Bilgehan Uçak
Özlem Gürses’e ev hapsi
Şimdi ben aslında size bu hafta sonunu geçirdiğim Sofya’nın Noel panayırlarını anlatmak isterdim; soğuğa, hiç durmayan kara rağmen insanların meydana doluşmasını, yüzlerindeki gülümsemeyi, oldukları yerde çalan şarkılara küçük küçük eşlik edişlerini, açık şemsiyelerle dans etmeye çalışırkenki tuhaf görünüşlerini, yeni yıla birlikte giren âşıkların dünyayı umursamayışlarını, çocukların sahnede şarkı söylerken yaptıkları komiklikleri, ayaküstü yenen yemekler soğumasın diye verilen uğraşı, sıcak şarabın tadını, kısacası mutluluktan çok umutla alakalı olan yeni yılın gelişini anlatmak isterdim.
Burada mutlu yazılara yer yok.
Oturup Anayasa’nın 90. maddesini, AİHM’in ifade özgürlüğü tanımını, bunun asimetrik işleyişini falan yazacağım.
Çok sıkıcı bir yazı olacak.
"UMUT HAKKI"NDAN PAYIMIZA DÜŞEN
Bazılarınız okumayacaksınız biliyorum, yılbaşı arifesinde herkes bir parça mutluluk arar.
O yüzden çekilişler yapılır, masum hediyeler alınır, bir küçük jest, yeni bir biblo, belki yaşam sevincini kırbaçlamayı amaçlayan bir yeni tablo asılır duvara, belki bir çam ağacı kurulur salona ve camdan aşağı süsler salınır.
Zamanı yaratanın insan olduğunu, yeni yıla girince hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilsek de “umut hakkından” payımıza düşeni almak isteriz.
Sofya’da insanlar mutluydu ve ben de onların arasındaydım.
İşte böyle bir günde, hemen yanı başımızdaki Sofya’da meydanlar ışıltılar içinde süslenmişken Türkiye’de bir gazeteci daha abuk sabuk gerekçeler öne sürülerek gözaltına alındı.
İfadesini almak istiyorsanız sabaha karşı hiç öyle otele kadar zahmet etmenize gerek yok, çağırırsınız, gelir ifadesini verir.
Çağırdığınızda ne yapacak Özlem Gürses, ifade vermek yerine ülkeden mi kaçacak?
Yayın açmış da, orada bir söz söylemiş de, o sözü söylerken aslında onu kastetmemiş de…
Hele Özlem Gürses’i savunmak isteyenlerin bazı sözlerini görüyorum, sonra şu ifade hürriyetini düşünüyorum, aman yarabbi.
Biri diyor ki, Özlem Gürses asker torunudur.
Doğrudur mutlaka da bundan bize ne?
ASKER TORUNU OLMASIYLA NE İLGİSİ VAR?
Özlem Gürses’in dedesinin bu gözaltı kararıyla ilgisi ne?
Asker olsa ne olur, çiftçi olsa ne olur, mesela benim dedem pilottu, pilot olsa ne olur?
Bir başkası, Özlem Gürses’in vatansever olduğunu, bir diğeri Atatürkçü olduğunu söylüyor.
“Türk ordusuna karşı asla böyle bir şey söylemez,” diyen biri çıkıyor sonra.
AKP, 2004 Kasımında, demokrasi tarihimizin en muhteşem değişikliklerinden birini yaparak Anayasa’nın 90. maddesinin sonuna bir fıkra ekledi ve bir çatışma olması durumunda uluslararası anlaşmaların iç hukukun üstünde olduğunu kabul etti.
Böylece, AİHM kararları bağlayıcı hale geldi.
Nitekim, Evren denen diktatörün yazdırdığı anayasanın bizlere reva görmediği özgürlük kriterlerini AKP’nin ilk dönemlerinde AİHM sayesinde kabul ettik.
Bunlardan biri de ifade özgürlüğüdür.
Dolayısıyla, özellikle 2004’ten itibaren, Türkiye’de ifade özgürlüğünün kriteri belirlenirken evrensel normlar kale alınmak zorunda.
Handyside kararları bunun en bilinen örneği.
O kararın detayına girmeyeceğim ama şunu söyleyeyim, tehdit, ayrımcılık, nefret suçu içermediği sürece toplumu afallatacak dahi olsa her türlü fikir ifade özgürlüğü içindedir.
Ayrıca, bu özgürlük simetrik değildir.
Yani, gücü olmayan sıradan bir insanın güç sahibi birine söylediği ağır bir söz suç kategorisine girmiyorken, tersi, güçlüden savunmasıza yöneldiği için suç teşkil edebilir.
O savunmasız kişiyi koruyacak bir mekanizma yoktur çünkü.
BURADA MUTU YAZILARA YER YOK
Özlem Gürses’in asker torunu olması, vatanseverliği ya da Atatürkçülüğü, kadınlığı hiç önemli değil; bunların hiçbiri olmasaydı da bir şey değişmezdi.
Özlem Gürses bir imamın torunu olsaydı, onun vatanseverlikten anladığı ile iktidar sahiplerininki bir olmasaydı, Atatürk’ten nefret etseydi de bu söylediklerinden ötürü gözaltına alınmasını gerektiren bir sebep yoktu.
Gözaltına alınması yetmemiş, mahkemeye çıkarılmış, o da yetmeyince ev hapsi verilmiş.
İnsan böyle anlarda neye isyan edeceğini şaşırıyor.
Anayasa’ya uyulmamasına mı yanarsın, AKP’nin kendi getirdiği değişikliği yok saymasına mı, gazetecilerin sudan sebeplerle gözaltına alınmasına mı, verilen cezalara mı, yoksa şu yılbaşı arifesinde Sofyalılar alabildiğine eğlenirken böyle sıkıcı bir yazı yazmak zorunda kalmaya mı…
Burada mutlu yazılara yer yok.
İlla oturup Anayasa’nın 90. maddesini, AİHM’in ifade özgürlüğü tanımını, bunun asimetrik işleyişini falan yazacaksın.