
Zeliha Altuntaş
Bacıyân-ı Rûm örgütlenmesi
"Vahşi kadın bütün kadınların sağlığıdır. Onsuz, kadınların psikolojisi anlamsızlaşır. Bu yabanıl kadın, prototip kadındır... Hangi kültür, hangi çağ, hangi politika olursa olsun, o değişmez. Döngüleri değişir, simgesel temsilcileri değişir, ama özünde o hiç değişmez. Neyse odur ve bir bütündür"
C.P.Estés-Kurtlar ile Koşan Kadınlar
Kadın emeği tarih boyunca büyük ölçüde görünmez kılınmış; eril tarih anlatılarında kadınlar, toplumsal cinsiyet rolleriyle sınırlandırılmıştır.
Toplumsal sözleşmelerle de desteklenen sivil toplum, aynı zamanda kadınların bedeni ve emeği üzerinde erkeklere hak ve iktidar tanıyan patriyarkal bir düzendir ve bu düzenin yeniden üretimi ve aktarımı için eril tarih yazıcılığı kadının “Kimliksizlik" sorununu beslemiştir.
Oysa ki hafıza ve bellek kadın mücadelesi için önemli bir yer tutmaktadır. Bu manada kadının aslında tarihi yoktur. Tarih erkeklerin ve egemenlerin tarihidir. Özcesi, hafıza ve bellek kadınların tarihsel ve toplumsal varoluşunun yeniden inşasında stratejik bir işlev taşımaktadır.
Egemenin, iktidar sahiplerinin, eril zihniyetin tarih sayfalarında yer bulamayan kadınlar, kollektif hafızadan aldıkları ışık ile kendi tarihlerini yaparlar.
Zira, mücadele ağı da bir zincir gibidir ve bu halkalar hangi coğrafyada, hangi kültürde, hangi dilde, hangi dinde olursa olsun birbirini besleyen, çoğaltan tarihsel bir dizgedir. Ve bu bilinçle tarihi yapan fakat tarihi yazılmayan kadınların tarihini yazmak da her bir kadın için ontolojik bir görevdir.
ANADOLU'DA KADINLARIN ÜRETİM TEMELLİ ÖRGÜTLENMESİ
Bacıyân-ı Rûm (Anadolu Bacıları), 13.ve 14. yüzyıllarda, Anadolu’da, üretim odaklı eşitlik temelli bir örgütlenme biçimi olarak tarih sayfalarında yer alır. Zira kadınlar hem üretici hem de kamusal alanda örgütlü bir özne olarak söz kuran ve yaşamı inşa eden aktörlerdir. Rosa Lüxemburg, üretim araçlarına erişim ve üretim süreçlerine öznel katılımın, yalnızca sınıfsal farkları değil cinsiyet temelli eşitsizlikleri de ortadan kaldırmada etkin olduğunu vurgular. Bu bağlamda, Bacıyan-ı Rum örgütlenmesinin üretici yapısı tarihsel bir eşitlik pratiği olarak okunabilir.
Kadının doğrudan üretimde yer alması, onun kamusal alanda da özneleşmesini ve karar alma süreçlerine katılımını sağlar. Bacıyân-ı Rûm, Ortaçağ Anadolu’sunda kadınların üretim temelli örgütlenmelerini simgeleyen erken bir örnek olarak siyasal, toplumsal nitelikleriyle büyük bir önem taşır. Bu yapı, üretim temelli eşitlik perspektifiyle değerlendirildiğinde, kadınların siyasal, toplumsal ekonomik ve kültürel özne oldukları tarihsel bir zemin sunar.
Bacıların dokuma, deri işleme, gıda üretimi gibi zanaat dallarında faaliyet gösterdikleri, üretim sürecine aktif biçimde katıldıkları bilinmektedir. Üretim süreçlerine katılımın, kadınların toplumsal görünürlüğünü artırdığı ve hiyerarşik cinsiyet rollerine karşı bir dengeleme sağladığı görülmektedir.
David Harvey’in mekansal adalet kavramı açısından değerlendirildiğinde, Bacıyân-ı Rûm kadınları, şehrin mahalle, pazar ve üretim alanlarında kendilerine özerk mekânlar yaratmışlardır.
Ortaçağ Anadolu’sunda kadının ekonomik hayatta aktif bir özne olarak yer alması, günümüz feminist mücadelelerine de tarihsel bir zemin sunmaktadır.
ORTAÇAĞ’DA DİRENİŞİN KADIN YÜZÜ
Selçuklu sultanlarının hakimiyeti altında, Moğol saldırılarının, Haçlı Seferlerinin, kaos ve iç çatışmaların yoğun olduğu, bu huzursuzluklara eşlik eden mezhepsel ayrışmaların da olduğu bir coğrafyada, Anadolu'ya yani umuda göçlerin devam ettiği 13. yy'da Bacıyan-ı Rum kadınları Anadolu Selçuklu devletinin baskıcı, yaşam alanı tanımayan kimi uygulamalarına karşı direndikleri gibi Moğol istilasına karşı da bulundukları şehri savunarak, Ahi Teşkilatı ile birlikte güçlü bir direniş gösterirler.
Dokumacılıktan silah kullanmaya, okuma yazma, ata binme gibi günün İhtiyaçlarına uygun farklı eğitimlerin verildiği "Bacıyan-ı Rum - Anadolu Bacıları"nın kurulması, örgütlenmesi ve tüm bunların kadınlar tarafından ve bir kadının öncülüğünde yapılması bugün için bile çok ileri bir adımdır. Ve bunun etkileri, kendi dönemiyle sınırlı kalmayıp bugünü ve yarını da etkileyecek güçtedir.
AVRUPA’DA CADI AVI, ANADOLU’DA KADIN ÖRGÜTLENMESİ
Bacıyân-ı Rûm, Anadolu’da kadının kamusal alanda güçlü olduğu bir model sunarken, Batı Avrupa’da aynı yüzyıllarda binlerce kadın, bilgi taşıyıcısı ve üreticisi oldukları gerekçesiyle “cadı” ilan edilerek yakılmaktaydı. Ortaçağ karanlığında kadınların "cadı" avları ile katledildiği, yok sayıldığı Avrupa'da, kadınların çalışma hayatına katılması ve görünür olması ise 18. yy sonlarına tekabül eder -ki bu da çoğunlukla ucuz emek ve vasıfsız işlerdir.
Örgütlenmeleri ve kamusal hayatda aktif bir özne olmaları ise 19. yy başlarıdır. Bu dönemsel farklılık sadece Avrupa'da değil, hemen hemen tüm coğrafyalardadır. Kadınların yok sayıldığı yüzlerce karanlık yıl... Yüzlerce yıllık bu karanlık dönemle kıyaslandığında, Anadolu Bacıları adeta “çölde bir vaha”dır.
KADIN EMEĞİ, BELLEK VE TARİH
Bacıyân-ı Rûm, kadın emeğinin örgütlü tarihinin yalnızca bir halkasıdır. Bacıyân-ı Rûm’un tarihsel varlığı, kadınların üretim, direniş ve dayanışma kapasitelerinin Anadolu kültüründeki özgün örneklerinden biridir.
Moğol istilasına karşı direnişten ekonomik üretime, sosyal yardımlaşmaya kadar birçok alanda aktif olan bu kadın örgütlenmesi, hem feminist tarih yazımı hem de günümüz kadın hareketi için güçlü bir hafıza ve ilham kaynağıdır.