oylar sayılırken teklifte bulunuldu. Bir ihtiyaç olduğu ortada. Ülkemin bana ihtiyacı var. Ben görevden kaçacak biri değilim. Hele çocukluk hayallerime kavuşmak üzereyken böylesine süfli polemiklere hiç giremem.


Böylece, bu tanışma yazısında, haftanın en önemli olaylarından ikisine değinmiş olduk. Trump’ın tecrübe kazandığını ve ikinci döneminde mektuplarını artık kendisinin yazmayacağını umuyorum. Hele bazı mektupları görmemiş gibi otelinin duvarına asmasını çok yanlış buluyorum.


Dostum Bengü Şap Babaeker’in benden beklentisinin farkındayım. Artık sıradan bir bankacı emeklisi değil, bir yazarım. Sorumluluğum büyük. Mahcup olmamak için elimden gelen gayretin azamisini göstereceğim.
Tanışma faslını burada keseyim, haftaya pazar yeniden görüşürüz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Suat Özdeş Arşivi