Bilgehan Uçak
Bahçeli’nin çağrısı ve CHP
31 Mart’tan sonra iklim muhalefet adına yaza dönmüştü, hayallerin bile ötesinde alınan sonuçlar CHP’nin ilk defa birinci parti olduğunu gösteriyordu.
Bu iklim birkaç ay böyle devam etti.
Derken, muhalefet, Bahçeli’nin radikal açıklamasıyla birlikte, ters ayakta yakalanan kalecinin kaleye tıngır mıngır yuvarlanan topu çaresizce izlemesi gibi, adeta donakaldı.
Ne yapacağını bilememenin getirdiği bu şaşkınlık hali geçecek mi diye düşünürken beklenmedik bir şey oldu, geçeceğine Suriye’deki gelişmelerle katmerlendi.
CHP’nin sorunların çözülmesi için Esad’la görüşülmesini önerdiği anlarda Esad artık devrilmişti, Rusya’ya doğru kaçıyordu.
Boksta “grogi olmak” diye bir tabir vardır, boksör nakavt olmamıştır, ayaktadır, ama aldığı darbelerden ötürü sendeliyordur, ayakta güç duruyordur.
Ekim sonunda Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan grogi halinin son merhalesi bence açıklanan asgari ücrete karşı Özgür Özel’in dünyayı dar edememesi oldu.
CHP Genel Merkezi ne yapacağını, nasıl bir siyaset üreteceğini bilemiyor, güçbela ilerlemeye çalışsa da bir türlü Kent Lokantaları kadar gündeme gelmeyi başaramıyor.
Maalesef, CHP somut önerilerini topluma bir türlü anlatamadığı için çözümün adresi olarak da gözükmüyor.
İmamoğlu, İstanbul’da neler yapacağını anlatıyor ve ciddi bir karşılık da buluyor; aynısını Mansur Yavaş için de söyleyebilirim, ama ne yazık ki toplum şu anki CHP’nin sorunları çözebileceğine ikna olmuyor.
Son aylarda yayınlanan anketlerin ortaklaşa bulduğu sonuç CHP’nin 31 Mart’taki oyunun erimekte, Kararsızlar’ın ve “bizim sorunlarımızı mezkur siyasetçilerin hiçbiri çözemez” diyenlerin oranının artmakta olduğunu gösteriyor.
Siyaseten partilerini Bahçeli’nin çağrısının karşısında konumlandıran Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ ve Muharrem İnce iyiden iyiye marjinalize olurken anamuhalefetin nasıl bir yol izleyeceği konusunda hâlâ kararsız olduğu göze çarpıyor.
Bazı belediye başkanlarının ayrı bir telden çaldıklarını görüyoruz.
CHP kurumsal yapısıyla sesi şimdilerde yüksek çıkan bu belediye başkanlarının yörüngesine girmemeli.
Çözümsüzlüğü istemek bana göre kabul edilebilir bir siyasi konumlanma değildir, siyaset cesaret işidir ve bir süreç başlıyorsa veya başlama ihtimali varsa, her şeye rağmen desteklenmelidir.
Temkinli bir iyimserlik ve itidalle, aşırılıklara ya da zamansız coşkulara kapılmadan Bahçeli’nin açtığı yolda yürümek gerektiğini düşünüyorum.
Bu konuda nasıl bir tavır takınılması gerektiğine dair en iyi yorumunsa Murat Belge’den geldiği kanaatindeyim.
Bir önceki Çözüm Süreci’nin Âkil İnsanlar Heyeti’nde yer alan Murat Belge, T24’teki yazısında şöyle diyordu: “Bütün bu hikâyenin olmuş olması olmamasından daha iyi. Birinci açılımda da söylemiştim. Herhangi bir nedenle yarıda kalması dahi bunun olmamış olmasından daha iyidir, demiştim. Gene aynı şeyi söylerim.”
Fiyaskoyla sonuçlanmasına, hemen arkasından gelen aşırı güvenlikçi zihniyetin toplumu travmatize etmesine, kayyım politikasının sıradanlaşmasına ve birçok olumsuzluğuna rağmen o tecrübe bizim için çok değerli.
Bahçeli’nin çağrısına destek vermek CHP için kolay olmayabilir ama çözümün karşısında duramayacağına göre müdahil olarak çözüme katkı sağlayabilir diye düşünüyorum.
Zira Kürt Sorunu, demokratikleşme adımları atılmadan, hukuk devleti tesis edilmeden sona eremez.
CHP de sosyal-demokrat bir parti olarak bu alandaki boşluğu doldurabilir.
Unutmayın ki, 2015’teki ortam bugüne nazaran daha elverişliydi.
Ekonomik veriler iyiydi, enflasyon bugünkünün onda biriydi, asgari ücrete enflasyonun beş misli zam yapılmıştı, sığınmacılar diye bir sorun yoktu.
Gene de olmadı.
Bu süreç bir günde sonuca ermeyecektir, gelgitler yaşanacak, yazdan kışa 24 saatte geçildiği gibi, kıştan bahara geçeceğimiz günler de olacaktır.
Sözü yine Murat Belge’ye bırakayım: “Politikada beklenmedik tıkanmalar, kilitlenmeler olağandır. Olumlu sonuç almak son derece zordur. Gıdım gıdım mesafe almaya alışmalıyız. En kötüsü demoralize olmaktır. Yani durum ‘saf’ olmayı gerektiriyorsa saf olunur. Daha doğrusu, saf görünülür. Sorun ipin ucunu kaçırmaktır.”
Bahçeli’nin Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan müteşekkil İmralı heyetini kapıda karşılamasını, hediyeleşmelerini, sıcak mesajların teati edilmesini umut verici görüyorum.
Saf görünmeyi kabul ediyor ve Bahçeli’nin çağrısını destekliyorum.