Turgay Bozoğlu
Gelir dağılımı adaletsizliği: Türkiye’nin kanayan yarası
Türkiye'nin 2024 yılı gelir dağılımı istatistikleri, ekonomik eşitsizliğin keskin yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor. TÜİK'in son raporuna göre, en zengin %20’lik dilim, toplam gelirden %48,1 oranında pay alırken, en yoksul %20’lik dilimin aldığı pay sadece %6,3’te kalmıştır. Bu durum, gelir dağılımı adaletsizliğinin yalnızca bireylerin yaşam standartlarını değil, toplumun genel refahını ve sosyal uyumunu da tehdit ettiğini açıkça göstermektedir.
Zengin ve Fakir Arasındaki Derin Uçurum
Gelir dağılımı eşitsizliğinin en önemli göstergelerinden biri olan Gini katsayısı, 2024 yılı itibarıyla 0,413 olarak tahmin edilmiştir. Bu oran, gelir dağılımında hala ciddi bir eşitsizlik olduğunu gözler önüne seriyor. Üstelik sosyal transferler dışarıda bırakıldığında bu oran 0,476’ya yükselmekte; bu da sosyal yardımların gelir eşitsizliğini kısmen yumuşatmasına rağmen, temeldeki sorunu çözmeye yetmediğini ortaya koymaktadır. En zengin %10’luk kesimin, en yoksul %10’luk kesime göre 13,3 kat daha fazla gelir elde ettiği bir toplumda, eşitlik söylemlerinin içinin ne kadar dolu olduğunu sorgulamak gerekir.
Bölgesel Adaletsizlik: Birlikte Yaşayan Ayrı Dünyalar
Bölgesel gelir eşitsizlikleri ise tabloyu daha da karamsar hale getirmektedir. Türkiye’de yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri 187 bin 728 TL olarak hesaplanmışken, bu rakam İstanbul’da 257 bin 891 TL’ye ulaşmış, Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’de ise 91 bin 818 TL’ye kadar düşmüştür. İstanbul ile bu bölgeler arasındaki üç kata yakın fark, Türkiye'nin ekonomik kalkınma modelindeki bölgesel eşitsizlik sorununu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Eğitim ve Gelir İlişkisi: Eğitim Fırsatları da Adaletsiz
Eğitim düzeyi ile gelir arasındaki ilişki de eşitsizliğin bir başka boyutunu açığa çıkarıyor. Yükseköğretim mezunlarının yıllık ortalama gelirleri 309 bin 721 TL’ye ulaşırken, bir okul bitirmemiş bireylerin yıllık gelirleri yalnızca 106 bin 478 TL’de kalmaktadır. Eğitimde fırsat eşitsizliğinin, gelir eşitsizliğini besleyen en önemli etmenlerden biri olduğu görülmektedir. Eğitim politikalarının sadece nitelik değil, erişim açısından da iyileştirilmesi gerekmektedir.
Gelir Artışının Yüzde 106’lık Gösterişi
Türkiye’de hanehalkı gelirlerinin bir önceki yıla göre %106,9 oranında artış göstermesi, yüzeyde olumlu bir tablo çizer gibi görünse de enflasyonun bu artıştaki rolü göz ardı edilemez. Reel gelir artışının düşük kalması, halkın alım gücünü artırmak yerine, mevcut gelir eşitsizliklerini daha da pekiştirmiştir.
Çözüm Arayışı: Yapısal Reformlar Şart
Türkiye’nin gelir dağılımı adaletsizliğini çözebilmesi için öncelikle şu adımları atması gerekmektedir:
Eğitime Erişim ve Kalite: Eğitim fırsat eşitliği sağlanmalı, özellikle düşük gelirli bölgelerde eğitime erişim artırılmalıdır.
Bölgesel Kalkınma Politikaları: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik kalkınma projeleri hızlandırılmalı ve istihdam olanakları artırılmalıdır.
Vergi Reformu: Yüksek gelirli gruplardan daha adil vergi alınmalı, düşük gelirli gruplara yönelik destekler artırılmalıdır.
Sosyal Güvenlik: Sosyal transferlerin kapsamı genişletilmeli ve etkisi artırılmalıdır.
Sonuç
Türkiye’nin gelir dağılımı eşitsizliği sorunu, ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biridir. Yapısal reformlar ve adil politikalar uygulanmadığı sürece, gelir uçurumları derinleşmeye devam edecektir. Bu sorun sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir yaradır ve çözümü ertelenemez. Adaletin sağlanmadığı bir toplum, uzun vadede sürdürülebilir bir kalkınma modeli inşa edemez.