İlker Yıldız

İlker Yıldız

Almanya sandığa gidiyor! AfD bir tehlike mi?

Milyonlarca Türk kökenli insanın yaşadığı Almanya önümüzdeki Pazar günü sandığa gidiyor. Bir çok Alman siyaset bilimci ve gazeteciye göre bu seçim Almanya tarihinin en kritik seçimlerinden biri.
Uzmanların bu seçime bu kadar önem atfetmesinin en büyük sebebi aşırı sağcı AfD partisinin her geçen yıl oylarını daha da artırarak neredeyse bütün anketlere göre ülkenin en büyük ikinci parti konumuna gelmesi.

Nazi Almanya’sı sonrası ilk kez aşırı sağcı bir parti halk tarafından bu kadar kabul gördü diyebiliriz. Nitekim AfD Nazi Almanyası sonrası demokratik bir devrim geçiren ve siyasi kurumlarını bir daha böyle bir düzenin kurulmaması üzerine yeniden inşa eden Almanya’da kurulan ilk aşırı sağcı parti değil. 1949’da kurulan Deutsche Reichpartei Nazi ideolojisini savunan ve Almanya'nın geçmişini kutsayan bir aşırı sağcı yapıyı temsil ediyordu. Ancak bu parti, çok fazla toplumsal desteğe sahip olamayarak kısa süre içinde etkisiz hale geldi.

Yine 1964 yılında kurulan NPD (Almanya Ulusal Demokratik Partisi) Nazi döneminin ideolojilerini devam ettiren bir parti olarak öne çıkmıştı. NPD, 1970'lerde biraz destek bulsa da hiçbir zaman iktidar alternatifi haline gelmedi. Yine de Almanya'da aşırı sağcı görüşlerin örgütlü temsilcisi olmayı sürdürdü. Hatta zaman zaman yerel meclislerde sandalye kazanacak kadar büyümeyi de başardı. 2023 adını Die Heimat olarak değiştiren parti Almanya’nın İç Güvenlik ajansı olan Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından “aşırı sağcı, Neo Nazi partisi” olarak raporlanmıştır.

AfD ise 2013’te kurulduğunda pek de ciddiye alınmayan bir partiydi. Ülkenin en büyük partisi CDU’dan ayrılan bir kaç akademisyen tarafından kurulmuş Avrupa Birliği karşıtı, sağ popülist söylemleri olan bir partinin çok da yüksek bir oy alacağını kimse tahmin etmiyordu. Partinin kurucuları Almanya'nın Euro bölgesindeki krizdeki ülkelerin borçlarını üstlenmesine şiddetle karşı çıkıyorlar ve bu sürecin ekonomik bir kriz ortamı doğuracağından endişeleniyorlardı. Bu ekonomik eleştiriler, o dönemde büyük bir kesimin dikkatini çekti.

AfD, ilk yıllarında kendisini ekonomik liberal, Avrupa Birliği karşıtı ve muhafazakar bir parti olarak tanıttı. Ancak zamanla, özellikle 2015'teki mülteci krizinin ardından, parti ideolojisini daha da sağa kaydırarak, politikalarını göçmen karşıtlığı, İslam karşıtlığı ve Avrupa Birliği eleştirisi gibi konuları kapsayacak şekilde genişletti. Parti, Alman milliyetçiliği ve Völkisch milliyetçiliği gibi radikal sağcı öğeleri benimsemeye başladı. Bu dönüşüm, AfD'nin, toplumda kültürel bir tehdit olarak gördüğü göçmenleri ve İslam'ı hedef almasına ve Almanya'nın kültürel kimliğini savunmasına yol açtı.

Çevre ve iklim politikalarında ise, insan kaynaklı iklim değişikliğini inkâr eden tek parti olarak, çevre koruma önlemleri ve iklim eylemlerine karşı sert bir duruş sergilemeye devam etmektedir. Bu nedenle, AfD'nin ideolojisi, kültürel muhafazakarlık, ulusalcı milliyetçilik ve aşırı sağcı görüşlerle şekillenmiş, zamanla Almanya'daki en güçlü aşırı sağcı hareketlerden biri haline gelmiştir. AfD 2013’te 4,7 oy alarak baraj altı kaldı ancak 4 sene sonra 2017’de oylarını yüzde 12,6’ya çıkararak 94 sandalyeye sahip oldu.
2021 yılında 10,3 oy alarak sandalye sayısı düşmüş olsa da son 4 yıl içerisinde anketlerde oyu yüzde 20’yi aşmış olarak görünüyor.

AfD’nin sağ popülist söylemleri Türk kökenli Alman vatandaşlarının bazılarının hoşuna gidiyor olabilir. Nitekim geçtiğimiz haftalarda Almanya’nın en çok okunan Türkçe içerikli haber sitesi Avrupadan.com’un kendi okuyucularıyla yaptığı bir anket tam olarak resmi bir anket olmasa da fikir vermesi açısından önemli. Oktan Erdikmen’in açıkladığı sonuçlara göre 2 bin 166 kişiden yüzde %44’ü SPD’yi oylarken %10,9 ‘u ise AfD’yi tercih etmiş.

