
Zeliha Altuntaş
Bir kadın sevdim: Annem
“KADIN DOĞULMAZ, KADIN OLUNUR”
SİMONE DE BEAUVOİR
Anneler günü yaklaşırken, annemi düşündüm, anneleri düşündüm… Oysa her an aklımda, yakınımda, yanımda olan annemi tüm benliğimle hissederek düşündüm, kendi varlığımı düşündüm…
Anne, dört harften oluşan bir kelime, annemi anlatmaya yeter mi, bilmiyorum… Duygularımı nasıl ifade edebilirim ki, duyguları ifade etme biçimi en meşakkatli olanı galiba, en doğru kelimeleri yan yana getirmek için büyük bir efor gerek, içinde harflerin ahenkli tınlarını buluşturacak.
Annemi anlatacağım, aslında tüm anneleri anlatacağım, biraz da kendimi anlatacağım. Her kız çocuğu bir anne adayı değil midir, doğuştan giydirilen bir rol olarak.
Benim annem, her anne gibi kendine giydirilen annelik rolünü çok sevmiş çok benimsemişti. Adeta kendi hayatından vazgeçmişti. Tanıdığım en fedakar, en sevecen, en asil kadındı. Bağırdığını duymadım dersem yalan olmaz.
Bir çocuk eğitim metodu olarak kullanılan "terlik fırlatma" eyleminden başka bir yöntem de bilmezdi, "Türk aile ceza hukuku" çerçevesinde. İsabet de ettiremezdi zaten, belki de hedefi tutturmak istemezdi. Biz de çok atiktik, yerimizde de durmazdık zaten, canım annem…
Bir gün bahçede oynarken karıncaları ezdiğimi görünce "kızım, yazık değil mi, neden karıncaları öldürüyorsun, onların da canı var, dokunma onlara" demişti. Karıncanın "yaşam hakkını" savunan annem kendi yaşam hakkının farkında mıydı? Zira "kutsallaştırılan" anne bir yerde kendi hayatını yaşayamaz, çocukları için yaşar.
Yaşamak nedir acaba, feda edilen bir hayat mı kutsal olan, kutsallaştırılan hayatta kendini kaybetmek mi!
"KUTSAL ANNELİK"
Tarihsel olarak kadın kimliği çocuk doğurmak ve anneliğe dair semboller etrafında inşa edilmiştir. Bu ataerkil inşada annelik bir ideoloji olarak da karşımıza çıkar. Anne olmayan, olamayan kadınlar toplum tarafından dayatılan normların dışında bırakılarak ötekileştirilerek pronatalist kültür tarafından marjinalize edilir. İktidar sahiplerinin "en az 3 çocuk yapacaksın" söylemleri kadın bedeninin, emeğinin, cinselliğinin, denetim altına alınarak bir nüfus politikası haline getirilmesidir.
"Yoğun annelik ideolojisi" ile kadın birey olmaktan çıkartılarak bu inşanın gerçekleşmesi ve yeniden üretilmesi için nesnelleştirilir.
Pronatalist kültürde kadın demek, anne demektir… Anne olmayan kadın da hiçbir şeydir… Oysa kadın içinde barındırdığı doğurma-yaratma gücüyle yaşamın ta kendisidir. Bu yüzdendir ki kadınlık annelik üzerinden tanımlanırsa eksik kalır. Kadını şeyleştirmek için "annelik ideolojinden" faydalanılır..
Nitekim patriarkal düzenin sürekliliğini savunan "kutsal annelik ideolojisi"dir. Kapitalist sistem, kendini yeniden inşası için patriyarka ile olan diyalektik ilişkisi çerçevesinde de kadınlara atfedilen karşıt sıfatlar üzerinden beslenir: Fedakar-bencil, makbul-marjinal, kutsal-değersiz, cennetlik-cehennemlik, melek-şeytan gibi…
İnsan varlığının doğal taşıyıcılığı kadına biyolojik yetkinlik vererek iradesi dışında ona bir güç de vermiştir. İnsan yaşamının devamlılığı kadının üremesinden, üretmesinden geçmektedir.
Yaşamı var etme ve sürdürme… Kadının bu gücü kamusallaştırılan annelik kavramı üzerinden tahakküm altına alınarak kontrol edilmek istenmiştir.
Adrienne Rich, 1976'da "Kadından Doğan: Deneyim ve Kurum Olarak Annelik" kitabında eril zihniyetin kutsallaştırdığı, mitleştirdiği, idealleştirdiği ve tabulaştırdığı anneliğin tüm kadınların kontrol edilmesi için patriyarka tarafından nasıl inşa edildiğini sorunsallaştırıyor ve inşa ettiği kurumun ötesinde anneliğe başka bir açıdan bakılması gerektiğine dair sorular soruyor. Güç mü? Esaret mi? Şefkat mi? Şiddet mi? Sevgi mi? soruları ile bir kurum olarak anneliğin yarattığı baskıya karşı, bir deneyim olarak anneliği öneriyor. Kuşkusuz asıl olan elbette bir deneyim olarak anneliği, "kamusallaştırılan anneliğin" saltanatından kurtarmaktır.
Annelik deneyimi annelik kurumundan bağımsızlaştığı ya da Rich'in deyimiyle kadınlar "annelik kurumunun kaçakları" olduğu oranda annelik sosyal değişimin özgürleştirici alanlarından biri haline gelebilir ve annelere güç verir.
Ben annemde kadını gördüm, kadında annemi sevdim.
Var eden ve yaşatan tüm anneleri...