Elbette bu kişilerin oy hakkı var mı yok mu bilmiyoruz. Belki de sadece sempatik buldukları partileri işaretlediler ama AfD’nin bu kadar yüksek bir oy alması bana ilginç geldi açıkçası.

VÖLKİSCH MİLLİYETÇİLİĞİ

Nitekim AfD’nin radikal kanadı Flügel grubunun Völkisch milliyetçisi söylemleri göçmenler açısından gayet sakıncalı. Nazilerin "Volksgemeinschaft" (halk birliği) fikri, völkisch milliyetçiliğinin bir yansımasıydı ve bu görüş, halkın etnik olarak homojen bir yapı içerisinde birleşmesini savunuyordu. Yine AfD'nin ideolojik söylemlerinde sıkça "Heimat" (vatan) kelimesinin kullanılması, Völkisch milliyetçiliği ile benzerlikler taşır. "Heimat" kelimesi Almanya'nın etnik kimliğini savunma ve "saf Alman halkı"nın korunması gerektiği gibi bir anlayışa sıkça referans yapılarak kullanılan coğrafi bir terimin ötesinde bir anlam taşır.

AfD’nin güçlü figürlerinden Björn Höcke sık sık Alman kültürünün ve soyunun korunması gerektiği vurgusunu yaparken, göçmenlerin bu vatan anlayışına zarar verdiğini dile getiren konuşmalar yaparak partinin Völkisch milliyetçiliği ile ilişkilendirilmesine olanak sağladı.
Tüm bunlara rağmen şunu da söylemekte fayda var. AfD'nin ana akım kanadı Völkisch milliyetçiliğini resmi bir ideoloji olarak kabul etmemekle birlikte, Flügel kanadının etkisiyle bu tür görüşler zaman zaman parti içinde dile getiriliyor. AfD'nin bazı üyeleri, milliyetçi ve aşırı sağcı görüşlerini daha açık şekilde ifade ederken, parti liderliği bu tür açıklamalara karşı genellikle daha temkinli bir yaklaşım benimsediler. Ancak, parti içindeki bu aşırı sağcı kanat partinin ideolojik yönelimlerini etkileyen bir faktör oldu. Bu da bir gerçek.

Pazar günü seçim sonuçları ne olur hep birlikte göreceğiz ama CDU yüksek ihtimalle birinci parti olarak koalisyonun kilit noktasında olacak. Her ne kadar CDU lideri Merz AfD ile koalisyon yapmayacaklarını söylese de siyasette her şey mümkün. Bunu en iyi biz Türkler biliyoruz.
Son olarak iki anekdot paylaşmadan bu yazıyı bitirmek istemiyorum.

CDU-SPD KOALİSYON İHTİMALİ

Amerika’dan da aşina olduğumuz “debate” kültürü Almanya’da da çok popüler bir uygulama. Parti liderlerinin hep birlikte televizyon karşısında sorulara yanıt vermesi ve akabinde yapılan anketler seçimin en heyecanlı ön süreçlerinden biri aslında. Dün gece seçimin son televizyon düellosunda Başbakan Olaf Scholz ve CDU lideri Friedrich Merz karşı karşıya geldi. Hakaret etmeden, aşağılamadan birbirlerinin düşüncelerini çürütmeye çalıştılar. Pazar günündeki seçim sonrasında olası bir CDU – SPD koalisyonunu mümkün gören biri olarak tarafların birbirlerine daha ılımlı yaklaştıklarını gördüm. Özelikle Merz ekonomik dönüşüm planları ve göç politikasının yeniden gözden geçirilmesi şartıyla koalisyon anlaşması imzalayacağının altını çizdi.

90’lı yıllarda görmeye çok alışık olduğumuz bu kültürü iktidar yüzünden tamamen kaybettik. Rakibini aşağılamak ve küçük görmeği siyaset zanneden bu anlayış değiştiğinde umarım bir gün tekrar bu tarz programları izleyebiliriz.

1.gif

GÖÇMENSİZ ALMANYA NEYE BENZER?

Almanya bir göç ülkesi mi değil mi diye uzun uzun tartışacak değilim. Ama Almanya’nın hemen hemen her takım sporu dalındaki sporcularına baktığınızda az çok bir fikriniz oluşur aslında. Yukarıda bahsettiğim Avrupadan.com ‘da uzun zaman sonra tekrar gördüğüm bir karikatürü sizlerle paylaşmak istiyorum. 1986’da Erdoğan Karayel tarafından çizilen ve bir simge haline gelen karikatür, ders kitaplarında bile yerini almıştı. Karikatürü sizlerle paylaşıyor ve yorumu da sizlere bırakıyorum.

3.gif

Önceki ve Sonraki Yazılar
İlker Yıldız Arşivi